Cumali KARATAŞ


“ADANA’YA GİDEK Mİ?”

KENDİ GİTTİ TÜRKÜSÜ KALDI YADİGÂR


2017 yılı Ağustos’unda kaybettiğimiz, Âşık Limoni Baba olarak da bilinen Ali Limoncu, halk edebiyatının yanı sıra Adana ve Çukurova müziğinde eserleri ve hizmetleriyle önemli bir yeri olan çok yönlü bir sanatçımızdı. Onlarca bestesi arasında “Halim Oğlan” ve “Bana Kara Diyen Dilber” gibi eserleriyle tanınan Ali Limoncu’nun bugün aramızdan ayrılışının 4. yılında, has bir Adanalı olarak onun, yüreğinin sevgi güneşinden doğarcasına yöre söylemiyle seslenerek bestelediği dillere düşen son eseri ve de veda türküsü olan “Adana’ya Gidek mi?” adlı bestesinin hepimize armağan edilmiş çok değerli bir armağan olmadığını kim söyleyebilir artık!     

Ali Limoncu 89-90 yıllarından beri tanıdığım Adanalı çok yönlü sanatçılardan biri… Onunla tanıştığımız 30 yıllık sürede iki röportaj ile iki televizyon programı gerçekleştirmiştik…  1989/1990 yılı gibi Ekspres gazetesinde yer alan 10-12 kadar röportajın içinde o da vardı. Adana ve Çukurova derinliğinde naçizane, asıl kökenine girmeye çalıştığım Yeni Adana gazetesinde 1993 Nisan’ından beri her pazartesi yayınlanan söyleşi/röportajlarımızda ise 2002 yılında yer almıştı. 2002 yılında gazeteye koşut sürdürdüğümüz televizyon belgeseli röportajlarında ise evlerde yaptığımız çekimler A. Kadir Kaçar’ın,  Kanal-A’da yayınlanan “Yaşamın İçinden” adlı programında birkaç kez yayınlanmıştı. Bu programda, Ali Limoncu’nun ünlü “Halim Oğlan” türküsüne ad olan oğlu Halim çalmış, Ali Limoncu’da söylemişti.  Hatta anımsadığım kadarıyla bu programda söylediği 5-6 türküsünün içinde “Adana’ya Gidek Gidek” de vardı ama o zamanlar pek dikkat çekmemişti. Yıllar sonra bu türküyü “Müslüm” filminde Müslüm Gürses karakterini canlandıran Şahin Kendirci ilginç ses rengiyle seslendirdiğinde, türkü alıp başını gitti. Öyle ki, Adana’yla ilgili başka türküler de olsa da, Ali Limoncu ustanın bu neşeli türküsü diğer tüm Adana türkülerini geçip, gelip zirveye yerleşmişti. Devir kaset, plak devri olsaydı eğer eminim ki bu türküyü okumayan sanatçı kalmazdı. 

Rahmetli Ali Limoncu usta ile yaptığımız ikinci televizyon belgeseli ise Adana B. Şehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nün hazırladığı Çukurova müzik belgesellerinin sanat danışmanlığında oldu… Ali Limoncu, eski Ali Limoncu değildi artık. Konuşamayacak derece yatalak bir hasta olan Ali Limoncu ustanın çekimleri başka bir evde gerçekleştirilmişti. Başka bir ev diyorum… Çünkü 2010-11 yılları gibi gayrımenkul işiyle uğraşırken sanırım ondan gelen bir haber üzerine, bir arkadaşla birlikte Arı Sineması yanındaki evine gidip, oturduğu daire hakkında konuşmuştuk. O zamanlar henüz zorla kalkıp dolaşabilen bir durumdaydı kendisi. 

            Sonra n’oldu…  Adanalılık literatüründen güzel bir jest yaptı bize giderken. Yüreğinin, sazının, sözünün sevgi dolu ezgilerinin bizim de yüreklerimize ve dillerimize yerleşebilecek bir tatlılıkla sunduğu çam sakızı çoban armağanı alçakgönüllüğüne sığan naçizane bir güzellikti hepsi… Kendi gitme hazırlığı yaparken insanları Adana’ya çağırıyordu. Onun veda imzası buydu artık.

