“EY KAHRAMAN TÜRK KADINI! SEN YERDE SÜRÜNMEYE DEĞİL, OMUZLAR ÜZERİNDE GÖKLERE YÜKSELMEYE LAYIKSIN." -ATATÜRK
Kadın "ağzı var, dili yok" bir varlık değil; "saçı uzun aklı kısa" bir süs eşyası hiç değil!..
"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır." -ATATÜRK
Orhun Yazıtları'nden öğrendiğimize göre kadın saygın, devlet yönetiminde etkin bir varlıktır. Türkler kadını erkekten ayırmamışlar, bazı konularda erkekten daha çok değer vermişlerdir. Yazıtlarda Hatun ve Kağan adları birlikte geçmektedir.
“Türk budunug atı küsi yok bolmazun tiyin kangım kaganıg ögüm katunug kötürmiş tengri il birigme” (Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükselten tanrı…)-Bilge Kağan Yazıtı.
İslam öncesi Türk devletlerinde, o döneme ait diğer toplumların aksine, kadın el üstünde tutulmuştur. Göktürkler döneminde kadının aile içinde de, siyasal konularda da, toplum içinde de söz hakkı vardır.
Daha sonraki dönemlerde kadın, kültürel ve sosyal ilişkilerde etkinliğini sürdürmeye devam ettiyse de, devlet idaresinde, siyasal alanda aktif olarak görünmez olmuştur.
Osmanlı Devleti'nde kadın; kırsal yörede kocasının yanında ev ekonomisinin can damarıdır. Kentsel yörenin kadını, özellikle XV. yüzyılda, Bizans ve İran etkisiyle kurumsallaşan harem nedeniyle dört duvar arasına kapatılmıştır.
Eski Türk toplumlarında çadıra giren oğul, babasından önce annesine saygı gösterirken, giderek çocuğu üzerinde bile en ufak bir söz hakkı olmayan kadın, "meta" olmaya başlamıştır.
Tanzimat ve Meşrutiyet dönemleriyle birlikte yeni bir kadın tipi görüyoruz.
Bu, belli başlı birkaç Osmanlı şehir merkezinde, Batı kültürüyle eğitilen ve yaşatılan bir kadın tipidir. Görgüsü, bilgisiyle sesini yavaş yavaş duyurabilen bir kadın...
Gittikçe yozlaşan bir anlayışla eve kapatılan, özgürlüğü kısıtlanan kadın, ancak CUMHURİYET devrinde ve özellikle ATATÜRK sayesinde hak ettiği konuma kavuşmuştur.
NAZIM HİKMET, aşağıdaki şiiri en çok sevdiği ve özlediğine yazmış; biz de seni çok seviyor ve özlüyoruz ATAM...
İLBER ORTAYLI, "ATATÜRK bir milletin aranan lideridir. Millet, başı her sıkıştığında onu özler ve bu sebeple de silinmez bir şahsiyettir. Atatürk, yıpratılma seansları ile zarar görmeyecek, son derece önemli ve anıtsal bir portredir. Dolayısıyla Atatürk'süz tarih düşünülemez. Bunun böyle olduğu zamanla daha da iyi anlaşılacaktır. Tarih, Atatürk'ün etrafında şekillenmelidir ve öyle de olacaktır." demiştir 2019'da bir yazısında...
NAZIM'dan aldığımız bu dizelerle sesleniyoruz ATATÜRK'e:
“Geceye ay düşer, aklıma gözlerin….
Bu nasıl özlemek
Özlemek ne demek
Ucu bucağı yok, dibi sonu yok, koyusundan özledim
Fırtınalar koparıyor gözlerim, gözlerin aklıma mühür
Özlemek ne demek?
En delisinden sonsuzundan, akla zarar deliye kâr
Özledim…"
“Atatürk’ün ölümünden sonra yazılan şiirlerin çoğunda 'güneş saçlar deniz gözler’ söz konusu edilmiştir. Ben şimdi Paşa’ya bir çeşit durum raporu veriyorum.” demiştir ATTİLÂ İLHAN, "Mustafa'm Mustafa Kemal'im" şiirini yazma sebebi için...
