MUSTAFA KEMAL ANADOLU’DA : KUVAYİ MİLLİYE DOĞUYOR
GÜNDEM 5.09.2021 10:16:00 1288 0

MUSTAFA KEMAL ANADOLU’DA : KUVAYİ MİLLİYE DOĞUYOR

Sivas Kongresi’nin gerçekleştirildiği günlerde neler oldu?; Ulusal  Direnişin etkileri Adana’ya nasıl yansıdı? O günlerin tanığı Ahmet Remzi Yüregir’in kaleminden sunuyoruz

SUNUŞ

Sivas Kongresinin 102. Yıldönümünü kutlamaktayız bugünlerde. Bidiğimiz gibi 4 Eylül 1919 günü Sivas şehrinde toplanan kongre, Kurtuluş Savaşı’nın ardından da Türk Ulusu’nun yeniden doğuşunun  dönüm noktalarından birisidir. Sivas Kongresi’nde düşmana karşı sonuna kadar direnilmesi kararı alınmış ve sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına giden yolların en önemli adımlarının birisi atılmıştır.

Sivas Kongresi, Mustafa Kemal'in Amasya Genelgesi'ni açıkladıktan sonra bir çağrı üzerine I. Dünya Savaşı'ndan sonra işgale uğrayan Türk topraklarını kurtarmak, Türk ulusunun bağımsızlığını sağlamak için çareler aramak amacıyla seçilmiş ulus temsilcilerinin Sivas'ta bir araya gelmesiyle, 4 Eylül 1919 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında gerçekleşen ulusal nitelikte bir kongredir.

Sivas Kongresi'nde alınan kararlar, daha önce gerçekleştirilen Erzurum Kongresi kararlarını genişleterek tüm ulusu kapsar bir nitelik kazandırmış ve yeni bir Türk Devleti'nin kuruluşuna temel olmuştur; bu nedenle Sivas Kongresi'nin Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki önemi büyüktür. Ulusal iradenin ve kararlılığın ortaya konulması ile aşılamayacak hiçbir zorluğun bulunmadığı bu kongre ile kanıtlanmıştı. Sivas Kongresi'nde, Erzurum Kongresi'nde alınan vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığıyla ilgili kararlar aynen kabul edilmiştir.

Çağının tanığı Yeni Adana Gazetesi de bilindiği gibi Kurtuluş Savaşımız süresince bu kutlu savaşımın içinde kendisine düşen görevi yerine getirmeye çalışırken,  sahibi Ahmet Remzi Yüregir de Adana Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin mensubu olarak olaylarda aktif olarak yer almakta idi. Yıllar sonra o günleri Milli Mücadele Anıları olarak Yeni Adana gazetesinde anlatmaya çalışmış, yaşananları birinci elden gelecek kuşaklara aktarmıştır. Bu anılar gazetemiz sahiplerinden  Yalçın Remzi Yüregir’in kızı Zeynep Yüregir tarafından yıllar süren çalışma ile kitap halinde yayınlanmaya hazır hale getirilmiştir. Bugün okurlarımızla Sivas Kongresi günlerinin özellikle Adana’daki yansımalarını içeren bölümünü paylaşmak istiyoruz.

MUSTAFA KEMAL ANADOLU’DA : KUVAYİ MİLLİYE DOĞUYOR

 İşgal edilmiş olan Adana’da 1919 yılı boyunca kıyımlar sürüp giderken, işgalin yönetim sisteminden, uygulanan zulüm ve kötülüklerden söz edilmiş, yüzlercesi gözlenen kıyım ve cinayetlerin sonu gelmemişti.  Sırası geldikçe bunlara yine yer verilecektir.

İşte Adana’da bu kıyım ve zulüm sürerken 15 Mayıs 1919 tarihinde güzel İzmir’imize de Yunan askerlerinin çıkarıldığı ve bu güzel yurt parçasının işgal edilerek Adana’da olduğu gibi orada da binbir facia ve alçaklık işlendiği işitilmişti.  Bu dönem, bu durumuyla Türk Yurdu için uğursuz yıllar olmuştu.

