Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


ZALA


             Evin önündeki salkım söğüdün dallarını okşadı. Tulumbadan su çekti, yere döktü. Dökülen yaprakları süpürdü. Toplanan çöpleri dış kapının arkasındaki kutuya koydu. Kutu dolmuştu. Elindeki kürekle eşeledi, üzerini dağıttı.

            Geri dönerken Bider Ağa´ların evine baktı. Kırmızı boyalı kapının üzerindeki numara görünüyordu. Yan taraftaki duvarın üzerinde yazılar vardı. Duvarın iç tarafında kavak ağaçları yapraklarını oynatıyor, dallarında serçeler dolaşıyordu.

            ?Batasıca.? dedi içinden. ?Kıçına bakmadan ağalık tasarlıyor. Ağa kim sen kim??

            Tam içeri girerken köşede Ali´yi gördü. Güneşte yanmış saçları uzaktan seçiliyor, yumuk gözleri bir açılıp, bir kapanıyordu.

            Yanına gelince;

            ?Sen işe gitmedin mi?? dedi.

            ?Yok? dedi Ali. ?Senin Bider Ağaların Halimi var ya...?

            ?Sus? dedi Yeter kadın. ?Bider Ağalardan sana ne??

            Kapıyı açtı, Ali´nin girmesini bekledi. Ali içeri girerken;

            ?Derim işte? dedi. ?Sen onun ne yaptığını biliyor musun??

            ?Ne yapmış?? dedi Yeter kadın.

            ?Zala´yı? Zala´yı??dedi Ali.

            ?Zala da kendini bilsin, denk durmayanın hakkı kötektir.?

            ?Ne yapmış kızcağız, gel de beni hallet mi demiş??

            ?Sokak sokak dolaşmasın o da. Bir kızın geceleri dışarıda işi ne??

            ?Gece dışarıya mı gitmiş, senin dürzüden iş istemiş. Her iş isteyene böyle mi yapılır??

            Yeter kadın dış kapıyı kapatırken Ali´nin söylediklerini duymamıştı. Yanına gelince;

            ?Ben bir şey anlamadım.? dedi. ?Ne olmuş Zala´ya??

            ?Zala damdan atlamış.? dedi Ali. ?Bider Ağaların damından.?

            ?Düşmüş mü damdan??

            ?Düşmemiş; atlamış ana, atlamış.?

            ?Neden atlasın ki damdan? Koskoca kız damdan atlar mı? Çocuk mu bu??

            ?Anam.? dedi Ali. ?Ben sana bunu anlatmaya çalışıyorum. Senin Bider Ağaların Halim´i var ya. İşte o dürzü kıza saldırmış. Tecavüz etmeye kalkmış. Kız da kendini korumak için damdan  aşağı atlamış.?

            Yeter kadın bulunduğu yere çöktü. Bir süre konuşmadan olayları kafasında yormaya çalıştı. Zala´yı da tanıyordu, Bider Ağaların Halimi´ni de. Aşağı tükürse bıyık, yukarı tükürse sakal misali, işin içinden çıkamıyordu. Bir gün böyle olacağını biliyordu. Kaç kere uyarmıştı Zala´yı.

            ?Aman ha kızım? demişti. ?Bu Bider Ağalara güvenme.Irz, namus bilmez onlar.?

            ? Ne yapsın ki Zala kız?

             Köyden göçüp gelmişler. Babası inşaat ustası. Elinden her şey gelir ama iş yok. Çocuklar daha küçük. Kimi aş ister. Kimi defter ister, kalem ister, silgi ister. Baba da yok, anada yok. Anası dersen ota gider, sapa gider. Bir gün çalışır, on günde zor alır. Dirhem dirhem verirler hakkını. Üstelik isterlerse çağırırlar işe.?

             Ali içinden ağlıyordu. Küçücük gözleri kıpkırmızı olmuştu. Sarı saçlarının arka tarafı diklenmiş, boyun damarları şişmişti. Her halinden isyanda olduğu belliydi. Seviyordu Zala´yı. Anasına söylemese de seviyordu. Zala da onu seviyordu. Kaç kere evin arkasında buluşmuşlar, askerden gelince evlenme sözü etmişlerdi. Bütün bunları duyunca dünyası kararmış, isyanı doruklara çıkmıştı. Çok tehlikeliydi.                                                                         

             Kapının yan tarafına çekilerek ağlamayı orada sürdürdü. Hıçkırıkları dışarıdan duyuluyor, ikide bir burnunu çekiyor, sümüğünü siliyordu.

           Yeter kadın tulumbanın başındaki ibriği alarak su doldurdu. Ali´nin bulunduğu yere koyarak;

               ?Al oğlum.?dedi.?Elini yüzünü yıka da namaza git. Hepsinin Allah belasını versin. Allah bir gün hesabını sorar onlara. Onların zulmü varsa bizimde Allah´ımız var.?

              Ali uzun bir süre konuşamadı. Anasını duymazlıktan geldi. Cebindeki çakısını elledi. Yerinde duruyordu. Dışarıya çıkardı. Ağzını açtı. Bulunduğu yerden salkım söğüdün bedenine doğru fırlattı. İlk defa bıçak bu kadar uzaktan hedefe saplanmıştı. İçine cesaret geldi. Birden yerinden kalkarak anasının bulunduğu yöne doğru yürüdü. İbriği yerinden aldı, tulumbanın yanına koyup abdest aldı. Yüzünü sildi.

             Zala aklından bir türlü çıkmıyordu. Söğüde saplanmış bıçağı bir süre seyretti. Sonra söğütten çekerek ağzını kapayıp cebine koydu ve dışarı çıktı.

