hâtıralar yazıyor yağmurların baba
şeffaf su rengi mürekkebi yüzlerimiz
çiseleyince valse uçan özçocuklar ruhuyla
haftanın saydam günleri kalp dağınıklığı
pazartesi, bençocukluğu, kış göğünden uçan üç küme kırlangıç
salı karakter yoksunu tanımında semâzen Ahmet Erhan’ın
çarşamba holde çıkarılmış yoksul ayakkabılar
lanetli perşembe şarabı belâlar kırmızısı
cuma süslü işçi meyhanesi Ali Baba’da telgraf bekleyen çoban
mucizevi cumartesi gençliğimin kanatları
pazarların huzurlu ıssızlığı kara şemsiyeliler
haydutum baba: damlalarla geçiyorum körlerülkeni
kırk sekiz yaşın sarhoşu evin yolunu bulamıyor
yarım asırlık iskeletimle sürtüyorum Moda kıyılarını
bastonlarımı daha sıkı tutuyor yanıt bekliyorum:
beni niçin bıraktın?
Levent Karataş/ Mart 2020/Acıbadem
***
"Çetele" Şiir İncelemesi
Yağmur hüznünü içinde arayarak şiirinde dizelerde kalemiyle yol alan Levent Karataş, babasını arayan İsa'dan yola çıkarak göndermede bulunduğu Tanrı'nın yarattığı şeffaf su rengi bakan yüzlerimizde bulduğu hüzünle, Tanrı'nın yüzlerimizdeki yansımasını gösteriyor bizlere. Çiseleyince içlerine çocukluk yalnızlığı, öz ruhunu vals’ e taşımak isteyen çocukluğu harekete geçirmek isteğinde bulunarak, kanatlarında yükselecek yalnızlığın, göğe yükselecek olan vals rüzgarının ruhaniyetten güç alarak imgelemimize gelişindeki tasavvura gönderme isteğimizi uyandırıyor iç alemlerimizde. Sonra haftanın saydam günlerindeki kalp dağınıklığı içinde yaşayan insanlara taşınıyoruz günler içinde yürümeye başlıyoruz. Günlerle gelen İsa'nın acısında , günlerin bölünen zaman dilimlerinde, Tanrıya anlatmak isteği. Çocukluğun eksik kalmışlığında yaşayan Pazartesi ben çocukluğu, üç küme kırlangıç gibi yalnızım, yoksun diyerek mevsimin en umutsuz yerinde çıkagelen üç küme kırlangıcı getiriyor imgelem o günün imgelemine. Salı karakter yoksunluğuna karşı semazen Ahmet Erhan'ı çağıran, var olmanın hafifliğindeki ruhsal ağırlığın önemine vurgu yaparak gizli eleştiride bulunmakta kararlı duruş sergiliyor. Çarşamba holde çıkarılmış yoksul ayakkabılar gibi yaşayan bireyin yalnızlık dünyası içinde buluyoruz kendimizi. Lanetli Perşembe şarabı belalar kırmızısı, ruhu acıtan Tanrısal göndermelerin işaretlerine vurgu yapıyor. Cuma süslü işçi meyhanesi Ali Baba'da babasından telgraf bekleyen çobanla karşılaşmasının önümüzdeki gerçekliği ile kırsal havanın esintisinde çobanın yalnızlık habercisini bekleyen, yaradılışla baş başa kalışının izleri ile, Cumartesi kutsal günün gençliğinin kanatlarıyla uçtuğu günlerden imgelemine düşen saygıyı, yaşatıyor. İç aleminde her şeyden sıyrılmak isteği. Pazar ıssız, huzurlu kara şemsiyelilerin gezdiği günlerinden birinde olmanın hafifliğini yine yaşama zarifliğinde, çocuk yalnızlığında haydut oyununda, yine yalnız kalmıştır. Babasızlığın acısını onaramamıştır gözyaşlarını bıraktığı yerde hiçbir şey yine de . 48 yaşında, sarhoş kalp dağınıklığı içindeki bireylerden biri gibi evin yolunu ararken buluyor kendini. Bu dağınıklıkla yarım asra yaklaşan yaşından Moda kıyılarında gezdiği güne gelene değin, hüznün kör kuyularında bıraktığı izleri üzerinde taşımaktadır. Ayakta durabilmek, yaşama sıkı tutunmak sesini yineleyerek sesleniyor. Beni niçin yalnız bıraktın... Tanrıda İsa'yı vurguluyor. Her şeyi bir anda toplar gibi sıkı sıkı tutunuyor değneklerine, dik durmasına yardım edecek olan babaya(Tanrı'ya) seslendiği sesten, Levent Karataş, "Çetele" başlığıyla Tanrıyı arayan İsa’nın hüznünde hesaplaşma içindeki çocuğun yalnızlıkları, acıları günümüzdeki bırakılma hassasında son dizedeki soruyla şiiri cevapsız bitirerek, Yaradan’a sorular sormamıza kapı da aralayarak çeteleyi tutmuş oluyor.
Yalnız kalan çoban da kendi etrafında Ahmet Erhan'ın dizelerini okuyabilir pekala. Ali Baba'da kendini sorgulayabilir.