19 Mayıs gibi Atatürk Türkiyesi´nin doğum günü sayılması gereken bir günde bu konuyu ele almak başlı başına bir üzüntü kaynağı. Çoğumuz farkındaydık ki 16 Nisan 2017 tarihli referandumun sonucu olarak Cumhuriyet rejimi ağır bir yol kazası geçirmiş durumda.  Ancak yine birçokları bu olguyu zihinlerinde erteliyor, 3 Kasım 2019 günü yürürlüğe girecek yaşamsal düzenlemelerin yarattığı tehditleri fazlaca önemsemiyorlardı sanki.

Ta ki 16 Mayıs günü saat 20.17´de TBMM´nin 26. Dönemdeki son oturumunu yöneten TBMM Başkanvekili Yaşar Tüzün, ?Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27´nci Dönem milletvekili genel seçimine ilişkin kesin sonuçların Yüksek Seçim Kurulunca ilanını takip eden üçüncü gün saat 14.00´te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum,? deyinceye kadar.

Bu bir tatil kararı değildi ve 24 Haziran 2018 sonrası toplanacak TBMM´nin şimdiki ile hiç bir temel benzerliği olamayacaktı.

YENİ ANAYASA´NIN İLGİLİ MADDELERİNİN 24 HAZİRAN´DA YAPILACAK SEÇİMLERLE YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ ÜZERİNE,  23 NİSAN 1920´DEN BUGÜNE KADAR GÖREVLERİ, İŞLEVLERİ VE YETKİLERİ BAKIMINDAN PARLAMENTER DEMOKRATİK REJİMİN TEMEL KURUMU OLMA ÖZELLİĞİNİ TAŞIMIŞ OLAN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ´NİN ROLÜ KÖKTEN DEĞİŞECEKTİ. İRADE?İ MİLLİYENİN TECELLİGAHI OLMA KONUMUNDAN ÇIKACAKTI.  BÜTÇEYİ YAPAMAYACAK, GENSORU İLE HÜKÜMETİ DENETLEME YETKİSİ BULUNMAYACAK, YÜRÜTME VE YARGI İLE DENK YETKİLERİ BULUNAN BİR ORGAN OLMA KONUMUNU TÜMDEN YİTİRECEKTİ. YÜRÜTME, BAŞKANLIK KARARNAMELERİ  ÇIKARARAK,  HEM ÖZELLİKLE DE OLAĞANÜSTÜ DURUMLARDA ACİL VE ÖNEMLİ KONULARDA YASAMANIN YERİNE GEÇECEK, HEM DE DENETİMİ ALTINDA OLMAYAN İCRAAT YAPABİLECEKTİ. MİLLETVEKİLLERİ YENİ DÜZENDE BAKAN BİLE OLAMAYACAKTI.

Fazla ayrıntıya girmeden diyebiliriz ki 24 Haziran sonrasında 95 yıllık Cumhuriyet rejimi, temel kurumunun etkisizleşmesi ile kuruluş amaçlarına ters sayılabilecek bir mecraya sürüklenecektir. Yol kazasına uğramış olmak anlamına gelebilecek bu gidiş, yeni anayasa düzenlemeleri ile ortaya konulan başkanlık yetkileri ile birlikte, Cumhuriyet rejiminin adeta askıya alınması sonucunu çıkaracaktır ortaya.

16 Mayıs saat 20.17´de ayırdına varmış olmamız gereken bu dönüm noktası 24 Haziran seçimlerine var güçleri ile hazırlanılan siyaset arenasında bir dalgalanma yarattı mı? Hayır. Hatta   6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Genel Kurul´da kabulü sırasında ve sonrasında ciddi bir tepki gördü mü? Buna da hayır dememiz gerekiyor. AKP iktidarının, bu önemli değişikliklerinin mecliste ve aleniyet içerisinde görüşülüp yapılmasına  olanak tanımayan tavır içinde olmasına da kimse ses çıkarmadı. Olacak şu olduğu halde: Dün imzalanarak yürürlüğe göre yetki, gerçekte  tümüyle yetkisizleşmiş bir Bakanlar Kuruluna devredildi ve yeni Cumhurbaşkanı göreve gelinceye kadar Türkiye´nin anayasal yapısının alacağı şekil,   fiili durumla ülkeyi yönetmekte olan bir kadronun keyfine terkedildi.