             Dışarıda Cuma namazının salası okunuyordu. Doğruca camiye girdi. Camide fazla insan yoktu. Daha gelmemişlerdi. Gelenler de bir köşeye sıkışmış nafile namazı kılıyorlardı. Kendide nafile namazı kıldı. Bir süre sonra cami dolmaya başlamış ilçe Müftüsü de vaaza başlamıştı. İnsanlar pir dikkat onu dinliyorlardı. Ateşli bir konuşması vardı Müftünün. Adaletten bahsediyor, Hazreti Ömer´i ve Ali´yi anlatıyordu. Herkes etkileniyordu konuşmadan. Hatta bazılarının gözleri yaşarmıştı. Utanmasa Ali de ağlayacaktı. Fakat ağlamadı. Hala Zala aklından çıkmıyordu. Arada sırada gözünün önüne geliyor, ağladığını görüyordu.

             Hoca vaazı bitirirken kendine geldi. Duasını etti. Zala´ya şifalar diledi. Ayağa kalkıp namaza dururken, yan tarafına baktı. Bir kaç kişi ötede Bider Ağaların Halim´i vardı. Bir ok yemiş gibi içi yandı. Cebini elledi bıçak yerindeydi. Yanına yönüne baktı tanıdık kimseler yoktu. Arka tarafta birkaç Banka Memuru vardı. Onları tanıyordu. Ama onların kendini tanıdığından emin değildi. Cami tıklım tıklım dolmuştu.

              Namaz bitene kadar kafasında planlar geldi gitti. Her planın içinde Bider Ağaların Halim´i ve bıçak vardı. Gözünü yumuyor, açıyor bir diğerini görüyordu. Bazen okuduğu duaları bile unutuyordu. Hatta kendini camide bile hissetmiyordu. Namaz biter bitmez dışarı çıktı. Caminin önünde bir ileri bir geri gitti. Başı dönüyor gözlerinin önü dumanlanıyordu.

             İkide bir elini bıçağa sürüyor yerinde olup olmadığını kontrol ediyordu. Heyecandan bütün vücudu terliyordu. Soluk alamıyordu sanki.

            Hocanın son duasıyla birlikte Halim Ağa da kapıda göründü. Ali´nin eli ayağı hala titriyordu. Cebinden bıçağını çıkardı. Kimseye göstermeden gömleğinin altında sakladı. Halim Ağa´ya doğru ilerledi. Tam camiden dışarı çıkarken bıçağı karnına soktu.

           ?Bu Zala için.?Dedi.

            Halim Ağa elini tutacak oldu. Ali fırsat vermeden ikinci defa bıçağı kasığına doğru soktu. Halim Ağa´nın yüzü buruştu. Gözleri küçüldü. Yere uzandı. Sanki bütün sesler kesilmişti. Ali bıçağı çekerek aldı ve camiden aşağıya doğru kaçmaya başladı. O kadar hızlı kaçıyordu ki kimsenin tutmasına imkân yoktu. Arkadasında arı kovanı gibi uğultu gittikçe azalıyordu.

             ?Kaçıyor???,kaçıyor?kaçıyor??diyorlardı.

               Bir süre sonra ilçenin yeni kurulan çamlığındaydı. Bütün şehir ayaklarının altındaydı ve kimseler görünmüyordu. Sonradan getirilmiş iki kayanın arasında saatlerce kaldı. Bazen yanına sincaplar geliyor çam dallarında oynaşıyor, bazen ala bak kuşları başının üzerinde kıpırdamadan duruyordu.

            Alt taraftaki okul kapısında öğrenciler kavga ediyorlar birbirlerine taş atıyorlardı. Onlar gidince de küçük çocuklar savrun suyunda balık tutuyor, parkta güreş yapıyorlardı.

Tam iki gün taş yarıklarının arasından ayrılmadı. Üçüncü gün sabaha karşı açlığa dayanamadı eve geldi. Yeter kadın lambanın ışığında namaz kılıyordu. İçeri girer girmez Ali´yi gördü. Sabaha kadar uyumadığı belliydi. Duasını topladı. Âlinin yanına geldi.

           ?Nerdeydin Eşkıya? ?dedi.

           ?Hiç? dedi Ali. ?Geziyordum.?

            Mutfaktan yemek getirdi yedi. Karnı doymak bilmiyordu. Bir süre sonra Yeter kadın yastığın altından bir gazete çıkardı. Belki de hayatında aldığı tek gazeteydi. Âli´nin önüne attı. Ali kıpkırmızı olmuştu. Gazeteyi yerden aldı. Baş sayfasını düzeltti. Koskocaman bir resim vardı. Bu Halim Ağanın resmiydi. Altında;

            ?Komünistler Camiyi bastı. Halim Ağayı bıçakladı.?diyordu. Kimin bıçakladığını yazmıyordu.

            Ayrıca Halim ağa şikayetçi olmamıştı. Bunu okuyan Ali içinden sevindi. Halim Ağa kimin bıçakladığını çok iyi bildiği halde olayı başka tarafa çekmişti. Çünkü suçluydu. Olayı deşelemek istemiyordu.

             Bir süre sonra Ali ve Annesi Yeter kadın yatağa girdiler ve gülüşmeye başladılar. Sabah uyandığında Bider Ağaların kırmızı boyalı evinde bir sürü insan vardı. Arabalar kendi evlerinin önüne kadar dizilmişlerdi. Gelenler şehrin ileri gelen diğer ağalarıydı. Bider Ağaya geçmiş olsuna gelmişlerdi.

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00