Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


ZEYTİN DİKMEK SUÇU


               Benim köyüm dağlık bir köydür.

               Bizimkiler yüz yıl önce gelmişler bu köye. Geldiklerinde bir ya da iki dağa sahip çıkmışlar. Kendilerine göre sahiplenmişler dağları. Belli yerleri ekip biçmişler, belli yerleri de hayvanlarına otlak olarak kullanmışlar. Kimse kimsenin otlağına girmemiş.

               Sınır olarak; ya bir dereyi seçmişler ya da dağın en üst tarafını. Seçilen dağın yüksekçe bir yerine veya suya yakın bölgesine ev yapmışlar. O günkü koşullarda dam yapmışlar. Herkesin bir damı olmuş. Damın etrafına ağaç dikmişler, ekin ekmişler. Kışlık yazlık sebzesini yetiştirmişler.

                Bazı yazılarımda bahsettiğim gibi kimin bir akarsuyu varsa, zengin sayılmış. Akar bir pınarı olmayanlar fakir kalmışlar. Bu doğanın bir kuralı olarak devam edip gitmiş.

                Evi ve suyu olan köylü ekin ekeceği bir tarla açmış. Bu tarlayı yıldan yıla genişletmiş. Tarla genişledikçe dağa bir güzellik katmış. Geçim yapılan bir yurt haline gelmiş. Meyve veren ağaçları olmuş. Hayvanları olmuş. Hayvanlarına ahırlar yapmışlar ve yöreye kendine has isimler takmışlar. Ören demişler, taplak demişler, hopur demişler.

              Bütün bunlar Osmanlının son dönemlerinde olmuş. Ve Osmanlı Paşalarının zorlamasıyla gerçekleşmiş. Kimse bu dağlara gönüllü veya kaçak olarak gelmemiş. Hepsine de dağdan dağa sınırları olan tapular verilmiş. Herkes bu tapulara göre yerleşmiş. Birlikte bu dağları yurt edinmişler.

            Bu insanların devletine maddi ve manevi büyük katkıları olmuş. Yetiştirdiği hayvanın sayısına göre vergi vermişler. Kazandığı buğdaydan devlete hak vermişler. Ve en önemlisi de vatan için evlat vermişler. Asker vermişler.

           Üç sene, beş sene,  dokuz, on sene askerlik yapan insanları olmuş. Kimi şehit düşmüş gelmemiş. Kimi vurulup sakat kalmış. Geri döndüklerinde horantasını bulamamış. Ama devletine canıyla malıyla her zaman katkı sağlamış. Atatürk´ün;

        ?Toroslarda bir Yörük çadırında ateş tütüyorsa, korkmam. Bu memlekete bir şey olmaz.? deyişi bu insanlarımız içindir. Burası Torosların eteğidir. Bir ucu ala bula yaylalara dayanır. İnsanlar bu yörenin sıcağından kaçarak o dağlara sığınırlar. Amaç hem yayla yapmak, hem de devlete hizmettir.

               Yine bu insanların,

               ?Devlete bunları vermiyorum? diyecek güçleri olmamıştır. İstese de istemese de devlet, gücüyle elinden almıştır. Tarla açmaktan hapis yatmış. Ceza ödemiş, Ama ne devletine, ne de başkasına küsmemiş. Geçimini bu dağların topraklarından, taşlarından çıkarmışlardır.

               Eski Başbakanlarımızdan Bülent ECEVİT bunlar için şöyle der;

              ?Kendi dağından başka dağ görmemişler,

                Gelene vermiş,

                Gidene vermiş, hiç istememişler.?

             İşte bu yazımda bu vatandaşın hikâyesini anlatacağım;

            Adı Güccük Halil.1900 doğumlu. Öyle ?Güccük Halil? dediklerine bakmayın. Arkası olmadığından öyle söylemişler. Ata bindiğinde, ?komutan geliyor.? dedikleri bir zat. Öyle heybetli ki tek başına bu dağlarda herkese meydan okumuş.

             Bu köye geldiklerinde öksüzmüş. Kel Ali derler bir amcası varmış. O ölünce suyun kenarında bir avlu büyüklüğünde yer vermişler. O küçük avluyu genişletmiş. Ören denen dağın yarısına sahip çıkmış. Kimseyi yanına yaklaştırmamış. Bu toprakları elinden almak için, büyük baskılar yapmışlar ama alamamışlar.

           Dağın tepesine bir dam yapmış. Orada evlenmiş. Yüzlerce davarı, koyunu olmuş. On bir tane çocuk yetiştirmiş. Çocuklar büyüdükçe geçim zorlaşmış.

