Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


TÜRKÇE KONUŞMAK


        Bu günlerde ortalık toz, duman.

        Siyasi arena da herkes, ayrı bir telden çalıyor.

        Konu ana dil meselesi. AKP, CHP, MHP ve BDP Millet Vekilleri konuşuyorlar mecliste. Birbirlerini vatan hainliği ile diktatörlükle, faşizmle suçluyorlar. Herkes kısa döngülü, çıkar penceresinden bakıyor olaylara.

         Kimi tarihi yönden, kimi ülke çıkarları üzerinden, kimi de insan hakları yönünden değerlendirme yapıyor. Hepsi de tezini Türkçe anlatıyor. O kadar güzel anlatıyorlar ki, hayran olmamak elde değil. Kimi dinlesen ondan olası geliyor insanın. Hepsi de haklı gibi görünüyor.

         İktidar olan AKP diyor ki;

        ?Herkes tercümanla savunmasını yapmıyor mu? Bir İngiliz, bir Fransız savunmasını Türkçe mi yapacaktı? Kanun teklifimiz değişik bir şey içermiyor. Bunda korkulacak bir şey yok.?

         CHP si diyor ki;

        ? Ulus devletinde başka dil olamaz. Türkçe dilini tartışmaya açmak, ülkenin egemenliğini tartışmaya açmak gibidir. Bunun sonu bölünmedir. Yugoslavya örneği ortada durmaktadır.?

         MHP liler diyor ki;

         ?Değişik bir şey getirmiyorsa, neden teklif veriyorsun? Verme o zaman diyor. Seni zorlayan ne ??

         BDP liler de diyor ki;

        ? İnsanın kendi dilinde savunma yapmasının yasaklanması, insan haklarına aykırıdır. Kürtlerin ana dilinde savunma yapmasını zaruri görüyoruz. Hakkımızı söke söke alacağız.?

        Tabi bu tartışmalar arasında çok şeyler ortaya atılıyor. Kürtlerin, Ana dilini serbestçe konuşamadıklarından, ezildiklerinden, horlandıklarından bahsediliyor.

        Asıl konuşması gereken, Bilim Adamlarının, Tarihçilerin, Üniversite profesörlerinin gıkı çıkmıyor. Kimseden ses seda yok. Beni en fazla düşündüren de bu. Şu konuştuğumuz, yazdığımız, ortak dil, sanki durup dururken ortaya çıkmış da, o günün yöneticileri, diğer dilleri görmemezlikten gelerek uygulamaya koymuş. Şimdi de bunun acısını çekiyoruz. İnsanlar kendi dillerinde savunma bile yapamıyorlar.

         Ne yazık değil mi?

         Geçenlerde bana bir yazı geldi.

         Yıl 1918. Diyarbakırlı, Kürt kökenli Sosyolog. Adını bu memlekette herkes tanır. Adı; Ziya Gökalp. ? Türkçülüğün esasları? kitabının yazarı. Aynı zamanda değerli bir şair. Bir şiirinde şöyle diyor:

         Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,

         Köylü anlar manasını, namazdaki duanın,

         Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur

         Küçük, büyük, herkes bilir buyruğunu Huda´nın

         Ey Türkoğlu işte senin orasıdır vatanın

        

          Tabi bu şiiri anlamak için 1900 lü yılları bilmek lazım. O yılları bilmeyen, bir Kürt kökenli kardeşimizin bu şiiri anlaması imkânsız. Ne vardı diyeceksiniz 1900 lü yıllarda. Ben o günleri yaşamadım. Yaşayan da kalmadı. Keşke yaşayanlar olsaydı da onu konuştursaydık.

           Çok şey vardı bilmediğimiz. Osmanlı aydın takımı, Fransızca hayranıydı. Bunun yanında Osmanlıca konuşuyordu. Osmanlıca ise Türkçe, Farsça ve Arapça karşımı bir dildi. Ne Araplar, ne Türkler, Ne de İranlılar bu dili anlayabiliyordu. Bu sözleri bir Sadrazam söylemiştir.

