Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


AYAN BEYAN (2)


1921 Anayasasına Türkiye’de ilk vurgu yapan kişi PKK lideri Abdullah Öcalan’dır. Kendisinin, uydurduğu ‘Demokratik Özerklik’ teorisinde, “Düşüncelerini kapsayıcı(!) bir zemine oturtması,” gerekiyordu ve işte o kapsayıcılığı 1921 Anayasası’nda buldu.

 “Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin yaşadığı sorunları çözmesi için 1921 Anayasasının günümüze uyarlanması gerekir. Biz demokratik özerklik konusunda 1921 Anayasasını referans alıyoruz,” diyecekti…

FETÖ’nün yargıyı ele geçirdiği 2010 Anayasa değişikliği görüşmelerinin yapıldığı süreçte de şu ifadeleri kullanacaktı: “1916-20 sürecinden sonra 1921 Anayasası oluştu. Bu anayasanın daha sonra netleştirilip demokratikleştirilmesi beklenirken 1924 Anayasası ile -bu anayasada tamamen Kürtlerin inkârı vardır- daha oligarşik ve bürokratik bir anayasa haline getirildi. Şimdi de AKP anayasası haline getiriliyor. Ben, 1921 Anayasasını yeniden güncelleyelim diyorum.” 

PKK lideri, bu kapsayıcılık çerçevesinde “Demokratik Ulus İnşası” yaptıklarını da yazacaktı 12 Aralık 2010’da…

Birkaç yıl sonra da benzer sözü dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’den duyacaktık. Gül’e göre de, “Türkiye’nin en özgürlükçü Anayasası” 1921 idi.

Öcalan’ın bu çağrısı (HDP’nin eski adı) Demokratik Toplum Partisi’nin Ekim 2007 Kongresine damga vuracak ve kongrenin, “Türkiyelilik” üst kimliği ile vatandaşlığın ele alınmasının savunulduğu sonuç bildirgesinde, 6’lı masa Beyannamesine çok benzer şu ifadeler kullanılacaktı:

“… farklı kimlik ve kültürler, kendi farklılıklarını anayasal güvence içerisinde koruyup geliştirdikleri bu sistemle daha özgür bir ortama kavuşacaklardır. Aslında 1920’lerde kabul edilmiş olan bu esaslar, 1921 anayasasında da yer almış, 1924 Anayasası ile ortadan kaldırılmıştır.”

1921 Anayasası, dönemin şartları gereği illere ‘muhtariyet’ yani özerklik veriyor bunu da, “İllerin İstanbul’daki Saltanat Hükümeti baskısından kurtularak, Ankara ile kolayca bağlantı kurabilmeleri,”  için yapıyordu.

Öcalan’ın tutunduğu birinci dal buydu.

İkincisi zaten, bir millet tanımının olmamasıydı.

Asıl vurgu HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’dan, 5 Şubat 2021’de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin hemen ardından geldi. Sancar“Parlamenter sisteme dönüşte 1921 Anayasasından ilham alınabilir,” demişti.

Bu çok anlamlıydı, zira 6 parti arasında ‘parlamenter sistem’ konusu konuşulmaya henüz başlanmıştı. Sonuçta, Beyanname ile Mithat Sancar’ın dileği de yerine getirilmiş oldu.

Sancar’ın bu çıkışı yaptığı sıralarda yani geçen yıl, “Cumhurbaşkanlığı bünyesinde de bir Anayasa çalışması başladığı,” duyurulmuştu..

İşte tam o sırada dönemin Adalet Bakanı Abdülhamit Gül çıktı ve aynen şunları söyledi: “Bugün 1921 Anayasası’nın ruhuyla, yine cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken, yeni bir toplumsal sözleşmeyi, yine gazi meclisimizin iradesiyle, milletimizin iradesiyle yeni anayasayla taçlanacağına olan inancımız tamdır. 1921 Anayasası; Türkiye’de yaşayan herkesin, her düşüncenin, her inancın, her anlayışın yansıdığı bir toplumsal sözleşme metnidir.”

