Ahmet ERDOĞDU


ALBAY MUSTAFA KEMAL VE 10 AĞUSTOS 1915 CONKBAYIRI SÜNGÜ HÜCUMU

Değerli okurlar, 10 Ağustos 1915 tarihinde yapılan Conkbayırı Süngü Hücumu, Dünya Savaş Tarihinin önemli bir dönüm noktasıdır.


Bu hücum, vatanları için ölümü göze alan kahramanların ve başlarındaki  komutanlarına inançlarının bir sembolüdür. Bugün sizlere değerli araştırmacı Mustafa Onur Yurdal ile yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz.
A.ERDOĞDU- Sayın Yurdal, öncelikle sizi okurlarımıza tanıtalım:
O.YURDAL- 1986 yılında Antakya’da doğdum İlk, orta ve lise eğitimini
burada tamamladı
m.2005 yılı itibariyle lisans eğitimi için gittiğim Çanakkale’de önce üniversitede öğrenci topluluğu olarak Çanakkale Savaşları ile ilgilenmeye başladım ve savaş alanları üzerinde araştırmalar yaptım. Bu sırada Eğitim Bilimleri alanında Master eğitimime Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde devam ederken, diğer taraftan da bağımsız araştırmacı olarak Çanakkale Savaşları üzerine araştırmalarıma devam ettim. Çanakkale Savaşları üzerine birçok sergi düzenlerken, Çanakkale’nin Evlatları İnteraktif Deneyim Müzesi, Gelibolu Şehitlik Tasarımları Proje Yarışması, Gallipoli Association Education Project(UK), Namazgâh Tabyasının Yeniden Teşhir Tanzimi vb. gibi Çanakkale Savaşları ile ilgili projelerde birçok firma, kurum ve kuruluşa danışmanlık yaptım. Ayrıca Çanakkale Savaşları ile ilgili olarak birçok ulusal, uluslararası dergilerde yayınlanmış otuzu aşkın makalem bulunmaktadır. Akademik olarak eğitim bilimleri ve tıp eğitimi üzerine çalışmalar yaparken, doktora eğitimimi de sürdürmekteyim. Diğer taraftan da Çanakkale Savaşları üzerine araştırmalarıma da devam etmekteyim.

A.ERDOĞDU- Çanakkale Kara Muharebeleri başladığında ana hedef temmuz ayı ortalarına kadar Seddülbahir bölgesinde bulunan Alçıtepe ve Kilitbahir Platosu iken, Müttefikleri Ağustos ayında Arıburnu ve Anafartalar bölgesine hedef kaydırmaya iten etmenler neler olmuştu?

O. YURDAL- Çanakkale Kara Muharebeleri’nin temel amacı, müttefiklerin 18 Mart günü Çanakkale Boğazı’nı geçemeyen Yenilmez Armada dedikleri donanmaları için güvenli bir yol oluşturmaktı. Bu yola giden en temel hedef Gelibolu Yarımadası’nın güneyinde bulunan en büyük yükselti olan Alçıtepe platosu üzerinden Kilitbahir’e inerek burada bulunan kıyı savunma hatlarını yani tabyaları ve bataryaları imha etmekti. Fakat müttefikler kara çıkarmalarının ilk günü ulaşmayı hedefledikleri Alçıtepe yükseltisine Temmuz ortalarına kadar yaklaşık 4 aylık bir sürede ulaşmamışlardı. Alçıtepe’ye giden yolda Kirte Muharebeleri (I, II ve III. Kirte) , Zığındere Muharebesi ve Kerevizdere Muharebeleri (I. ve II. Kerevizdere) ve de diğer büyük ve küçük ölçekli taarruzlar neticesinde bu hedefe ulaşılamamıştı. Haliyle müttefikler Çanakkale Cephesi önemli bir cephe olduğundan, geri çekilmeyi düşünmediler ve eldeki durumda yeni hedefler belirleyeceklerdi. Birçok müttefik subayın raporu doğrultusunda eldeki kuvvetlerin cepheye sevki, lojistik ve 25 Nisan günü tali çıkarma yapılan Arıburnu bölgesinin durumu, onları Conkbayırı’nı elde tutulur bir hedef olarak görülmesini sağladı. Zaten hazır mevzilerin olması, tali çıkarma noktası Arıburnu’nun kısıtlı hedefi olan Conkbayırı’nın kesin hedefe dönüşmesini elverişli kılmıştı.

A.ERDOĞDU- Çanakkale Muharebeleri esnasında 10 Ağustos’a giden yola dek Mustafa Kemal’in muharebelere ilişkin tutumunu nasıl değerlendirmek gerekir?

O. YURDAL- 5. Ordu kuruluncaya dek bu ordunun muharebe sırasında asıl kuvvetini oluşturan birliklerin başında gelen Mustafa Kemal ve idare ettiği birlikler, Çanakkale’ye en erken gelen birliklerdendi. Mustafa Kemal, Balkan Harbi esnasında bölgeyi tanıma fırsatı bulduğu gibi, kendisi Kara Muharebeleri öncesinde Maydos Mıntıka Komutanlığı sırasında da bölgeyi analiz etme fırsatı bulmuştu. Coğrafya, muharebeden, muharebe de coğrafyadan bağımsız olamaz. Ama her komutan ileri görüşlü davranarak cepheyi bir savaş oyunu edasıyla hayali hamleler ile inceleyip bir algoritma oluşturamaz. Mustafa Kemal şansının elverdiği araziyi tanıma fırsatını iyi kullanmıştı. Cephedeki öngörülerini bu durum açıklayabilir. İnisiyatif konusuna gelecek olursak, Prusya ekolünden yetişen son dönem Osmanlı subaylarının tamamının inisiyatif aldığını söylemek mümkün. Kara çıkarmalarının ilk günü olan 25 Nisan günü 27. Alay Komutanı Şefik Bey başta olmak üzere birçok subay inisiyatif almıştır. Hatta Çanakkale cephesinde Çavuş seviyesine kadar birçok askerin inisiyatif aldığı bilinmekte. Mustafa Kemal’i ayıran özellik ise liderlik vasfı olmuştur. 25 Nisan günü aldığı inisiyatif ile Arıburnu’ndaki kuvvetleri kendisine bağlamış, düşmanın hat halinde ilerleyişi bu sayede durdurulmuştur.

 A.ERDOĞDU-Mustafa Kemal cephede hep öngörüsü ve muharebede operasyonel seviyede öngörü, inisiyatifi ve başarıları ile ön plana çıktı. Arıburnu Kuvvet Komutanlığı’ndan Anafartalar Grup Komutanlığı’na giden yolda Mustafa Kemal Gelibolu’da neleri başardı? Mustafa Kemal’in inisiyatif alan bir subay olması dışında onu başarıya götüren diğer etmenler nelerdi?
O.YURDAL- Yukarıda belirttiğim gibi liderlik vasfı ile ön plana çıktığını söylemek mümkün. Mustafa Kemal Gelibolu’da araziyi biliyor, muharebenin analizini yapabiliyor, Clausewitz’in söylediği gibi Stratejik düşünerek düşmanın sıklet merkezini hesap edip hedefleri önceliklendirmiştir. 18 Haziran günü Mustafa Kemal’in 3. Kolordu’ya gönderdiği raporda Sazlıdere’nin öneminden bahsetmiş, pek bir cevap alamamıştı. Nitekim bu arazi 6 Ağustos itibariyle müttefiklerin cepheye intikal yolu olmuştu. 25 Nisan çıkarmasının durdurulması, askerleri tanıyarak onları motive etmesi, düşmanı iyi tanıması, 3. Kolordu ve 5. Ordu komutanlığına sürekli öngörülerine dayalı raporlar göndermesi, sağ ve sol cenahında bulunan kuvvetlerin komutanlarıyla irtibat haline kalarak sürekli onları uyarması, kuzey cephesinde birçok taarruzun durdurulmasında Mustafa Kemal’in büyük payı olduğunu söylemek pek mümkün.
A.ERDOĞDU- 6 Ağustos günü yapılacak çıkarma noktasını ve çıkarma harekâtını Mustafa Kemal tahmin etmiş ve 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa ile paylaşmıştı. Mustafa Kemal’in bu öngörüsü neden dikkate alınmadı?