Öteden beri ulustaki cevheri ve özveriyi bilen ve değerlendiren Mustafa Kemal Paşa, o günden beri büyük ulusun soylu kanındaki özveriden yararlanmaya yönelmiş, o günlerde de azimli bir kararla aldığı görev ile 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basarak Türk ulusunun kurtuluş programını uygulamaya başlamıştı.  Bu soylu ulusun büyük evladı Mustafa Kemal Paşa, ne gibi güçlükler ve ne gibi zorluklarla savaşıp başarılı olduğunu kendi Büyük Söylev’inde ve tarih karşısında açıklamıştır.  Bunu bizim burada yinelememize hiç gerek yoktur.  Biz, burada yalnız konumuzun ana noktalarından ve özellikle konumuz olan Adana’yı ilgilendiren kısımlarından söz edeceğiz.

Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktıktan sonra bilindiği üzere yurdun kurtarılması için ulusun bağrında bir fert gibi yaşamak üzere askerlikten istifa ederek yurttaşlarının arasına karışmıştı.  O günlerde bir yanda Pontusçu Rumlarla, diğer yanda Ermeniler arasında kalmış bulunan Doğu illerinin durumu öncelik kazanmış bulunuyordu.  Karadeniz sahilindeki iskelelere yerleşmiş olan işgalci Anlaşık güçler, özellikle Yunanlıların ve İstanbul’daki Rum Patrikhanesinin gayretlendirmesiyle Pontusculuk hülyasıyla davranan bu yöredeki Rum eşkıyası, yurdumuzun bu parçasını kan ve ateş içinde yüzdürüyordu.  Hemen hiçbir noktada güvenlik denen bir şey yoktu.  Çapulculuktan çok siyasi bir amaç güden bu Rum eşkıyası, ne kadar fazla Türk öldürürse, Pontus devletinin o kadar çabuk kurulmasına hizmet ettiğine inanmıştı.  Gücü, cesareti, özetle her şeyi, galip sayılan devletlerden alan bu katil ve cani çeteler, Türk’ün malını, canını almakta kendilerini özgür sayıyorlardı.  Bu durum karşısında, Osmanlı Devleti denilen heyulada kımıldayacak bir güç yoktu: Bu kukla hükümet de, Padişahı da dahil Anlaşık Devletlerinin elinde birer oyuncaktı.

Doğuda Ermeniler, özellikle İngilizlerin korumasında olarak kudurgunluk içinde Türklere saldırıyorlardı.  Trabzon’dan Mersin’e kadar çekilen bir çizgi ile “Büyük Ermenistan”a verilecek Türk yurdunun hülyası, bu hayalperest Ermeni topluluğunun kin ve tutkusunu artırmış ve gözleri hiç bir şeyi görmez olmuştu.  Bu nankör ulus, sürekli Türk yurduna saldırıyor ve sürekli Türk varlığının azalmasına çalışıyordu.  İçeride ve dışarıda bulunan Anlaşık Devletler yetkilileri de bu cani kütleleri her biçimde korumaktan ve onlara sahip çıkmaktan geri durmuyordu.

Artık durumlar göstermişti ki Türk ancak kendi kendisini savunursa, bu zulüm ve faciaları önleyecek, yurdunu da işgalden ve yayılmacılardan kurtaracaktır.  Ancak bu önemli işi başarmak için bir baş ve hem de çok güçlü ve inançlı bir baş gerekti.  İşte o da işin başına geçmişti: Mustafa Kemal!

O günlerde yurdun kuzeyinde, doğusunda, güneyinde ve batısında hatta ortalarında bile durum aynıydı.  İşgal, yayılmacılık, facialar, kan ve ateş…  Özetle bütün Türk yurdunun üzerine bir karanlık ve bir kabus çökmüştü: yürek gücü sıfırdı…  İnancı zayıf olanlarda gelecekten umut yoktu…  Kanı bozuklar her biçimde yurt kötülüğüne çalışanlarla birlikteydi…  İşte bu koşullar içinde iş başına geçmeye karar vermiş olan Mustafa Kemal, Türkün soylu kanındaki büyüklük ve özveriyi çok önceden bilerek yurdu kurtarma davasına başlıyor ve Türk ulusunun yüksek karakter ve yeteneğine güveniyordu.