Özetlersek, AKP’nin görüşleri ile HDP’nin talepleri ‘pişti’ olmuştu.

Açıklamadan 12 gün sonra, 20 Şubat 2021 tarihinde FETÖ şaibeli AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, başlatılan anayasa çalışmasının, ‘Yeniden Kuruluş Anayasası’ olacağını bildirmişti.

Sonra karşımıza aynı ifadelerle, FETÖ’nün Mimoza Yayın Şirketi’nin ortağı olan ama yargılanmayan, Külliye’de anayasa hazırlayanların başındaki Prof. Dr. Yavuz Atar çıkacaktı.

Derken, 10 Eylül 2021 tarihinde, iktidarın ödünsüz savunucusu Türkiye Gazetesi, “İlk dört maddeye kritik revizyon, Anayasa’nın dili değişiyor,” manşet  haberiyle aynı konuyu gündeme getirdi. Habere göre, millet tanımı değişecek, dil de değişecekti.

Bunu hazırlayan da işte AKP’nin ta kendisiydi. Onların 1921 Anayasasına vurgusunun altında sadece ‘özerklik’ ve ‘millet kimliğinin’ yer alması değil, bunlara ek olarak 1921’deki, ‘Devletin Dini İslam’dır,’ hükmünün de yeniden gelmesini istiyorlardı…

Her şey açıktı, ‘ayan beyandı’.

Tüm partiler 1921 şartlarında birleşmişti.

İşte, bu gerekçeyle, “O masada 6 parti değil, 8 parti vardı aslında!” diyorum.

6’sı ‘ayan’  2’si ‘beyan’  şeklinde…

Siz söyleyin, her şey ‘ayan beyan’ ortada değil mi?

***

Amaç aynı, hedef aynı…

Hepsi de Cumhuriyet öncesini istiyor!

Prof. Ümit Özdağ ve arkadaşlarının, 6’lı muhalefeti “Sarı Muhalefet” diye tanımlamasının haklı olduğunu görüyoruz.

İşin özü ve aslı bu…

Fazladan söylenenler ve yazılanlar,  sadece ve sadece,  ‘popülizm.’

Tatlı söz ve vaatlerle halkı kandırmaya yönelik laf salatası!

Halen TBMM de temsilcisi bulunan siyasi partilerimizden Ak P. (285), CHP (135), HDP (56), İyi P. (36), SP (1), Deva (1), GP (0), BBP (1), DBP (1) ve DP (1) küresel güçlerin önerdiği , “Kimlik siyaseti ve federasyon,” masalına sıcak bakmaktalar…

MHP(48)’nin ne dediği, nerede durduğu tartışmalı…

Geriye sadece Memleket P. (2), TİP (4), Zafer P. (2) ve YP (1) kalıyor.

Bu demektir ki mevcut parlamentomuz %90,2 çoğunlukla mevcut Anayasa’nın karşısında…

Bakın sistemin demiyorum, Anayasanın!  Anayasa ile düzenlenen Üniter Milli Devletin…

%8,2’sinin ne dediği belirsiz. Milli Devleti savunanların oranı %2 bile değil…

Peki ya millet buna ne diyor?

Eğer millet, yani parti üyesi olan olmayan seçmenler ve bu partilerin tabanı da buna “teşne” olsaydı, bugüne kadar, hatta bundan yirmi yıl önce, çoktan düşündüklerini yapmış olacaklardı. Şimdi alıştıra alıştıra gidiyorlar hedeflerine.

Biz Oğuz Atanın nesli, alışmayacağız!

‘Cumhuriyeti ve Atatürk’ün Yolunu,’ sonuna kadar savunacağız.

Selam olsun o yolun yol başlarına!

Selam olsun Türkün, atasına lâyık torunlarına!

YAZARLAR

  • Çarşamba 30.5 ° / 16.6 ° Güneşli
  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9679,80%-1,37
  • DOLAR

    32,40% 0,03
  • EURO

    34,46% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2487,23% 0,18
  • Ç. ALTIN

    4085,85% 0,00