Mehmet BABACAN, Eğitimci- Yazar ve Şair


CHP’DE DEĞİŞİM


        Sanırım 2000 üstü yıllarımıza “ Afet Yılları” diyebiliriz.

Anamızı bolca ağlatan Corona salgınının peşinden deprem 

felaketi geldi. Onların enkazını kaldıramadan siyasi felaketimiz 

çıktı ortaya. Kiminin ağıdı kimine gülme fırsatı oluyor nasılsa?

    İnsanlaşamama felaketi hiç terk etmedi zaten.

    Haydi diğerlerinin bir ucunu Tanrının hikmetine dayayarak, 

suçtan kaytarmaya çalışıyoruz da, be yav, siyaset çamurunu 

nasıl bulaştıralım o gariban Tanrıya? 

     -Ulu Tanrım, CHP’yi niye böyle yaptın, ayıp değil mi? Desek, 

bize ayıp olmaz mı? Belki bir Ateist çıkar da,

    -Yoo, o kadar da olmaz arkadaş. Tanrıyı yalnız bulunca öyle  

bindirmeyin. CHP’de gördükleriniz sizin eserinizdir, der, kim bilir?  

    Örgütün onca yanlış ve kısırlığına karşın, Sn. Kılıçdaroğlu, gücü

oranında elinden geleni ardına koymamıştır.

     Ancak, çözümleri çokça sağda arayışına ve özensiz kucak açışına 

katılamam doğrusu.

     Benim eleştiri ve önerilerim partinin yapısal sürecine yöneliktir.

    Birçok kez söylememe karşın, kimseye dinletemediğim eleştiri 

ve önerilerimi, şimdi “ vur abalıya” olmuşken fırsat bilip, söylemek

 istedim.

    Bencileyin, kim bilir niceleri dinletmeye çabalamışlardır da elleri

böğürlerinde kalmıştır.

    “ Alışmış kudurmuştan kötüdür” demiş ataların bazıları. 

     Laf ebesi cennetlikler, öyle büyük laf yerine düzeltiverme gibi

bir zahmete katlanmamışlar. Belki de güçleri yetmemiştir.

    CHP- Dünya olaylarının da etkisiyle- giderek halk ile iç içe olan 

“ Kuva-yı Milliye” çizgisinden uzaklaşarak, gücünü devletçilikten 

alan bir “ Aristokrat Partisi” haline dönüşmüştü.

     En çok korktukları şey “ Sınıf Partisi” olmaktı. İşçi sınıfı Partisi 

komünistlik demekti. Ya komünistlik ne idi? Yobazın söylediğine

göre kapıya şapkayı asmaktı. 

    Gerçi Anadolu köylü toplumuydu. 

    Köylü emekçi olsa da “ Sınıf“ sayılmıyordu. 

     Öyleyse CHP Köylü partisi sayılabilirdi. 

     Ne var ki CHP’nin köye gidenleri de yoktu.

    1950’den itibaren yeni kurulan Demokrat Parti köylülüğü ele 

geçirmekte gecikmedi. Ağaların desteği de unutulmaz elbette. 

     CHP ise “ Emeğin kutsallığı Bilinci” ni yeterince özümleyemediği

için, çıkış yollarını hep sağ kulvarlarda aramış ve sürekli aldatılmıştı. 

    Ne var ki aldanmaktan daha çok kusur, ders çıkaramamaktaydı.

     Köy Enstitülerinin kapatılışı ve imam- Hatip okulu başlangıcı bu 

dönemlere rastlar. 

     CHP kısırlaştıkça Aristokrasiyi de kaybedip içe kapanmış, birçok

 yerde “ Büro Partisi” haline dönüşmüştü. 

     Aslında CHP Siyasetini gittikçe kısırlaştıran süreci, bir cümlede 

söylemek olasıydı: “ Köylünün partisiyim diyen CHP köye gitmiyor, 

köylüler de parti bürosuna gelemiyorlar.” 

     Köylü, partisinin sesini nasıl duyacaktı?:

    1-Basın açıklamalarında,

    2-Seçimlere yakın günlerde bir salonda ya da meydanlarda 

yapılan mitinglerle.

    3-Aday olacak birinin, oy istemek için köye geldiğinde,

    Bu toplantılarda ne anlatıldığını bir düşünelim mi?

    1-Karşıt odaklar topa tutulur, günübirlik kusurlar sayılırdı.

    2-Güncel istekler sıralanırdı.

    3-Atatürk’ten, Şehitlerden ve en büyük bayraktan söz edilirdi.

    Yani, halkın örgütlenmesine ve partinin varlık nedeni olan o

toplumsal değerlere hiç dokunulmadan toplantı sona ererdi. 

İzleyenlerin aklında çokça küfre yakın söylemler kalır ve bravo 

alkışıyla anımsanır.   

     Laiklikten söz edildiğini acaba kaç kez duyabilmişizdir?

    Oysa laikliğin olmadığı yerlerde insan haklarının tamamı, 

zalimin avuçlarının içinde değil mi?  

    Laikliğin olmadığı yerde demokrasiden ve onun olmazsa

olmazı bağımsız üç güçten ( Yasama, Yürütme, Yargı) hiç söz 

edilebilir mi? Bu üç gücün olmadığı yerde demokrasi denen 

bir yönetim olabilir mi?  

    Allah aşkına birisi çıkıp bana anlatabilir mi?:

     Bu laikliği, bu insan haklarını ve örgütlü olmanın can alıcı 

kazanımlarını, kentin varoşlarında ve köyün kırsalında yaşam

savaşı veren insanlara kim, nasıl anlatacak, nasıl öğretecek?

    Korkum ne biliyor musunuz?: Bir işgüzar çıkar da:

    -Bekara… boşamak kolay olurmuş. Uzaktan büyük büyük laf 

edeceğine, yiğitsen “ Bu partinin başında sen olsan ne yapardın?” 

sorusuna yanıt versene” Dese ne yaparım? Vallahi bildiklerimi

söylerim:

    -Dernekten siyasi partiye kadar tüm toplumsal örgütler, var 

oldukları kültür düzeninin izin verdiği biçimde kurulurlar. 

    Ancak, o kuruluşlar kendi amaçlarını gerçekleştirmeye çaba

harcarken, zemin olarak kullandıkları kültür düzenini de olumlu

yönde geliştirmeye çalışırlar. Bu değişikliğin seçimle yapıldığı gibi, 

güç kullanılarak “ Darbe” ya da “ İhtilal” adıyla zorla yapıldığı da 

bilinmektedir.  

    Ama örgüt “ Devrim” yapmayı amaçlayan bir örgüt ise, düzeni

kökten değiştirmek onun temel amacıdır. 

    Bizim güncel sözünü ettiğimiz parti örgütlenmesi ve amaçladığı

iktidar “ Küçük Burjuva Demokrasi” kuralları içinde bir süreçtir.

    Ne var ki sahibi bulunduğumuz Laik Cumhuriyet Düzeni yıkılma 

tehlikesiyle karşı karşıyadır. 

     Ne ilginç ki muhalefet güçleri mevcut düzeni korumaya çaba 

harcarlarken, iktidarın düzeni değiştirmeyi amaçladığı sinsice 

söylenmektedir. Her ne olursa olsun, laik Cumhuriyeti yıkmaya 

kimsenin gücü yetmeyecektir. O zaman baş hedefimiz iktidarı 

değiştirmek olmalıdır.

    Örgüt mücadelesinde deneyimli bir ağabeyin sözü küpe gibidir

kulaklarımda:

    -Bir örgüt yöneticisi, halka gitmenin yolunu, yöntemini öğrenir

uygularsa, halk akın akın gelir örgüte …

    Onun için, önce halka elimi uzatmayı amaçlardım. Bu açıdan bir 

bakardım Partime ve sorardım:

    -Bu mahallede ve varoşlarda, bu köylerde ve yaylalarda CHP’nin

niye alt birimleri yok? 

     Adı ne olursa olsun, merkezle sıkı bağ içinde bir örgüt biriminin,

yöre ağlarken ağıdında, gülerken kahkahasında bütünleşmesinin 

anlamını biliyor musunuz?

     Odun gibi bir gövde halinde yerden yükselen ağaç, ne zaman 

gerçek ağaç oldu biliyor musunuz? Dalıyla, yaprağıyla fırtınalara 

göğüs gerebildiği zaman… 

    Peki, CHP’nin dalları, yaprakları nerde? 

    Yapraksız ağacın çiçek açtığı görüldü mü hiç? 

    Şimdilik bu kadar yeter. Çok uzunu okunmaz zaten.

    Halka uzaktan talimat gönderme yerine, çiçek çiçek nektar 

toplayan arı gibi, halka gidebilenlere söyleyecek sözümüz vardır

daha. O mutlu günlere bir ulaşabilsek…

 

   

 

     

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00