Tarih: 04.11.2021 13:44

Şiir: Nevin Koçoğlu

Facebook Twitter Linked-in

SİYAH

I

Geceydi, ateşten önceydi…

Işık şehrini birleştiren ahşap köprüde, rüzgâra karşı

oturmuştuk- Malike, ben ve usulca akan Seine.

 

Bu köprü benim dedi Malike, geceye burada kıvrılalım.

Çıngıların nehri yakışı, yüksek tavanlardan aşan

Ave Maria, rahibin savurduğu yedi asırlık buhur

ve Notre Dame’ın geceye dağılan kalın sesi:

 

Su ver!

 

Tütsü günahları temizler mi Malike

Bir damla şarap, bir lokma ekmek

 

Siler mi?

 

Nehrin lotuslarına benzer ak kuğular geçiyor

köprümüzün altından, en arkadan geleni gece rengi.

Tanrı öfkeli bir anında parmaklarını nehrin dibine

daldırmış olmalı, üç avuç balçıktan yarattığı bu kusursuz bedene, kapkaranlık bir ruh üflemiş olmalı.

 

Kötülüğün katsayısı nasıl hesaplanır Malike?

 

Ateşin susuz gömleği

Aynaların yanlışlığı

Çürümüş yüz

 

Biliyorum baş eğecek bir gün iyilik karşısında!

 

II

Gözlerini bir kez daha kapatıp, taze çiçekler döken

iki mezarı geride bıraktık

Küçük lahitleri, yeni-eski gömütleri.

Uzak ölülüğün derin hüznünü, dilin ateşini.

 

Toprağı suya doyurup, kuş kâselerini doldurduk

Acıya yazılan mektupları okuduk

Père Lachaise, küllerin evi

Kederli ağaçlar bahçesi…

 

İnlesin lir,

Kalbim ağrısın en derin yerinden

Çıldırsın rüzgâr

Soyulsun ağaçların kabuğu gövdesinden

 

III

Montparnasse'da bekliyor dağların ardına gidecek tren,

Acele edelim Malike!

                                                              




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —