(1911; Görele-Giresun - 21 Eylül 1975, İstanbul)
"Yâr yâr!
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var..
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
“Dilimizi bize öğreten, onun tadına vardıran şairlerdir.”
“Sözcüklerin kabuğunu kırarak içerisindeki usare dolu meyveyi bize sunan şairlerdir.”
“Şair, sözcüklerle farklı bağlar kuran, herkesin sıradan bulduğu sözcükleri bir başka şekilde, kendince algılayan kişidir.”
“Şiir, insandan insana varan en kısa ve en sağlam yoldur.”
“Sanatı bir ağaca benzetmek hoşuma gidiyor. Öyle bir ağaç ki, dalları ve yaprakları aydın kafalardan örülmüş. Köklerini derinlemesine halk içerisine salmış, işte hiçbir zaman sırtı yere gelmeyecek sanat ağacı. Ağacın böylesine can kurban!”
Sanatı da ağaca benzetmiştin ve ağacın böylesine can kurban demiştin. Sana da can kurban Bedri Rahmi… Huzur içinde uyu!
Bedri Rahmi, Anadolu coğrafyasının geri kalmışlığını ısrarla dile getirirken, aydınların üstlerine düşenleri yapmamasından yakınır. Anadolu insanının umarsızlığını, yalnızlığını, unutulmuşluğunu işlerken, toplumun duyarlı olmasını, sorumluluklarını bilmesini ister. Aydınlar genellikle halktan kopuk, fildişi kulelerinde yaşarken, halkın problemlerine kayıtsız, onun kanayan yaralarını dindirmeye uğraşmadan, çektiği acıları bilmeden yaşarken o, acı çekmeye başlamıştır. “İğneyi kendine çuvaldızı başkasına” sözü yerine öncelikle çuvaldızı kendine batırır:
“Denizli Destanı’nın şu bölümünü bir okuyalım hele...
“Al gülüm seyreyle Denizli pazarını
Sittin sene beklemiş durmuş ressamını yazarını
Ama bizler bu yurdun aydın geçinenleri
Elimize kâğıt kalem geçer geçmez
Evvela Galata’yı çekmişiz sineye sonra Şişli’yi
Gözüm kör olsun duydumsa
Minicik horozlardan başka kimseden Denizli’yi.
Dostlar günahı vebali boynumuza
Öylesine lök gibi oturmuş kalmış
Öylesine saplanmışız ki İstanbul’a
Bir türlü atlayıp kalemin sırtına
Üsküdar’ı aşamamışız.
Zeybeğini oynamış, Zeynebini söylemiş
Horonunu tepmişiz Anadolu’nun
Halayını çekmişiz ama
Çilesini çekmeye yanaşmamışız."
“Ustanın iyisi yol gösteren değil, sevmeyi öğretendir; yüreğinin kapılarını sonuna kadar açıp sürgüsünü yağma edendir.” diyorsun.
Sevgili Bedri Rahmi, sen de yüreğinin kapılarını açmıştın bize –hiçbir şeyi saklamadan- sürgüsünü de yağma etmiştin. Yani o sevgi dolu yüreğin sonsuza kadar açık kalacak; şiirlerini, yazılarını okuyan; resimlerini seyredenlere…
“Şiirde zaman ve mekân yoktur” demiştin. Yazdıkların bugün için de geçerli; usta sanatçılar kervanında yerin ön sıralarda bunu biliyorsun; bu kervanın ustaları da gökyüzünde bir yıldız, bunu da bil sevgili Bedri Rahmi…
YAR YÜREĞİM YAR
"Bir saniye susun ata sözleri
Açılsın günahlarımız güller gibi
Hele bir insanoğlunu seyreyleyelim
İnanmış her ne var âlemde
İnsandan ötesin neyleyelim.(....)
Nar taneleri gibi gülemedim
Aradım aradım bulamadım
Kendi ecelimle ölemedim
Vur neşteri şah damarıma
Yar yüreğim yar
Yarabilirsen
Gör ki neler var
Görebilirsen!"
HARAM İLE SELAM
Biz dünyadan gider olduk,
Kalanlara selam olsun.
Ama hep böyle gidecekse bu dünya canım Yunus,
Kalanlara haram olsun..