ERZURUM KONGRESİ TOPLANIYOR

Pontuscularla Ermeni tehlikesi arasında kalan yurttaşlar birleşerek çalışmaya karar vermiş, yer yer toplantılar yapıyor, ancak bir sonuca ulaşamıyorlardı.  Anadolu’ya ayak basan Mustafa Kemal, bu işi iyi bir sonuca vardırmak için Erzurum Kongresinin 10 Temmuz 1919 tarihinde toplanmasına uğraşıyordu.  Sonunda toplanan Erzurum Kongresinde konuşmalar yapılıyor ve kararlar alınıyordu: Bu kongre, ne de olsa bölgesel bir nitelik taşıyordu.  Ancak Mustafa Kemal’in amacı bütün Türk yurdunun kurtarılmasını hedefliyordu.

SİVAS KONGRESİ TOPLANIYOR

Mustafa Kemal, bu düşünce ile bütün yurt işlerinin daha geniş bir biçimde görüşülmesi için Sivas’ta Erzurum Kongresinden daha kapsamlı ve daha büyük bir kongrenin toplanması yönünde karar verdirdi.  Böylelikle hazırlığa başlanıldı.  Güvenilmeye değer kumandan, vali, mutasarrıf ve kaymakamlarla haberleşmeye girişildi.  Her ilden, sancaktan ve ilçeden gereği kadar delegenin Sivas Kongresine çağrılması kararlaştırıldı.

Bu durumu haber alan İstanbul’daki hain Damat Ferit hükümeti, bu Kongrenin toplanmaması için her şeye başvuruyordu.  Öyle zaman oldu ki, adeta resmi telgraf haberleşmesini, özellikle askeri haberleşmeleri bile kontrol altında tutmaya kalkışmıştı.  O günlerde Posta Telgraf Umum Müdürü Refik Halit’ti. Bu kişi, özellikle bu Kongrenin zorluklara uğratılması için elinden gelen kötülükleri yapmıştı.  Ancak, gerçekleri ve onun ışığı olan Mustafa Kemal’i gören yurtsever Türk çocukları, her şeyi göze alarak o büyük adamın çağrısını kabul etti.

Sivas Kongresinin toplanma hazırlığı ve delegelerin çağrılmasına çalışıldığı sıralarda, güvenilmeye değer askeri ve mülki yöneticiler ile yapılan haberleşmeler çok dikkate değerdir.  İşte bunlardan birisini aşağıya alıyoruz.  Bu haberleşme Boğazlıyan Kaymakamı Avni Bey ile Yozgat Askerlik Şubesi Başkanı Binbaşı Tevfik Bey arasında yapılmıştı.  İleride söz edileceği üzere Sivas Kongresi konusunda XX. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa ile Avni Bey Yozgat’ta görüşmüşlerdi.

Boğazlıyan Kaymakamlığı Yüksek Katına:

XX. Kolordu Komutanı ile birlikte gelmenizden sonra yapılan haberleşmelerdir.

BELGE-1

1 - Güvenlik ve düzenin korunmasının sağlanması konusunda ilgili kanun uyarınca silahlandırılacak kır bekçilerine verilmek üzere ilden, sancaklardan, jandarma kumandanlığından silah istenmekte ise de, Kolordu silah mevcudunun azlığından dolayı gereğinin üçte biri oranında silah verecektir.  Silah gereksinimi kapatılmak için halk elinde var olması kesin olan saklı silahlara, yine kendi ellerinde kullanmak üzere belge verilerek kolordudan gönderilen silahların iki üç misli silah edinilmiş olacağı yönünden, bu ilkeler içinde silah gereksiniminin kapatıldığı bildirilmelidir.

