Prof. Dr. Özer OZANKAYA


ULUSAL BAĞIMSIZLIĞIMIZIN EN TEMEL GÜVENCESİ DİL DEVRİMİ KUTLU OLSUN!

Cumhuriyet, Türkçeye uygun abece devrimi ve Türk Dil Kurumu eşliğinde yürüttüğü dil devrimi ile, bu sağlam dilbilimsel yapısı ve Ozan geleneğinin sürdürdüğü diriliği olan Türkçemizi, tüm bilim ve uygulayım dallarının terim sözlüklerini de yapacak ölçüde geliştirebilmiştir. Böylece her yaşam alanında, her uzmanlık dalında olmak üzere yüzbinlerce, milyonlarca Türkçe yapıt üretilebilmiştir.


 

“Çağdaş toplum”un temel niteliklerinden başta gelen birisi de “gelişmiş bir yazılı dil, demek ki, bilimi, uygulayımı (teknoloji), sanat ve felsefeyi en ileri düzeyleriyle kendi sözcük kaynaklarıyla anlatabilen ve böyle yazılı ürünler veren bir dil sahibi olmaktır”.

Atatürk’ün, 
“Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” 
uyarısı, bu toplumbilimsel gözlemin anlatımıdır ve bugün “çağdaş uluslar” arasında sayılmamızı sağlayan tüm özellik ve niteliklerimizi, aynı zamanda Türkçeyi bir bilim, uygulayım, sanat ve felsefe dili düzeyine getirebilmemize borçluyuz.

Bu bağlamda belirtilmesi temel önem taşıyan bir olgu vardır: Türk dili, üçyüz yıllık Selçuklu ve altıyüz yıllık Osmanlı dinci yönetimlerinin dayattığı Arapça-Farsçanın baskısı altında eğitim, düşün ve sanat kurumlarından dışlanmasına karşın, varlığını sürdürebildiyse, bunu sağlam bir DİLBİLİM (gramer) yapısının olmasına, Türk halkına dayatılan ve Osmanlıca denilen dil karmaşasının ise bir dilbilim yapısından yoksun olmasına borçludur. Kuşkusuz Arap yazısında “A “ (elif) dışında sesli harfin bulunmayışının, Türkçenin ise doğru yazılıp okunabilmek için sekiz ayrı sesli harfi gerektirmesinin (bunu ancak Cumhuriyetle kavuştuğumuz bugünkü abeceyle elde edebilmiştir) de payı vardır.

Ama Osmanlıca denilen dil karmaşasının hem Arapçanın, hem Farsçanın, hem de Türkçenin dilbilim kurallarını bilmeyi zorunlu kılan ‘kendine özgü dilbilim yapısından yoksun olma’ niteliği, bu dil karmaşasının Türk ulusunun bilim, uygulayım (teknoloji), sanat ve felsefe gereksinimlerini karşılayamamasının temel nedeni olmuştur. 
Bu yüzden Türk halkı bin yıla yakın süre medreselerinde okutulan “bina” (=arapça dilbilimi) derslerinin hiçbir işe yaramadığını “Benim oğlan bina okur, döner döner yine okur” diye ağlaşarak dile getirmiştir.

(Türk Dil Devriminin kanıtladığı bu olgu, kendine özgü dilbilimsel yapıdan yoksun, başka dillerden derilmiş birkaç yüz ya da birkaç bin sözcükle sınırlı yerel dillerin o dilleri konuşan halkların yasa, tüze, yönetim, bilim, uygulayım, düşün, sanat ve inanç gereksinimlerini karşılayamayacağı, bunun için o dillerden birisini “resmi dil” olarak benimsemek dışında seçeneği olmadığı gerçeğini ortaya koyması bakımından da yalnız kültürel değil, siyasal bakımdan da çok önemli bir katkı değerindedir, kanısındayım.)

Türk dilinin özelliğine dönersek, Türk ulusunun OZAN GELENEĞİ de, tüm kurumlardan dışlanmasına karşın sağlam dilbilimsel yapısı olan Türk dilinin varlığını sürdürmesini kolaylaştırmıştır.

Cumhuriyet, Türkçeye uygun abece devrimi ve Türk Dil Kurumu eşliğinde yürüttüğü dil devrimi ile, bu sağlam dilbilimsel yapısı ve Ozan geleneğinin sürdürdüğü diriliği olan Türkçemizi, tüm bilim ve uygulayım dallarının terim sözlüklerini de yapacak ölçüde geliştirebilmiştir. Böylece her yaşam alanında, her uzmanlık dalında olmak üzere yüzbinlerce, milyonlarca Türkçe yapıt üretilebilmiştir.

Bu bağlamda İslam dininin kutsal kitabı Kur’anın Türkçeye çevrilmesi, “hutbe -vaaz”ların Türkçe yapılması, Dil devriminin yaşamsal değerinin olduğu gibi, dilimizin yenilmez gücünün de kanıtı olmuştur.

Bunun gibi, yaşamın her alanını kucaklayan türkülerimizin sözlerinin derlenip ezgilerinin notaya kavuşturulması da Türk Devriminin dilimize yaptığı başlıca bir kurtarıcı hizmet değerinde olmuştur. Bunun da vurgulanması gerekir.

Türk Dil Devriminin 85. yıldönümünde başta Atatürk olmak üzere tüm dil, bilim ve yazın emekçilerimizi saygı ve gönülborcu duygularıyla anıyor, ulusumuzun Dil Bayramını gönülden kutluyoruz.

Ancak 1950’den sonra Anayasamızın dilini yeniden Osmanlıcalaştıran Demokrat Partiyle başlayan ve özellikle son on yıllarda azan Türkçe’yi-baltalama döneminde, Atatürk’ün partisinin yöneticilerinin bile içinde yer aldığı kimi siyaset ve basın insanlarımızın “istikşafi”, “itibari”, “beka”, “mütedeyyin”, “iltisak”, “win-win”, “pi-ar” ... gibi ulusumuzun pek büyük bölümünün anlamadığı Arapça, İngilizce sözcüklerle ulus yaşamını yönetmeği içlerine sindirmeleri, toplumda dil duyarlığını törpülediği gibi, kendi demokrasi bilinç ve inançlarının düşük düzeyini göstermesi bakımından da kuşkusuz çok üzüntü vericidir.

Ancak Türkçemizin temellerinin sağlamlığı ve Dil Devrimi’nin görkemli sonuçları karşısında bu özensizlik ve inançsızlıklar, olsa olsa “Yel kayadan ne alır?!” diye karşılanacak aymazlıklardır.

Türk Dil Devriminin 85. Yıldönümü ulusumuza kutlu olsun.

 

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51