O.YURDAL- Anafartalar bölgesi Alman Yarbay Willmer komutasında kurulan Anafartalar Bölge Komutanlığı'na bağlı birlikler tarafından savunuluyordu. Mustafa Kemal'in cephesi 2 Haziran'da güneyde Gedikdere'ye, kuzeyde Sazlıdere ile Anafartalar Azmağı arasındaki Ağıldere bölgesine kadar genişletildi. Mustafa Kemal'e göre Anafartalar ve Ağıldere bölgeleri son derece önemliydi ve mutlaka ayrı birer komutanlık tarafından savunulmalıydı. Haziran başında Mustafa Kemal ve Esat Paşa arasında bölgeyle ilgili yazışmalar devam etti ve bölge 19. Tümen sorumluluğundan alınarak Willmer'e verildi. Fakat Sazlıdere gibi önemli bir bölge hala çok zayıf savunulmaktaydı. Yukarıda bahsettiğim gibi Mustafa Kemal, 18 Haziran'da Esat Paşa'ya gönderdiği son derece ayrıntılı ve uzun raporda Sazlıdere'nin öneminden ve endişelerinden bahsetti. Esat Paşa bu rapora bir cevap vermediği gibi Mustafa Kemal'in özellikle Sazlıdere hususunda dikkat çekmek için pek çok kez gönderdiği ve uyarmaya çalıştığı raporlar konusundaki ısrarlı tavırlarından ve üslubundan dolayı sinirlendi. Buna rağmen Mustafa Kemal ordunun daha zor durumda kalmaması için sözünü sakınmayarak söylemeye devam etti. Mustafa Kemal'i ikna etmek ve rahatlatmak için, Kurmay Başkanı Fahreddin Bey ile Mustafa Kemal'i ziyarete gitti. Hep birlikte Düztepe'ye çıktıklarında bütün muharebe sahası, Düztepe'den kartal bakışıyla küçük bir görüş alanı içerisindeydi. 3. Kolordu Kurmay Başkanı Fahrettin Altay, Mustafa Kemal’in endişesinin gereksiz olduğunu ima edercesine bu arazide ancak çetelerin yürüyebileceğini söylemişti. Esat Paşa bu durumda Mustafa Kemal’e dönerek düşmanın olası bir durumda nereden geleceğini sorduğunda Mustafa Kemal 6 Ağustos Çıkarması’nın yapıldığı Suvla Koyu’ndan Arıburnu’na kadar olan yay şeklindeki sahile işaret etmişti. Esat Paşa düşmanın Mustafa Kemal’in bu öngörüsünün gerçekleşmesi durumunda düşman kuvvetlerinin cepheye yani Kuzey bölgesindeki hatta nasıl ve hangi yolla intikal edeceğini sorduğunda Arıburnu ve Kocaçimentepe arasındaki araziye işaret etmişti. Esat Paşa bunu dikkate almamıştı ama aradan 2 ay kadar bir süre bile geçmeden Ağustos ayı başında çıkarma harekatı ve düşmanın intikal yolu ile ilgili öngörüsü neredeyse bütün ayrıntılarıyla aynı şekilde gerçekleşti. Burada Mustafa Kemal’in öngörüsünün dikkate alınmamasının nedeni ne kolordu komutanlığı ne de ordu komutanlığından herhangi bir subayın araziyi ve düşmanı Mustafa Kemal gibi okuyup analiz edememesiydi. Mustafa Kemal detaya bakıldığında, askeri tarih açısından teori ve pratiği birleştiren bir komutan olmuştu. Okuduğunu izah etmeye çalıştığında karşılık bulamamasının nedeni, aynı derecede düşmanı ve araziyi okuyarak bir diyalektiğe varabilen seviyede subay bulunmamasıydı diyebiliriz.

A.ERDOĞDU- 6 Ağustos çıkarması hemen öncesinde Türk tarafı ve müttefiklerin kuvvet durumları nasıldı? Hangi taraf daha üstündü?