Yozgat sancağı için kaç tüfek verileceği aşağıda gösterilmiştir:

2 - Tüfek adedi: 170 ( Yozgat merkez, Boğazlıyan, Akdağ Madeni ilçeleri için) Yozgat deposunda var olan silahlardan verilecektir.

3 - Silah ve cephaneler dağıtım merkezlerine jandarma eşliği ile gönderilecek ve hak sahibine mülki idare ve jandarma aracılığıyla dağıtılacaktır.

4 - Her ilçeye ellişer ve merkez ilçesine de yetmiş tüfek ve tüfek başına da 55-60 cephane hesap edilmiştir.  Fişekleri avda veyahut gereksiz yere sarf eden ve tüketen bekçiler fişek bedelini ödeme ile birlikte değiştirilecek ve cezalandırılacaklardır.

5 - Bu silahların masum köy halkını hırsız ve eşkıya saldırısından korumak ve gereğinde güvenlik ve düzen konusunda jandarmaya yardım etmek üzere verildiği ve hiçbir kimsenin başka biçimde yanlış ve kötü amaçla kullanmasına meydan verilmemesinin sağlanması idari görevlilerden rica ve askere alma subaylarından  talep ederim.  31 Temmuz 1919 - Yazışmadır.

BELGE-2

Askeri ve idari yönlerden yerel durum hakkında ortaya çıkan çelişkili bildirimler üzerine, Ankara ve Kastamonu illeri içinde araştırma yapması için Kurmay Tuğgeneral Galip Bey, vergi dairesi üyesinden Rıza Bey görevlendirildiklerinden askeri yönden kolaylık ve yardım edilmesi Harbiye Nezaretinden emir buyurulmuştur.  Askeri ve mülki yönetim arasında anlaşmazlık gerektiren bir şey olmayıp, Dahiliye Nezaretini araştırmaya gayretlendiren Eskişehir mutasarrıfı tarafından yayınlanan beyannamedir.  Soruşturma Heyetinin gelişinde, haklarında kolaylık sağlanması ve kır bekçileri örgütünü destekleyenler hakkında bilgi verilmesi ve diğer konulardan kesin olarak söz edilmemesi önemle tebliğ ve rica olunur. 4 Ağustos 1919. Telgraftır.

BELGE-3

Eskişehir tüccarlarından Hüsrev Sami Bey, Hacıvelizade Hüseyin Efendi, Sipahizade Halil İbrahim Efendi ile Bursa delegelerinden tüccar, belediye eski başkanı Ahmet Nuri Bey ve dava vekili Osman Nuri Bey, Alaşehir delegesi Macit Beyden oluşan bir kafile 10 Ağustos 1919 tarihinde Ankara’dan Yozgat’a kılık değiştirerek hareket ettirilmiştir.  Yozgat’a varışlarında, başvurularının kabul edilerek haklarında her çeşit kolaylığın gösterilmesi ve güven içinde seyahatlerini sürdürmelerinin sağlanması ve varış ve ayrılış günlerinin bildirilmesi istenir.  10 Ağustos 1919. Telgraftır. 

BELGE-4

Ulusal Hukuku savunma amacıyla ortaya çıkan ulusal akıma karşı emir verenlerin nasıl devrilip gittikleri ve hiçbir şeyi başaramadıkları ajans ve gazete haberleriyle sabittir.  Zatı Şahanenin bir İngiliz gazetecisine yaptıkları açıklama gazetelerde yer almış olup haksız yere zulüme uğramış olan ulusun haklı tepkisini tamamıyla onayladıkları apaçıktır.  Ulusal akıma karşı hareket etmek isteyen Afyonkarahisar mutasarrıfının idam ile tehdit edilerek ulusun dileklerine tamamıyla baş eğdiğini resmen haber aldım.  Buradan hareket edip bir iki güne kadar Yozgat’a varacak olan çeşitli yerlerin delegelerine, mevcut durum ve konum ile ulusal akımın ne derecelerde olduğuna dair yeterli bilgiler verilebilir.  Şu durumda Yozgat delegelerinin Sivas’a hareketlerinde hiç bir biçimde çekinceye yer yoktur.