2017 yılında kaybettiğimiz, şiirlerinde tapşırışıyla Âşık Limoni Baba olarak da bilinen Ali Limoncu, halk edebiyatının yanı sıra Adana ve Çukurova müziğinde eserleri ve hizmetleriyle önemli bir yeri olan çok yönlü bir sanatçımızdı. Sayısız ünlüye çalan, sayısısz ünlü sanatçı yetiştiren, onlarca bestesi arasında “Halim Oğlan”, “Dağlar Başında Durdum” ve “Bana Kara Diyen Dilber” gibi ölümsüz eserleriyle tanınan Ali Limoncu’nun bugün aramızdan ayrılışının 4. yılında, has bir Adanalı olarak onun, yüreğinin sevgi güneşinden doğarcasına, yörenin söylemiyle seslenerek bizlere armağan ettiği dillere düşen son eseri “Adana’ya Gidek mi?” adlı bestesinin hepimize armağan edilmiş çok kıymetli özel bir beste olmadığını kim söyleyebilir artık!     

 

ADANA’YA GİDEK Mİ?

Adana’ya gidek mi?
Şalvarından giyek mi?
Kebabından yiyek mi?
He ya gardaş gel gidek
***
Gidek gidek gel gidek
Adana’ya gel gidek
Adana güzel derler
He ya gardaş gel gidek
***
Yağmur yağsa kış olur
Güneş doğsa yaz olur
Kızlarında naz olur
He ya gardaş gel gidek
***
Adana’nın ovası
Yaz bahardır havası
Şen olur hep yuvası
Heya gardaş gel gidek.
                         
                              Ali Limoncu             

            Aslında birçok şiiri ve türküsü olan Ali Limoncu, tanınmış türküleri de olmayan bir sanatçı değildi… Değindiğimiz üzere, oğluna yazdığı “Halim Oğlan” türküsü ile Karacaoğlan’dan bestelediği “Bana Kara Diyen Dilber” adlı türküleri en başta dile düşen eserlerindendi. Kendine özgü tavrı, sazı ve yorumu olan Adana’nın renkli ve nitelikli ses sanatçısı Halit Araboğlu’ndan dinlenen ezgiler olarak hâlâ kulaklarımızdadır bu türkü. Ona özgü ses üslubuyla söyleyip geldik bu günlere kadar. Başka birçok bestesi olan Ali Limoncu işte başta bu türküleriyle tanınıyordu. 

Ve şöhret ona pek uzak değildi… Emirgan, Ulus, Piknik gibi çay bahçelerinin çok ilgi gördüğü günlerden gelmişti. Türküsündeki gibi, Adana sevdası olan sanatçılarımızdandı. Bir konuşmamızda söylediği gibi, dükkâncılık yüzünden Adana’dan gidememişti. Dükkânının önünden deve kervanları geçtiği günlerden bu yana nice sanatçı yetiştirmişti.   

Adana İl Radyosu kurulduğu günlerde öğrencisi Selahattin Sarıkaya ile birlikte Adana Radyosu’nun   sanatçısıyla, korosuyla, ortamıyla yapılanmasının içerisinde yer almış, Selahattin Sarıkaya “Çukurova’dan Sesler”i yönetirken, o da saz olarak emek veren bir Adana Radyosu sanatçısı olmuştu.

            Derleme ve besteleri Yıldız Ayhan, Ahmet Gazi Ayhan, Erkan Sürmen gibi birçok sanatçı tarafından okunan türküleri bulunan Ali Limoncu; Hamiyet Yüceses, Gönül Yazar, Aliye Akkılıç, Huri Sapan gibi sahnelerin birçok ünlü sanatçılarına da saz olarak eşlik etmişti. Hiç unutulmaz; Aliye Akkılıç ile Yıldız Ayhan’la ikili olarak çalıp söylediği “Kızım Seni Ali’ye vereyim mi?” Türküsü dönemin popüler bir eseri olarak sahnelerde çok izlenip, istek alan bir eserdi. Radyoda solo programlar da yapan, bir halk ozanı olarak Limoni Ali Baba olarak anılan Ali Limoncu, birçok kişiye saz öğretip, ozan yetiştirmesinin yanı sıra; Devran Baba, Müslüm Gürses, Şaban Gen, Ferdi Tayfur, İzzet Altınmeşe, Selahattin Sarıkaya,Kazım Sanrı ve Halit Araboğlu gibi tanınmış sanatçılara da emeği geçmişti.  Ondan dır ki;”Müslüm” filmi çekilirken, onun hocası olarak anımsanan bir isim olarak, filmde canlandırılmıştı.