O.YURDAL- Türk tarafının mevcudu lojistik ve diğer yardımcı hizmetlerle beraber düşünüldüğünde 250 bin dolaylarındaydı. Karşı tarafın ise muharip asker gücü 80 bin dolaylarında iken 6 Ağustos çıkarma harekâtı ile 150 bin dolaylarına ulaşmıştı. Fakat mühimmat, lojistik, topçu desteği anlamında müttefikler daha üstündü. Türk tarafının en büyük zayıflığı, yorgunluğun ve mevzi muharebelerinin getirdiği yorgunluk ile birliklerin düzeninin özellikle Conkbayırı hattında bozulmuş olmasıydı. Fakat komuta kademesi anlamında da Türk tarafı üstündü. Müttefik ordusu her zaman hiyerarşi bilmezlik ve diğer idari karmaşalara açıktı. Öte yandan Conkbayırı hattında Türk birlikleri bir karmaşa içerisindeydi. Birliklerin askerleri ve birliklerin sorumluluk alanları birbirine karışmıştı. 8 Ağustos sabahı Düztepe’nin güneybatı yamaçları bu sayede düşman tarafınca zapt edilebilmişti.

A.ERDOĞDU- 9-10 Ağustos’ta icra edilen Conkbayırı Süngü Taarruzunun planı, esasen ilk olarak Anafartalar Grup Komutanı olarak atanan Albay Ahmet Feyzi tarafından planlanmıştı. Mustafa Kemal de grevi devraldığında Albay Ahmet Fevzi’nin planını aynen uygulamıştı. Bu taarruzun başarıya ulaşmasında Albay Ahmet Feyzi’nin payı nedir? Veya bir payı var mıdır?

O.YURDAL- Askeri tarihi incelediğimizde gördüğüm durum şudur; herhangi bir harekât stratejik seviyede de planlansa, başarısızlık her zaman operasyonel ya da taktik seviyede çözülür. 19 Mayıs taarruzu da 5. Ordu karargâhında planlanmıştı, hatta kısmen Enver Paşa’nın emriyle yapıldı. Ama başarısızlık cephedeki subayların üzerindeydi. İcracı kim ise sorumlu odur. Dolayısıyla, Ahmet Feyzi harekâtı planlamış olsa da unutulmaması gereken şudur ki, Ahmet Feyzi hem araziyi bilmiyor, hem de pratik deneyimi Çanakkale cephesinde yoktu. Mustafa Kemal ise daha haziran ayında düşmanın olası bir yeni çıkarma harekâtını ve cepheye yaklaşma yollarını net bir şekilde ortaya koymuştu. Albay Ahmet Feyzi’nin planı işlemiş ve kusursuz gibi görünüyorsa, harekâtı Mustafa Kemal’in yürüttüğü için olduğunu söylemek mümkün. Fakat şu iki yerde Albay Ahmet Feyzi’nin hakkını vermek gerekir. İlki birlikler hazırlıksız olduğu için ve güneşin yönü vb. nedenlerle ordu komutanı Liman von Sanders’in ısrarına rağmen harekâtı tehir etmesi, diğeri ise, Mustafa Kemal, Ahmet Feyzi beyin harekât planında hiçbir eksiklik görmemiş olsa gerek, harekât planında tek bir değişiklik yapmadan taarruzu gerçekleştirmişti. Mustafa Kemal Anafartalar grup komutanı olur olmaz birliklerin düzenini sağlamıştı. Nitekim bazı müttefik subaylarının planlarında Conkbayırı-Düztepe mevkiinde bir boşluk oluştuğu yönünde ibareler görünüyordu ve düşman da harekâtı buna göre planlamıştı.  İşte Mustafa Kemal birliklerin bu düzensizliğini ortadan kaldırdıktan sonra harekâtı icra etmişti.

9 Ağustos, Conkbayırı Muharebelerinde tarafların sabah durumu 

                 10 Ağustos Conkbayırı Muharebeleri

A.ERDOĞDU- Ağustos ayında gerçekleşen hemen hemen tüm muharebelerde Türklerin üstünlüğü göze çarpıyor. Müttefiklerin yarımadayı tahliye etmesine giden yolda Mustafa Kemal’in ve Ağustos ayındaki zaferlerin etkisi nedir?