Hemen hareketlerinin sağlanması ile haber verilmesi istenmektedir. 11 Ağustos 1919.  Telgraftır.

BELGE-5

Anadolu Doğu Vilayetleri kongresinin beyanname ve tüzüğünün duyuru ve yayını eldedir.  Bu beyannamenin örgüte ait ivedi maddeleri aşağıdaki gibidir:

1 – Müdafaai Hukuku Milliye, Muhafazai Hukuku Milliye, Muhafazai Redd-i İlhak ve diğer adlar altında ulusal örgütler ile ilgili yurtsever amaçları, vatanın bütünlüğü ve ulusal bağımsızlık ile saltanat makamı ve hilafetin korunmasını amaç edinen cemiyetlerin bir ad altında adlandırılmasına karar verilmiş ve bu karar gereğince “Müdafaai Hukuk” adını almışlardır.  Bunların işlemlerini birleştirme isteğiyle de Doğu ve Batı Anadolu Müdafaai Hukuk Cemiyetleri genel merkezleri kurulmuş ve yakında bunların da adresleri bildirilmiş olacaktır.  Bundan başka Müdafaai Hukuk unvanı altında oluşan cemiyetin en sonunda köylere varıncaya kadar yayılması, vatan ve ulusun yükselmesi için kurtuluş gereği olacaktır.

2 - Müdafaai Hukuk Cemiyetleri her yanda kendi yurtsever amaçlarını kesin biçimde izleyecek, seçimler sırasında adaylara yardım ederek mebusluğa seçilmelerini destekleyeceklerdir.  Müdafaai Hukuk Cemiyetlerinin akımlarının bütünüyle bağımsız ve her şeyin üstünde ve bütünüyle vatansever bulunduklarını Doğu Vilayetleri ve ulusal kongrelerinin beyannameleriyle dünyaya yayınlayacağından şimdilik barış zamanına ait bir program çizilmemiştir.  Her ne kadar kendilerinin yardımlarıyla Meclisi Mebusanda toplanacak grup, bir program çizecekse de, bu program daha sonra yeni bir kongre ile saptanmış olacaktır.  Yukarıdaki kararların şimdiden gerekenlere ulaştırılmasıyla uygulanmasına azami yardımcı olunması ve gizliliğine olağanüstü dikkat edilmesi kavrayışınızdan ve vatanseverliğinizden beklenir.  11 Ağustos 1919.  Telgraftır.

Boğazlıyan Kaymakamlığı yüksek makamına:

Durum hakkında XX. Kolordu Kumandanlığından gönderilmiş olan telgraf ve yazışma özetlerinin yukarıya aktarıldığı arz olunur, efendim.

14 Ağustos 1919.

Yozgat Şube Reisi

Binbaşı Tevfik

Ulaştığını yazılı bildirmeniz rica edilir.

BOĞAZLIYAN’DAN DİVANI HARBE SERT BİR YANIT

Damat Ferit’in İstanbul’da kurduğu Divanı Harbin Boğazlıyan’dan istediği ve izlediği birçok kimseler vardı.  Bu adamların suçu, doğal olarak, yurtlarını sevmek ve o yolda davranmaktı.  Boğazlıyan Kaymakamı Avni Bey bu yurtseverleri de koruyarak Divanı Harbe göndermemiş ve böylece yüzlerce yurttaşın yaşamını Damat Ferit’in satırından kurtarmıştı.  İşte ben de bunlar arasında bulunuyordum.

Hatta bir keresinde, İstanbul Divanı Harbi’nden, Başkan Nazım Paşa imzası ile olacak, gelen bir telgrafta, istenilen kimselerin niçin gönderilmediği ve “Burada yoktur, kaçmıştır!” yanıtı verilmesinin ne demek olduğu soruluyor ve kesinlikle bulunarak gönderilmesi bildiriliyordu.  Boğazlıyan Kaymakamı Avni Bey bu telgrafa şöyle yanıt vermişti:

“Enver, Cemal, Talat Paşalarla arkadaşları İstanbul’dan kaçmışlar, nasıl elde edilmemişlerse, buradaki kaçaklar da öylece elde edilememiş ve kaçmışlardır!”