Her ne kadar Attilâ İlhan, bu şiiri yazış nedenini böyle açıklar ve ardından bir durum raporu verirse de MUSTAFA KEMAL'e, biz kadın duygusallığı ile sevgimizi, özlemimizi böyle dile getirmek istedik!..
Biz HALİM YAĞCIOĞLU'dan son mektubunu da aldık ATAM:
"Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil." diyordun mektubunda...
Sen bizim için, dilimizden düşürmediğimiz, eskimiş sözlerle övüp , övündüğümüz, SADECE SÖZ DEĞİLSİN!
"Bir ilke, bir ülkü, bir rejim, bir ülke, özgürlük, bağımsızlık, uygarlıksın!"
Sen, 1923 yılında yaptığın bir konuşmada şöyle demiştin:
"Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir.
Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken, diğer organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir."
İşte sen ATATÜRK, bu çağdaş düşünüşle biz Türk kadınının; Türk toplumu içindeki yerini, durumunu, saygınlığını belirledin. Bu sözleri, Cumhuriyet kurulmadan kısa bir süre önce, I. Dünya Savaşı'nın, Kurtuluş Savaşı'nın yaraları daha kapanmadan söyledin...
Tarih, o güne kadar, hiçbir başkomutan ve devlet adamından duyulduğunu yazmamışken söyledin...
TÜRK KADINI, ATA'sına olan borcunun bilinci içindedir.
TÜRK KADINI, sonsuza kadar bu bilinci koruyacak ve ona layık olduğunu kanıtlayacaktır.
Kültürel değerlerimizi gelecek kuşaklara aktaracak olan TÜRK KADINIdır.
Bunu herkes bilmek durumundadır.
Bu görevini yerine getirmek için TÜRK KADINI, kendini yenilemek ve bunu engellemek isteyenleri de yenmek zorunda olduğunu bilmekle kalmayıp, bildiğini, farkındalığını uygulamaya dönüştürmelidir.
KESTİM KARA SAÇLARIMI
Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön
Yasaktı yasaydı töreydi dön
İçinde dışında yanında değilim
İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi
Bu nasıl yaşamaydı dön
Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti
Tutsak ve kibirli - ne gülünç -
Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez
İçimde bunaltı gittikçe bunaltı
Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum
Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi
Bir şeycik olmadı - Deneyin lütfen -
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın
Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi
Bir yaşantı ile karşılayanlara
Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum -GÜLTEN AKIN
GÜLTEN AKIN'ın bu şiiri, kadın bilincine tercümanlık etmiştir.
Kadın özgürleşmesini, kimliğini kuşatan yerleşik toplumsal değerlerin oluşturduğu çemberi nasıl kıracaktır? Uzak- yakın törelere nasıl karşı çıkacaktır? Erkek egemen bir topluma nasıl başkaldıracak, duruşu nasıl olacaktır?
Gülten AKIN, "şiirsel sözün gücüyle" kadınca bir incelikle bu sorulara yanıtlar vermeye çalışmış ve biz kadınlara, özellikle ezilen kadınlara öncülük etmiştir.
O, bize cesaret vermiştir.
ATATÜRK'ün bize verdiği haklardan ödün vermeyeceğiz...
"Silinir sözlüklerden sen hatıra geldikçe
Cılız sözler: Usanmak, yorulmak, durmak gibi."
-BEHÇET NECATİGİL
Esenlik ve sağlığın senin havanda olduğunu biliyor; usanmıyor, durmuyor, yorulmuyoruz!..
SENİ UNUTMUYORUZ, UNUTTURMAYACAĞIZ!..
ATATÜRK SEVGİSİYLE, COŞKUSUYLA KALIN. HOŞÇA KALIN.