            Daha sonra suyun kenarına bir ev yapmış. Ören yerlerine buğday ekmiş. Arpa ekmiş. Köyün en zengin adamı olmuş. Daha sonra çocuklar okumaya gitmişler. Ören yerindeki tarlası boş kalmış. Kendi de yaşlanmış ve ölmüş. Tarla mirasçılarına kalmış. Fakat kimse sahip çıkmamış.

             Ören yerindeki onlarca incir ağaçları kurda kuşa yem olmuş. Bütün köylü onlardan toplamış yemiş.

             Daha sonra köye tapu gelmiş. Onlarca dönüm tarlayı mirasçılar paylaşmışlar. Ne hikmetse incirlik olan bölge tapu kayıtlarına yazılmamış. Neden yazılmamış bilmiyorum. Ama oralar ne şanssa benim hatuna düşmüş.

             Ben de diğer mirasçıların hissesini de alarak, oralara zeytin ağacı diktirdim. Zeytin ağaçları büyüdü. Bir gün kapımıza bir ormancı arabası geldi. Bize danışmadan zeytin ağaçlarının içine daldılar. Bir süre sonra yanlarına gittim,

          ?Hayrola! Dedim, bir durum mu var??

          ?Biri ihbar etmiş, ormana ağaç dikmişsin.?

            Ben şahsen bilerek ormana ağaç dikmem. Tarla elimize geçtiğinde oraları bilen kişilere zeytin dikmelerini söyledim. İncirlerin bulunduğu yer de dâhil boş alana zeytin ağacı diktiler. Ormancıdan öğrendik ki incirlik tapuya kayıt edilmemiş. Yaklaşık üç buçuk dönüm boş alan orman sayılıyormuş.

            Ormancı zabıt tuttu. Durumu olduğu gibi anlattık. Onlar gittikten sonra araştırma yaptım.?ORMANA ZEYTİN DİKMEK SUÇ MU? diye, birçok yazı buldum. Osmaniye yöresi de dâhil, devlet ormana zeytin dikmek için teşvik veriyormuş. Hatta fidanı dâhil tüm masraflarını kendi karşılıyormuş.

          Bu yazıları okuduktan sonra birkaç ormancı arkadaşa danıştım. Hepsi de;

          ?Ondan bir şey çıkmaz.?dediler.

          Daha sonra bir hâkim denetiminde keşif geldi. Onlara da aynısını anlattım. Burasının orman olmadığını, eskiden kayınbabanın incirliği olduğunu söyledim. Aynısını yazdılar. Ormancılar da, herhangi bir ağaç kesilmediğini izah ettiler.

         Daha sonra bir tebligat geldi. Mahkemeye çağırıyorlardı. Mahkemeye gittik. Teftişe gelen aynı hâkimdi. Kâtip hanıma yazdırdı da yazdırdı. Karar dedi.

         ?Ormanlık alanı işgal ve ormandan yararlanma suçunu işlediği kesinleşmiş olduğundan, 10 Ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, Suçu orman kadastrosu sınırları içinde işlemiş olduğundan bir kat artırılmasına ve 20 ay hapisle cezalandırılmasına, Sanığın iyi halinden dolayı 1/6 oranında düşürülmesine ve 16 ay 20 gün olarak hapsine ve 2.725 TL maktu vekâlet ücretini ödemeye, 889.61 TL yargılama gideri alınmasına karar verilmiştir.

           Ayrıca verilen hapis cezasının 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verilmiştir.

           ?Ağlasam mı, gülsem mi? dedim içimden. Devletin teşvik ettiği bir ağacı dikmenin bile devlet karşısında nasıl suç olduğunu görmüş oldum. Bir şeye çok üzülüyorum. Zeytin dikilen bu yasak bölgenin tarla yazılmaması için hiçbir sebep yoktu. Fakat o günkü Kadastro çalışanlarının hangi akla hizmet ederek iki tapunun arasını yazmadıkları düşündürücüdür.

            Onların basit gibi görünen bu hatalarını düzeltmek bu memlekette büyük iştir. Ben bu büyük işin davasına soyunup, mahkemelerle, avukatlarla, hâkimlerle uğraşamam. Verilen cezayı kabul ediyorum. Ve bir daha ormana zeytin dikmekten korkuyorum. Bu konunun Sn. milletvekillerimiz tarafından meclise sunulmasını bekliyorum. Köyümün yarıdan fazlası bu tip suçlarla doludur. İnşallah dikkate alınır.

           Sürçü lisan ettik ise af ola, isterim ki insan önce insan ola.

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00