Bu yanıttan sonra Boğazlıyan’dan bir daha böyle bir kimse istenmemişti.  Gerçekte kaçan hiç yoktu.  Herkes köyündeydi.  Hatta çevre illerden bile bu biçimde izlenenler Boğazlıyan’a sığınarak zaman geçiriyorlardı.

O dönemde çok önemle istenenler arasında Çerkez beylerinden Poyrazköylü Bekir Bey ve arkadaşları vardı ki, çok zaman Kaymakam Avni Bey benimle bu adamın evine kadar giderek konuk oluyor ve orada birkaç gün kalıyorduk.

Artık Sivas Kongresi’nin toplanacağı günler de yaklaşıyordu.  Ali Fuat Paşa Ankara’da Kolordu Kumandanı olarak vbulunuyordu.  Bir gün Kaymakam Avni Bey sancak merkezi olan Yozgat’a gitti ve döndü.  Orada Ali Fuat Paşa ile Kongre işlerini konuşmuşlar, Boğazlıyan’dan kongreye katılacakları saptamışlardı.

Avni Bey aynı zamanda, Mustafa Kemal ile de haberleşiyordu.  Her yandan gelen delegeler Sivas’a yönlendiriliyordu.

SİVAS KONGRESİ’NE DOĞRU

Yukarıya aktardığımız belgelerden de anlaşılacağı üzere kongre delegeleri her yandan hareket etmeye ve ettirilmeye başlamıştı.  Sivas’a gidecek delegelere o zaman, il, sancak ve ilçelerdeki askeri mutemetler tarafından birer belge veriliyordu.  Bu belgeyi taşıyan delegeler çağrı üzerine Sivas’a hareket ediyorlar ve ellerindeki belgeleri Sivas’ta III. Kolordu Kurmaybaşkanı Zeki Beye göstererek Kongre hakkında talimat alıp bekliyorlardı.  Sonunda 4 Eylül 1919 tarihinde Sivas Kongresi’nin toplanması kararlaştırıldı ve bu tarihte kongre Mustafa Kemal’in başkanlığında Sivas Sultani Mektebi’nde toplandı.

Kongre, 11 Eylül 1919 tarihine kadar çalışmalarını sürdürmüş, “Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti” adı ile ulusal güçlerin çekirdeğini oluşturacak cemiyetlerin her yanda kurularak etkinliğe geçmesine ve bütün bu oluşumların başı olmak üzere de Mustafa Kemal’in başkanlığı altında Rauf Bey, Kara Vasıf Bey , Bekir Sami Bey, Ahmet Rüstem Bey, Mazhar Müfit Bey, Hakkı Behiç Bey, Hüsrev Sami Bey, Niğdeli Mustafa Bey Sivas Kadısı Hasbi Beyden oluşan  Heyeti Temsiliye adı ile bir kurulun iş görmesine karar vermiş ve dağılmıştı.

Sivas Kongresi dağıldıktan sonra yurdun her yanında Müdafaai Hukuk Cemiyetleri kurularak etkinliğe geçmiş ve Kuvayi Milliye hareketleri daha köklü ve bir elden yürütülmeye başlanmıştı.  Bu Kongre, Silah Bırakışmasından beri hainlerle, yerli Ermeniler ile Rumlardan ve Anlaşık Devletlerden görülen aşağılama ve baskılardan çok kötü bir duruma düşen yurtseverlerde yürek gücünü ve cesareti yükseltmiş, herkese geleceğin ışık ve umutla dolu olduğunu göstermişti.  Hain ve güçsüz Saray hükümetinin neden olduğu durumlar dolayısıyla bunlara karşı çok haklı olarak herkeste kin ve gücenme uyanmıştı.