O.YURDAL-Şüphesiz Temmuz sonu itibariyle, Eylül başına kadar müttefiklerin hedeflerinin git gide kuzeye doğru kaydığını görüyoruz. Her başarısızlıkta yön biraz daha kuzeye kaydı, çünkü eldeki ihtimaller ve elde edilebilir hedefler tükendi. 6 Ağustos’ta ilk etapta başarılı olarak başlayan harekat, hem müttefiklerin kendi hataları hem de Türk tarafının hem subaylar hem de birlikler nezdinde düşmanı bir an önce yarımadadan atma arzusu baskındı. 6 Ağustos’tan sonra tüm Ağustos ayı boyunca Türkler her muharebeden zaferle çıktı. Hepsinde de en önde duran kişi Mustafa Kemal’di. Fakat diğer subayların Mustafa Kemal kadar olmasa da aynı askeri özellikleri taşıyan profillerde olduğunu söylemek gerekir. Nitekim ünlü İkinci Dünya savaşının ünlü generallerinden Amerikalı General Patton, Anafarta Muharebeleri sırasında Türk ve Müttefik kurmay heyetlerinin değişmesi söz konusu olsa, savaşı müttefiklerin kazanacağını belirtmiştir. Fakat unutmayalım ki, her zaman için bir lidere ihtiyaç vardır ve bu liderliği Mustafa Kemal yalnızca kendi isteği ve arzusu doğrultusunda değil, cephedeki deneyimi ve askeri dehasıyla elde etmiştir. Tüm bu muharebelerdeki başarısızlıklar neticesinde, müttefiklerin Gelibolu’da tüm elde edilebilir hedefleri tükendiği gibi motivasyonu da tamamen kaybetmişlerdi. Gelibolu’dan ayrılmak istemeseler de bu artık olanakların tükenmesiyle zorunlu seçenek halini almıştır. Nitekim İngilizlerin Birinci Dünya Savaşı tarihini yazan ve o sırada cephede asker olan Aspinall-Oglander de raporunda belirtmiştir. Dolayısıyla en basit tabiriyle, savaşı bir oyun olarak görürsek, Mustafa Kemal, yaptığı hamlelerle düşmanın yapabileceği hamleleri tüketmiştir. Geriye tahliyeden başka bir seçenek kalmamıştır böylece.

A.ERDOĞDU-İki tarafın kayıpları konusunda da bilgi verebilir misiniz?

O.YURDAL-6-10 Ağustos 1915 tarihleri arasında Arıburnu- Anafartalar- Conkbayırı Muharebeleri son derece kanlı geçmiş ve iki tarafın kaybı da büyük olmuştu. Türk tarafının bu 5 gün içinde Kanlısırt’ta 6 bin, Conkbayırı’nda 9.200, Anafartalar’da 3.000, Cesarettepe-Kılıçbayırı hattında 1.800 olmak üzere toplam 20. 000 zayiat verilmişti.

İngilizlerin zayiatı ise, Kanlısırt’ta 2.000, Conkbayırı’nda 12.000, Anafartalar’da 8.400, Cesarettepe-Kılıçbayırı hattında 2.600 olmak üzere toplam 25.000’dir.

Conkbayırı süngü hücumu ile İngilizlerin Çanakkale’deki Türk ordusunu mağlup etmek için giriştikleri büyük kuşatma taarruzu kırılmış, Anzak planının iflası gerçekleştirilmişti.

Mustafa Kemal’in 9-10 Ağustos günlerinde peş peşe Anafartalar ve Conkbayırı’nda kazanmış olduğu zaferler, onun “Anafartalar ve Conkbayırı Kahramanı” unvanıyla bütün yurtta tanınmasına sebep olmuştur.

Sayın Yurdal, verdiğiniz bilgiler için gazetem ve şahsım adına teşekkür ederim.

Değerli okurlar,

Çanakkale Muharebelerini anlatırken, Çanakkale Ruhundan bahsedilmesi gerekir.

Prof. Dr. Ergün Aybars bu konuda şunları söylemektedir: “Çanakkale 1915 Ruhu, İmparatorluktan ulusal devlete, topraktan vatana, esaretten bağımsızlığa, kulluktan vatandaşlığa, çağ geriliğinden ve ortaçağ karanlığından aydınlığa, Türk’ün 20. Yüzyıla damgasını vuruşunun tarihidir; Mustafa Kemal’in dünya tarihini değiştirdiğini ve yeni Türkiye’nin kuruluşunun başlangıcıdır. Çanakkale 1915 Ruhu, İstiklal Savaşı’nın Ruhudur.”

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51