           Trakya da ayrı bir lehçe, Egede ayrı bir lehçe. Güneyde ve Anadolu da değişik lehçeler vardı. Biz bunları oyun havalarından daha güzel anlarız. Ne diyorduk,

           Rumeli havası,

           Aydın havası,

           Anadolu bozlağı,

           Avşar avzı,

           Lazların Horonu, Konyalı, Erzurum türküsü, gibi daha birçok çeşitlerini sayabiliriz. Hepsi Türkçe olsa da, birbirine çok az benzer. Doğuda Kürtçenin her çeşidi, konuşulurken. Karadeniz de bildiğim kadar Lazca konuşuluyordu. Bunlar birbirleriye ancak askerde anlaşabiliyordu. Orada da tam olarak anlaştıklarını sanmıyorum. Çünkü bir anıda? Çanakkale´deki tümenler bile belli yerden gelenlerin topluluğundan kurulmuştu.? Sözü geçer.

          Neden yapmışlardı bunu. Çünkü aynı lehçeyi konuştukları için. Birde Osmanlıda Türkçe konuşmayı ayıp sayarlardı. Türk demek dağlı, barbar demekti. Çingeneler kadar itibarları yoktu. Hatta bildiğim kadar Çingeneleri ve Yörükleri askere almıyorlardı.

         Türkçe nerede konuşuluyordu derseniz?

         Anadolu halkı Selçuklulardan bu yana, hatta daha ötesinden, Orta Asya´dan bu yana Türkçe konuşuyordu. İspatı ise Yunus Emre ve Ahmet Yesevi de yatar. Onun çağında Mevlana ne konuşuyordu? Farsça. Çünkü Selçuklu Sultanları da Farsça konuşuyordu. Anadolu Halkının özünden çıkan Yunus Emre ise Türkçe konuşuyordu. İşte ispatı:

        Ben yanarım yane yane,

       Aşk boyadı beni kane,

       Ne mecnunum ne divane

       Gel gör beni aşk neyledi.

       Osmanlı hayranı, Atatürk düşmanı zavallılara soruyorum. Yunusun dilimi öz Türkçedir, yoksa; Osmanlıca mı? Yukarıdaki şiirin neresinde Türkçeden dışarı bir kelime var. Her tarafı buram buram Türkçe kokuyor. Onun için bu Millet Yunus´u bağrına basmıştır. Baki´yi, Fuzuli´yi, Nedim´i, Nefiy´i kim tanır. Onlar kötü şair mi? Hayır. Zamanının büyük üstatlarıdır. Ama Osmanlıca yazmışlardır. Anadolu halkı Osmanlıca bilmez.

        Bunları neden yazıyorum. Benden önce tarihçiler yazmalıydı. İlim adamları, dil uzmanları yazmalıydı.1932-1950 Yılları arasında sadece on sekiz yılda Anadolu´nun tamamı nasıl ortak bir lehçede birleştiler. Bu ortak lehçenin insanımıza faydası ne oldu? Kimse kıvırmadan anlatsın gayrı.

            ?Ne Arap´ın Aceme, Ne Acemin Araba üstünlüğü vardır. İnsanın İnsana üstünlüğü Takva iledir.?Diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Bu ümmet Kürt´ü, Türk´e karşı, Türk´ü de Kürt´e karşı üstün görmez. Onun için Cumhuriyet bir adım öteye gitmiştir. Aslında mantık aynıdır. Vatandaşlar arasında dil, din, ırk, mezhep, erkek, kadın ayırımı yapılamaz. Devletin dili Türkçedir. Buna aykırı davranan Anayasa suçu işler.

          Keşke bütün dünya tek dili konuşsaydı.

          Konuşsaydı, ne İngiliz, Türk olurdu. Ne de Fransız, İngiliz olurdu. Bu gün Kürt,  Ermeni, Ermeni de, Yörük olmadığı gibi.

         Sorun ne biliyor musunuz? O günün karar vericileri, bu memlekette yaşayan herkese     ?Türk?  demesidir. Bazı insanlarında, ?Türk? kelimesini bir ırk olarak görmesidir. Atatürk´ün ?Türk demek Türkçe konuşan demektir. Ne Mutlu Türküm Diyene.? sözünü, adam gibi anlatabilseydik, bunların hiç birisi olmazdı. Vatan da bölünmeye gitmezdi.

 

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00