Sivas Kongresinin, daha doğrusu Mustafa Kemal’in hazırladığı ve yükselttiği bu yürek gücü, yurdun tez günlerde kurtarılacağı inancını herkese şırınga etmiş bulunuyordu.  Ancak, yalnız İstanbul’u gören, yalnız kişi olarak Padişahı ve onun egemenliğini düşünen Padişah ve çevresindekiler, Anadolu’nun göbeğinde doğan bu umut ve kurtuluş güneşini ne yapıp yapıp boğmak ve söndürmek istiyorlardı; çünkü onlarca amaç, yurdun kurtulması değil bireysel tutkuların tatminiydi.  Bundan dolayı Anadolu’da doğan güç, asi ve alçaktı.  Fetvalar ve iradelerle bunları ortadan kaldırmak gerekti.  Öyleyken bu zavallılar hiç düşünmüyorlardı ki, Anadolu kurtulmadan ne İstanbul olur ve ne de Saray…  Ülkesiz bir padişahlık ne demekti?  İşte o beyinsizlerin anlayamadığı nokta buydu.

İLK BAŞARI

İçeriden ve dışarıdan binbir yalan dolan ve güçlüklerle karşılaşan Anadolu’daki ulusal direniş ve onun azimli şefi Mustafa Kemal bütün zorluklara göğüs gererek ve hiç bezginlik getirmeyerek uğraşıyordu.

Heyeti Temsiliye, İstanbul hükümetinin ulusal direnişi boğmak için aldığı haince önlemlere karşı ilk yanıt olarak Anadolu ile İstanbul arasındaki telgraf ve posta haberleşmelerinin kesilmesine karar verdi.  Bunu çok ciddi olarak ve önemle uyguladı.  İstanbul’dan resmi ve özel çekilen telgraflar kesinlikle İstanbul telgrafhanelerinden ileri gitmiyordu.  Böylelikle İstanbul hükümeti ve Saray, yalnız düşman süngüleri altında bulunan İstanbul şehrinde hükümet ve hükümdarlık edebildiklerini gördüler.

Anadolu’nun, daha doğrusu Mustafa Kemal’in bu çok yerindeki kararı İstanbul’daki yurt düşmanlarını çok kötü bir duruma sokmuştu.  Bunlar çırpındılar, her yana başvurdular, kendi yandaşları vali ve mutasarrıfları telgraf başına çağırdılar.  Bir şey öğrenemediler.  Haberleşmelerin kesilmesi uzun bir süre devam etti.   Sonunda bir gün görüldü ki, hain Damat Ferit Kabinesi düşmüştü.  Yerine Ayan Meclisi üyelerinden Ali Rıza Paşa Kabinesi gelmişti.  Böylece Anadolu ulusal direnişi, ilk başarısını kazanmış ve hainlere ilk darbeyi vurmuştu.

Ali Rıza Paşa Kabinesi iş başına geçtikten sonra nazırlardan Salih Paşayı Anadolu’ya gönderdi.  Mustafa Kemal ile Amasya’da buluştu.  Burada Heyeti Temsiliye’nin amaçları görüşüldü.  İlk koşullardan birisi hemen Mebusan Meclisi’nin toplanmasıydı. Bir takım ilkeler üzerinde de görüşüldü ve Salih Paşa İstanbul’a döndü.  Şu durumla, Mustafa Kemal’in açtığı kurtuluş bayrağı büyük başarılara doğru gidiyor ve her yurtseveri altına topluyordu.

Salih Paşa döndükten sonra Ali Rıza Paşa kabinesi sözünde durduğunu göstermek için ilk iş olarak Mebus seçimine başlanması için emir vermişti.  Her yanda halkın oylarının belirlenmesi için çalışılmaya başlanmıştı.

ULUSAL DİRENİŞİN ADANA’DAKİ ETKİLERİ

Sivas Kongresinin toplanması ve ulusal güçlerin doğması, aylardan beri haksız olarak işgale ve akla hayale gelmeyen bin bir zulüm ve faciaya sahne olmuş bulunan Kilikya - Adana yöresinde her yandan çok büyük bir ilgi görmüş, bu yurt parçasının çok yakın bir zamanda bu işgal kabusundan kurtulacağını iyiden iyiye herkese muştulamıştı.