Gelelim 24 Haziran seçimlerini olağan bir demokrasi şöleni gibi görüp lafla peynir gemisi yürütme kolaylığına kaçan muhalefet kesimine. AKP iktidarı şu aşamada her türlü icraatı yapmakta, seçmenin her kesimine aflarla, açıktan ikramiye vermekte, şu bu konuda barışmakla bol bol rüşvet de dağıtmakta. Ve de 24 Haziran sonrasında bugüne kadar görülmeyen yetki aşımlarına, keyfi yönetim işleyişlerine hazırlanmakta.

Muhalefet sorun olarak sadece Erdoğan´ı görüyor. Cumhurbakanlığı makamının el değiştirmesi ile her yanlışın düzeleceğine ve ülkeye yeniden bolluk, huzur ve barış geleceğine inandırmaya çalışıyor yurttaşı. Ama köşenin ötesinde ülkenin ve ulusun geleceğine yönelik ne gibi tehditlerin, tehlikelerin beklemekte olduğunu gözlerden kaçırıyor. Bu bağlamda en büyük eksiklik te Cumhuriyet´in kuruluşunda en büyük rolü üstlenmiş Cumhuriyet Halk Partisi´nde fark ediliyor. Suçlamalar, polemikler ve kişisel söylemlerden geçilmiyor başkan adayının mitinglerinde. CHP´nin bayrakları bile yok, her nabza şerbet vermekle,  her sakala uygun tarak bulmakla oy artırımı sağlanacağı vehmine kapılınıyor. Meclis seçimleri için yapılan ittifakta, 24 Haziran sonrası Cumhuriyet rejiminin askıya alınması olgusunun nasıl ele alınacağı konusunda bir oydaşma bulunmuyor. Kampanyalar sadece anket sonuçları çerçevesinde yürütülüyor.

Asıl sorun şurada: Seçim kazanılsa, başkanlık makamı el değiştirse de ?tek adam? yönetiminin bütün risk ve tehditleri aynen sürecek. Erdoğan´ın yerine kim seçilirse seçilsin onun da frenleneceği, keyfilikleri sapmasının engelleneceği bir düzen gelmeyecek ülkenin başına? CHP´nin bu konuda hazırlığı var mıdır, başkan adayının kadroları kimlerdir? Yoksa üfürüldüdüğü gibi Kürt yardımcı, sağ kanattan bir başka yardımcı gibi afaki çözümlerin kurgulanmasının ötesinde bir hazırlığı bulunmamakta mıdır Cumhuriyet´i kuran partinin?

Gelelim diğer seçeneğe: Erdoğan ve partisi hem başkanlık hem meclisi seçiminden yine zaferle çıkarlarsa? CHP de, başkan adayı da ya da müttefikleri de tası tarağı toplayıp çekip gidecekler midir? Kimi bulacaklardır yanlarında? Bir heyula gibi üzerimize gelmekte olan Cumhuriyet dışı bir rejim altında yaşamanın gücünü verecek siyasal yapıları yanlarında bulamayacak mıdır insanımız?

Bugünden bekliyor halkımız, CHP´nin ağzından Cumhuriyet, Atatürk, laiklik ve ulusal çıkarlar, yurdun ve ulusun bölünmez bütünlüğü sözlerini ve bunlara sıkı sıkı bağlılık taahhütlerini? Cumhuriyetin uğratıldığı yol kazasından en az zararla kurtarılması için canların dişlere takılarak savaşımın sürdürüleceği kararlılığını?

Yoksa CHP ilkeleri bağdaşmayan açılımlarla oy toplamaya çıkanların peşinden tıpış tıpış  yürüneceğini kimse beklemesin.