Sen, şiirle resmi büyük bir ustalıkla birarada başarılı bir biçimde, yazıp çizerek, boyayarak bize ulaştırdın. Her iki alanda da kabul edilmek istedin tabii. “Şairler ressam olduğum için kendilerinden saymazlar beni” diyen sen “ressamlığını bilmem ama şairliğine gelince…” veya “şairliğini bilmem ama ressamlığına gelince…” gibi sözlere sürekli üzülmüş, sitem etmiştin.
“Sen elinin boyası, paleti ile ne diye köyden, köylüden dem vuruyorsun diye sitem edecekler, ama gel gör ki benim işim gücüm nakış, nakışın âlâsını da benim köylüm yapmış. Benim bir kanadım da şiir, ağababası da benim köyümde söylenir.” demiştin.
"Türküler dillenir memleketi anlatır." diye düşünenlerdendin.
TÜRKÜLER DOLUSU
"Kirazın derisinin altında kiraz
Narın içinde nar
Benim yüreğimde boylu boyunca
Memleketim var
Canıma ciğerime dek işlemiş
Canıma ciğerime
Sapına kadar.
Elma dalından uzağa düşmez
Ne yana gitsem nafile.
Memleketin hâli gözümden gitmez
Binbir yerimden bağlanmışım
Bundan ötesine aklım ermez.
Yerliyim yerli olmasına
ilmik ilmik, damar damar
Yerliyim.
Bir dilim Trabzon peyniri
Bir avuç tiftik
Bir çimdik çavdar
Bir tutam şile bezi gibi
Dişimden tırnağıma kadar.
Ressamım.
Yurdumun taşından toprağından sürüp gelir nakışlarım
Taşıma toprağıma toz konduranın
Alnını karışlarım."
Şiirin hası zifiri karanlıktan gelse de ayak seslerinden tanıyacağını belirtmiş, ne zaman bir köy türküsü duysan şairliğinden utandığını ifade etmiştin.
Sevgili Bedri Rahmi, “Kim ne derse desin senin dokun sevgiyle örülmüştür.” Bu denli sevgi dolu birini de biz çok seviyoruz. Sevgi dolu güzelliklerle uyu büyük şair!
KARA SEVDA
… Ve nihayet gelip çattı
Bir dilimi zehir zıkkım.
Bir dilimi candan tatlı.
Masallarla indi yere,
Sebil oldu cümle hikâyelere..
Kara kara kazanlarda kaynadı,
Diyar diyar al kanlara boyandı.
Türkülerde ateş yandı, alev aldı tutuştu.
Gördes kiliminde nakış,
Minyatür bahçelerinde suret kesildi..
Ve nihayet gelip çattı.
Elveda belirsiz bedava sevince,
Uçan kuşa eşe dosta elveda.
Bütün haşmetiyle gelip çattı.
Bir dilimi zehir zıkkım,
Bir dilimi candan tatlı...
Atölyenin girişine astığın yemine sadık yaşadın sevgili Bedri Rahmi. Yemininde:
Bugüne kadar resim sanatı alanında
Yapılagelmiş olanları inceleyeceğime
Kendini bütün dünyaya kabul ettirmişler
Arasında beni en çok saranları ayırarak
Onlara kendi aramalarımı, denemelerimi
Katacağıma
Alışılagelmiş, basmakalıp, hazırlop
Klişeleşmiş çiğnene çiğnene tadı tuzu
Kalmamış hiçbir şeyi tekrarlamayacağıma
Elimden çıkan her çizgiye
Her lekeye
Her renge
Her beneğe
Kendi aklımı
Kendi tecrübemi
Kendi tasamı
Kendi ömrümü, yüreğimi basacağıma
Aldığım nefes, içtiğim su, bastığım toprak
Gözüm, kulağım, burnum,
Elim, belim, dilim, derim üstüne
Yemin ederim.
Yemini bozduğum gün
Burdan giderim.
Demiştin, yeminini bozmadın ama, gittin, oldu mu, oldu mu sevgili usta! Gittin ama bize bu yemini kendi branşlarımızda uymak için ilke olarak bıraktın.
RUHUN ŞAD OLSUN... HOŞÇA KALIN.