Sabri Galip Nakipler


ARDINDAN  


Bahriyeciğim, 

Ölümüne bir türlü inanamıyorum, 

    kabullenemiyorum bu gerçeği. 

“Herkes kendisine yakışanı yapmalı” 

                              demiyor muydun? 

Peki, yakıştı mı sana 

          yüzüstü bırakıp gitmek herşeyi? 

Bu ne tutarsızlık? 

Bu ne çelişki? 

Bu ne sözden geri dönüş? 

Biliyorum, 

Aklın yapacağı şeyler değil bunlar. 

Zaten akıl, 

      bir şey yapmaktan çok 

     -eğer ters düşecekse kadere- 

     bir şey yapmamak için var. 

Ve tek bir elden, 

Tek hedefe 

Zorunlu bir yürüyüş 

        tüm bu kurallar 

                bu programlar… 

İşin felsefesi ilgilendirmiyor beni; 

Ben yalnız seni düşünüyorum, 

                   seni seviyorum, 

                   seni…. 

 

Sensizliğe alışmak zor, 

Sensizliğe dayanmak acı. 

Odalarda çınlayan sesini yitirmek 

Ve solumak sıcaklığının erittiği yalnızlığı; 

Çile kulvarlarında sessizce 

                        nefes nefese 

                                 sapsarı. 

Ve her günün başlangıcında 

                                 gizlice, 

     dokunmadan gülümseyen hayaline, 

     ıslak bir bezle temizlemek aynaları 

    biliyor musun ne işkence? 

 

Unutmak, 

“İmkansız”la boğuşmak gibi bir şey! 

Ama unutmayacağım, 

Unutulmayacaksın. 

Seni sözcüklerde, dizelerde yaşatacağım. 

Gönül ülkemin bayrağısın 

                              yücelerde  yaşatacağım. 

 

Ve yaşıyorsun… 

Hala sekize on kala çıkıyorsun, okula sabahları, 

Hala telefonlarda “Galip!...” diyor 

         duymaktan  bıkmadığım ses, 

Hala akşamları kapının zilini sen çalıyor, 

         koltuğunda kitaplarınla 

                   sen çıkıyorsun merdivenleri. 

Hala mutfakta yemek pişiriyor, 

Hala yaşlı gözbebeklerimde 

         taze bir gül gibi sen gülümsüyorsun. 

Ve hala sen karşılıyor, sen uğurluyorsun 

        gelip gidenleri, misafirleri… 

 

Yaşıyorsun… 

Hiçbir şey değişmedi. 

Gene gönlüm alev alev, 

Gene aşık, 

Gene düşkün 

         ilk gördüğüm gün 

                 yaktığın gibi… 

Eşyaların suskun, 

Ürkek, 

Tedirgin, 

Giysilerin askıda seni bekliyor, 

Gardıropta hepsi bıraktığın gibi. 

 

Yaşıyorsun… 

Ama uzaklarda, başka alemlerde. 

Nasıl? 

Niçin? 

Nerde? 

Deniz aşırı değil, dünya aşırı bir yerde. 

Yaşadığına inanıyorum 

Ve de 

Ge-le-me-ye-ce-ğine- de… 

Gene de  

Ne olur sanki bir akşam 

Açıversen, giriversen kapıdan… 

Heyecandan şaşakalsam, düşeyazsam 

                                                      sessiz… 

Gözyaşlarımın çığlığını, çılgınlığını 

Konfeti yağmurları altında dökünsem, serpsem; 

Kollarım, en yüce özlemleri tatsa, dolanırken beline 

Seni milyon kere,  

        milyon kere, 

       milyon kere 

           öpsem!... 

 

                                  Beşiktaş, İstanbul 2.5.1993 

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00