Adana’daki işgal görevlileri de bu direnişin ergeç kendi başlarına bir çorap öreceğini bildikleri için, bu yeni doğan ulusal güçlerle fazlaca ilgilenmeye başlamışlar ve kendilerine çeki düzen vermeye koyulmuşlardı.

Özellikle dost görünmeye de çalışarak Beyrut’taki yüksek siyasi görevlilerinden birisi olan Georges Picot’yu birkaç kişi birlikte ile Sivas’a, Heyeti Temsiliye yanına göndererek görüşme yapmasını istemişler, sanki dostluk duygularını göstermek ve bu direnişe izin verir gibi bir durum almışlardı.

Georges Picot ve heyeti Adana’dan otomobille Kayseri’ye gelmiş orada bir gün kaldıktan sonra Sivas’a gidip Mustafa Kemal ile konuşmuşlardı.  Adana’daki zulüm ve faciayı her gün işiten Mustafa Kemal ilk önce bu heyetle görüşmek bile istememiş,  ancak arkadaşlarının araya girmesi ile onlara konuşmuştu.  En çok Adana ve yöresinin durumu görüşülmüş, burada yapılmakta ve yaptırılmakta olan insanlık dışı davranışlar üzerine dikkat çekilmişti.

Georges Picot bundan sonra, bu gibi davranışlara fırsat verilmeyeceğine söz vermiş ve herhalde dostluklarını da göstereceklerini ekleyerek Sivas’tan ayrılmıştı.  Doğal olarak bu adamcağızın söz vermesi boş bir eylemdi çünkü asıl bundan sonra daha fazla zulüm ve facia sahneleri ortaya çıkacaktı”

 

 

 

 

 

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

Gaziantep'te Gezilmesi Gereken Tarihi Mekanlar

30 Ağustos coşkusu Çukurova’da yaşandı

TMMOB İKK,‘Ülkede, Bölgede, Dünyada Barış’ Her Zaman Şiarımız Olacaktır"

ÇGC,‘Bağımsızlık tutkumuz hiç bitmeyecek’

Prof. Dr. Süleyman İrvan:“Basılı gazeteciliğin bittiğini ilan etmek durumundayız”

“30 AĞUSTOS; DÜŞMAN DEVLETLERE ŞAPKA ÇIKARTTIRAN BÜYÜK ZAFER”

TGF "30 Ağustos, Türk Milleti için varlık nedenidir"

ÇGC,“Hür doğup hür yaşamak çok önemli”

30 AĞUSTOS ZAFERİNİ KAZANAN BAŞKOMUTAN DEMOKRATTIR; O'NUN CUMHURİYETİNİ YIKMAK İSTEYENLERİN DEMOKRATİK MEŞRUİYETİ YOKTUR

ÇYDD Türkiye Cumhuriyeti'nin 100., Büyük Taarruz'un 101. yılını Afyonkarahisar'da Kutladı

ULUSAL VE YEREL MEDYADA ZAFER BAYRAMI SERGİSİ DÜZENLENİYOR

26-30 AĞUSTOS 1922 BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ:KUTSAL SAVAŞ

Ankara'dan Uçakla Günübirlik Ziyaret Edebileceğiniz Şehirler

KAYMAKAM ATAMALARI GERÇEKLEŞTİ

ÇYDD'DEN AFYON BULUŞMASI

Jeoloji Mühendisleri Odası'ndan deprem açıklaması

JMO’dan “17 Ağustos 1999 Depremi” Açıklaması

ÇGC’de kaynaşma yemeği

TGC: "Gazetecilik tutukluluk nedeni olmaktan çıkarılmalıdır"

ADANA BAROSU’NDAN ‘HAK İHLALİ’ İDDİASI

Enerjisa Enerji ve TEMSA’nın Oyungezer Otobüsü Deprem Bölgesinde

  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51
  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli