Eski Yunancadan türetilen “demokrasi” sözcüğü de, “laiklik” sözcüğü de, “halkın kendini yönetmesi düzeni”ni anlatır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna temel olan Ulusal Kurtuluş Savaşı, başındanberi hep “ulus egemenliği” ilkesini bayraklaştırmış, Türk halkı, bağrından çıkardığı önderleriyle, ilk günden başlayarak anlında “Egemenlik kayıtsız ve koşulsuz olarak ulusundur!” yazılı “Millet Meclisi”ni ve “Millet Meclisi Hükümeti”ni kurmuş, bağımsızlık savaşını da Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları’yla zafere ulaştırmıştır.
Savaş kazanılıp yurt kurtarıldıktan sonra da, kendisine savaş boyunca SARAYLARINDA İŞGALCİ DEVLETLERLE İŞBİRLİĞİ YAPARAK en acımazsız biçimde saldıran Osmanlı Saltanat yönetimini tarihe gömmüş ve “cumhur = demos =laikos = halk = ulus” yönetimi demek olan Cumhuriyet’ini yani “demokratik devlet”ini kurmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasası yapılırken de Atatürk, halkla sohbet toplantılarından birinde, İzmit’te, Türk ulusuna egemenlik hakkını bırakmamakta direten halife-sultan yönetimi yandaşlarından, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de Afyon Karahisar Milletvekili olan Hoca Şükrü Efendi’nin bir sorusuyla karşılaşır:
Atatürk’ten dinleyelim:
“İzmit'te, İstanbul ve İzmit basın üyeleriyle uzun bir görüşme ve söyleşmemiz sırasında, konuştuğum kişilerden birinin şu sorusuyla karşılaştım: 'Yeni hükümetin dini olacak mı?'
“Açıkça söyleyeyim ki bu soruyla karşılaşmayı hiç de istemiyordum. Nedeni, pek kısa olması gereken yanıtın, o günkü koşullara göre ağzımdan çıkmasını henüz istemiyordum.
"Çünkü, uyrukları arasında değişik dinlerden ögeler bulunan ve her dinden kişilere karşı âdil ve yansız işlemde bulunmak ve mahkemelerinde uyrukları ve yabancılar hakkında eşit bir biçimde adalet uygulamakla yükümlü olan bir hükümet, düşünce ve vicdan özgürlüğüne saygı göstermek zorundadır. Hükümetin bu doğal niteliğinin, kuşkulu anlam verilmesine yol açacak nitelemelerle sınırlandırılması kuşkusuz doğru değildir. .
"Yeni Türkiye Devletinde her ergin kişi dinini seçmekte özgür olmayacak mıdır?…
"Kavramı ve anlamı artık herkesçe tam bir açıklıkla bilinen devlet ve hükümet terimlerini ve millet meclislerinin görevlerini din ve dinsel kurallar kılığına sokarak kim ve ne için aldatılacaktır?."
".. Hocanın sözlerini uygulamaya kalkışmak, ulusal egemenliğini, inanç özgürlüğünü kaldırmaya çalışmaktı...”
“Gerçek bu olmakla birlikte o gün, Cumhuriyetin ilânından sonra da yeni Anayasa yapılırken, laik hükümet deyiminden dinsizlik anlamı çıkarmaya eğilimli olanlara ve bundan yararlanmak isteyenlere fırsat vermemek amacıyla, yasanın ikinci maddesini anlamsız kılan bir deyimin sokulmasına göz yumulmuştur. Ulus, anayasamızdan bu gereksiz deyimleri ilk elverişli zamanda kaldırmalıdır.!"
İşte bu nedenle 93 yıl önce bugün, 10 Nisan 1928’de, anayasanın "Egemenlik kayıtsız ve koşulsuz olarak ulusundur." ilkesini anlamsız kılan "Türkiye devletinin dini İslam dinidir." fıkrası, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde oybirliği ile kaldırıldı.
Daha önce 3 Mart 1924'te de halifelik ve şeriat bakanlığı gibi Orta Çağ artığı kurumlar, "Türkiye Cumhuriyeti'nde insanlar arası ilişkileri düzenlemek üzere yasa koymak yetkisi, yalnız Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir." diyen ulusal egemenlik ilkesi gereğince kaldırılmıştı.
Görüldüğü gibi "Laiklik" ilkesinin, ulusal egemenlik, yani Cumhuriyet düzeninin bir başka adı olduğu, her yurttaşa ve eğitim kurumlarında da ilkokuldan başlayarak tüm yetişen kuşaklara anlatılmalıdır.
Ulusal egemenliğimizin ve bağımsızlığımızın kurtarıcı önderi Mustafa Kemal Atatürk'ü, "cumhuriyet, demokrasi ve laiklik" kavramlarının hepsinin "ulusal egemenlik ve insan hak ve özgürlükleri düzeni" demek olduğunun bilinciyle ve en derin saygı, sevgi ve gönülborcu duygularıyla anıyoruz.
--------------------------------------------------------------------------
Özer Ozankaya, CUMHURİYET ÇINARI – MUSTAFA KEMAL’İ “ATATÜRK” YAPAN UYGARLIK TASARIMI, CEM Yay.
Özer Ozankaya, ATATÜRK VE LAİKLİK, CEM Yay.
