Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


TÜRKİYE SİYASETİNDE DEĞİŞEN TEK ŞEY


Yerel seçim sürecinde Büyükşehirlerde elde edilen başarısının ardından, Cumhuriyet Halk Partisinin özünden dönerek, daha muhafazakâr ve milliyetçi bir karaktere büründüğü söylemleri gündemde yer almaya başladı. Cumhuriyet Halk Partisinin yeni karakteri olarak lanse edilen ve Türkiye´nin gerçeklerini görmek olarak yorumlanan bu söylemlerde, gerçek payı var mıdır tartışılır. Çünkü Türkiye´de siyaset, siyasetçiler tarafından değiştiği iddia edilse de, esasen 1950 sonrası siyasi yapılanmalar ve takip edilen politikalarla köklü bir değişiklik olmadan devam ediyor gibi ve değişen çok açık ki sadece söylemlerin sertliği.

Bülent Ecevit, yıllar önce katıldığı bir televizyon programında, Cumhuriyet Halk Partisinin politikalarına yönelik bir soruya, özetle şöyle bir yorum yapıyor: ?Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuriyeti kuran parti, kurtuluş savaşının içinden doğmuş olan parti, Türk toplumuna ulus bilincinin getirilmesinde, laik Cumhuriyetin kurulmasında ve demokrasiye geçişte öncülük etmiş olan bir parti, Türk toplumunu çağdaşlaştırma akımını başlatmış bir parti. Ancak, bir tarihten sonra Cumhuriyet Halk Partisi, Türk toplumunda kendi başlattığı yeniliklerin gerisinde kalmaya başladı ve bazı bakımlardan hem devrimci hem de tutucu konumuna geldi...

?Eski Cumhuriyet Halk Partisi, Devleti kuran parti olarak, Devlete çok sahip çıkan bir partiydi? Demokrat Parti devlet bakımından aynı sorumluluğu taşıma gereği duymuyordu. Hiç değilse kuramsal olarak devletçilikten daha uzak bir ekonomi anlayışını savunuyordu. Aslında, aynı devletçilik geleneği Demokrat Parti zamanında da sürmüştü ama hiç değilse kuramsal olarak devletçi çizgiyi yumuşatma gereği duyuyordu? Laiklik konusunda daha esnek bir anlayışı vardı?

?1950-1960 arasında, Cumhuriyet Halk Partisiyle Demokrat Parti arasında, çok köklü bir ideolojik fark yoktu, zaten demokrat partiyi kuranlar da Cumhuriyet halk partisi geleneği içinden gelmişti? İdeolojik farklılıklar, 1960-1980 döneminde belirginleşmeye başladı?

?1960´tan itibaren, Türkiye sosyal devlet aşamasına geçti. Anayasasına sosyal devlet kavramı yerleşti ve eskisinden daha demokratik bir Anayasa geldi? Adalet Partisi, yirmi yıl, bu Anayasayla devlet yönetilemez iddiasında bulundu. Çoğu kez iktidarda bulunan bir parti yirmi yıl bu iddiada bulunursa, devlet gerçekten yönetilemez hale gelebilir. Adalet Partisi, sosyal devlet yolunda atılan adımları, içine sindiremedi?

?Koalisyon hükümetleri bir uzlaşma eğilimidir. Bence demokrasi için çok gereklidir.

?1970´lerin ikinci yarısından itibaren Türkiye´de cepheleşme süreci, Milliyetçi Cephe adıyla başlatıldı (Adalet Partisi-Milliyetçi Hareket Partisi-Milliyetçi Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi). Bu doğal olarak Türkiye´de kutuplaşmayı başlattı. Aslında koalisyon uzlaşmayı getirir, cepheleşme ise kutuplaşmayı getirir??    

Bu açıklamanın ışığında günümüz iç siyasi mücadelesine panoramik bir bakışla, Türkiye siyasetinde değişimin, 1950 sonrası, kuruluş tedbirlerinin biraz daha esnetilmesiyle başlatıldığı ama gerçek değişimin, 1970 sonrası oluşan cepheleşmeyle başladığı ortaya çıkıyor. O günden bu yana artan bir cepheleşmeyle ortaya çıkan kutuplaşmanın varlığı, ülkenin, yüzyıllardır süregelen bilimsel temelli eğitimden uzak, inanca dayalı biat kültürünün etkisinde oldukça muhafazakâr olan halkının, sağ-sol karmaşasında oluşan/oluşturulan anarşik ortamda, alışkanlıklarının ve kırsal ağırlıklı toplum yapısının etkisinde, kendini muhafazakâr olarak lanse eden siyasi oluşumları, ağırlıklı olarak tercih ettiği görülüyor.

Siyasilerin de kendi kazanımları doğrultusunda halkın bu hassas yapısını kullandığı, buradan kazançla da iktidarda devamlılık sağlanmaya çalışıldığı ortaya çıkarken, cepheleşme ile halk arasında oldukça derin bölünmeler sağlayarak, toplumun, bugün oldukça fazla dile getirilen beka sorunuyla yüz yüze kalmasının endişesinde, vizyondan uzak, kalıplaşmış ve dayatılan bir düşünce/ hareket tarzıyla, kısır döngü içinde kalması sağlanıyor.

Koalisyonların, uzlaşmayı getirerek demokrasi için gerekliliği önemli bir tespit iken, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişte istem, koalisyonların ortadan kaldırılmasıyla, güçlü hükümetlerin oluşması idealiydi. Ancak gelinen durumda, ideolojilerin şaşırtıcı karmaşasında, ortaya, ittifak adıyla iki cephe çıktı ve sertleşen söylemler kutuplaşmayı artırdı. Şu da bir gerçek ki kutuplaşma derinleştikçe ayrışım gelir ve ayrışım bir beka sorunudur.

Yani, Türkiye siyasetinde ekol olarak değişen bir şey yok esasen ama hedeflenene ulaşmada kullanılan yöntemlerin ve dilin giderek ağırlaştığı, halkın değerlerinin yok sayıldığı, ideolojilerin karmasında yakınlaşmalarla oluşan yapılanmalarda, kavram karmaşasında, halkın aklıyla oyun oynanan bir anlayışın geliştiği gerçeği ortaya çıkıyor.

Bu gelişmelere en güzel örnek, henüz içinden çıkılmaya çalışılan mahalli idareler seçim sürecindeki ittifaklar, yapılan söylemler, uygulamalar, ithamlar ve tepkiler. Güzel olan ise halkın, sandık başına azami katılımla iradesinde, egemenliğin kayıtsız şartsız kendisine ait olduğunu, her defasında ve ısrarla vurgulaması.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51