 

                *KİMDİ ALİ LİMONCU

Ali Limoncu daha çocukken saza merakı vardı… Dört-beş yaşında iken süpürgeyi saz gibi kullanmaya başladı. Sonra, bir tahtaya don lastiği takıp, köprü yerine kibrit kutusu koyarak saz hevesini sürdürdü. Daha sonra su kabağından saz yaptı. O yıllarda saz teli olmayışından, postanenin attığı eski kablolardan tel tel çıkarıp bu kabak saza taktı. Sonra ise pekmez kutusunu saz yaparak çalmaya başladı. Ardından, eski bir saz elde edip çalmaya başladı. Böylelikle kendi kendine saz öğrendi. Bu ara saz yüzünden devamsızlık yapınca okuldan ayrıldı. 16 yaşlarında iken çeşitli yerlerde bağlama çalmaya ve Tilki-Milki, Efe Mehmet, İboşların Ali Ağa, Urfalı Babi Yılmaz ve birkaç dede ile saz muhabbetlerine katıldı Halil Ağa’nın Çay Bahçesi’nde çalıp okudu. O sıralarda bağlama dersi de veriyordu. İlk öğrencisi olan Selahattin Sarıkaya ile böyle bir nedenle tanıştı..

Askerdeyken sazla ilgilenip, şiirler yazan Ali Limoncu, beste denemeleri de yaptı. Askerlik sonrası havaalanı ve baraj yapımında şoförlük yaptı. 1955 yılında Abidinpaşa Caddesinde, önünden deve kervanları geçen Ali Limoncu Sazevi’ni açtı. İsmail Polat, Şaban Gen, Ayten Mağaracı, Mahmut Özçiftçi, Canan Işık, Zihni Yalçın, Müslüm Gürses, Mürüvet Kekilli, Seyhan Tütün, Ali Paköz, Nizamettin Demliçay gibi sanatçılara emeği geçen Ali Limoncu’nun saz öğrettiği öğrencileri arasında üç âmâ da vardı. Mürüvet Kekilli’yi Adana Radyosu’na götürüp, “Çukurova’dan Sesler’e dahil etti. Radyo programları yapmaya başladı. Çay bahçelerinde de birçok sanatçıya saz çalan, programlar yapan Ali Limoncu, Seyhan Çay Bahçesi’nde Hamiyet Yüceses’in programından önce sahneye çıktığında izleyicilerden yoğun bir tezahürat aldı. Daha sonra Adana Radyosu’ndaki, yer aldığı “Çukurova’dan Sesler” topluluğundaki programlarına paralel çay bahçelerindeki programlarını da sürdürdü. Müzeyyen Senar, Gönül Yazar, Neşe Karaböcek, Bayram Arıcı, Melahat Pars ve Nurinnisa Toksöz gibi birçok sanatçılarla turnelere çıktı.  Gazipaşa Okulu’ndan Adana Radyosu’na uzanan sanatçılık hayatı, Adana İl Radyosu, Çukurova Radyosu adını alarak Mersin’e taşındığında da, yapılan sınavları kazandığından dolayı devam etmişti. Bu günlerde 4 ölüm yıldönümünde sevgi ve saygıyla andığımız Ali Limoncu usta, benim de naçizane “Hayatın Sırrı” adlı bir halk şiirimi bestelemiş ve televizyon programında çalıp söylemişti.  

 

            HAYATIN SIRRI

 Yaşadım yıllarca ben bu dünyada.

 Yolum yokuş oldu, gücüm yetmedi.

 Deli çaylar gibi aktım deryada.

 Hayatın sırrına aklım ermedi.

                              ***

 Kimi çalar, çırpar; kimi temelden.

 Kimi yakar, yıkar; kimi dümenden.

 Kimi dalavere, kimi dönenden.

 Bir Adem kulunu gözüm tutmadı.

                              ***

Cemâli’m bulunmaz doğrunun izi.

Kıymete alınmaz merdin bir sözü.

Bu dünyada gülmez garibin yüzü.

Yalanı, dolanı gönül sevmedi.

 

                                                Adanalı Cemâli  

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00