Ahmet ERDOĞDU

Tarih: 29.10.2015 09:46

TARİHTE BU HAFTA 29 EKİM ÖZEL YAZISI

Facebook Twitter Linked-in

Değerli okurlar, Şimdi sizlere tarihi önemi bakımından Türkiye´de Bir Gazete´de ve İnternet sayfasında ilk defa yayınlanacak olan eşsiz bir mektubu sunuyoruz. Bu mektup, şu an mektubu elinde bulunduran Sayın S. Eriş ÜLGER´in özel izniyle yayınlamaktadır. Bu sebeple kendilerine huzurlarınızda teşekkür ediyoruz

/resimler/2015-10/24/0947208045188.jpg

?Sevgili Paşam!

Cumhuriyetin ilk Başbakanı olarak seni düşünüyorum.

Dur, hiç itiraz etme.

Niye seni seçtiğimi imdi anlayacaksın.

Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü cephe komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun.

Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.

Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.

Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı.

Yoksul bir köylü devletiyiz.

Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 kilometre kadar demiryolu var Anadolu´da. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.

Denizciliğimiz acınacak durumda.

Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız.

Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmaz.

Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.

Her yerde tefeciler halkı eziyor.

Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışardan getiriyoruz.

Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.

Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. 3 milyon insanımız Trahomlu, Sıtma, Tifüs, Verem, Frengi, Tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı %60´ı geçiyor. Nüfusun %80´i kırsal bölgede yaşıyor, bunun önemli bölümü göçebe.

Telefon, motor, makine yok.

Sanayi ürünlerini dışardan alıyoruz. Kiremidi bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir´in bazı semtlerinde var.

Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi nerdeyse yeniden kurmamız gerekiyor.

Yunanistan´dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek.

İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş.

Oysa Cumhuriyetin insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.

Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var.

Bunları bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.

Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın süreli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.

Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.

Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney. Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.

Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.

Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.

Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun.?

Mustafa Kemal Paşa, 30 Ekim 1923´te Çankaya Köşkünde İsmet Paşa´ya bu raporu verir. Ülkenin durumu o zaman ki şartlarda böyleydi. Zaferden sonra Türkiye´nin içler acısı durumu, enkaz halindeki bir ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu. Bu şartlar altında ülkeyi yeniden kurmak için hiçbir yerden borç almadan, fabrikalar kurulmuş, yeni yollar ve demiryolları yapılmış, okullar açılmış (üniversiteler) sanata ve kültüre ağırlık verilmiş, ülkede okur, yazar oranı arttırılmış, yurt dışına öğrenci gönderilmiş, hastaneler inşa edilmeye başlanmış, telefon, telgraf, posta işletmeleri hızlandırılmış ve yıllık kalkınma hızı %25´lere çıkmıştı.

Yoksul bir ülkeden aydınlık, laik, çağdaş bir millet yeniden yaratılmıştı.

Ya şimdi?

NOT: Bu mektubun orijinali, Sayın S. Eriş ÜLGER´den izin alınmadan yayınlanamaz, alıntı yapılamaz ve kullanılamaz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —