Bir Çanakkale gazisi savaştan sonra Sina ?Çöllerine gönderilir. Adı Emin ÇÖL. Rütbesi Ast Subay çavuştur. İngilizlerle çarpışırken şarapnel parçaları gözüne isabet eder ve kör olur. Daha sonra İngilizlere esir düşer. Bir süre sonra da serbest bırakılır ve memleketine gönderilir.
7 Ekim 1919 da Adana´dan geçerken bakın neler söyler:
O Adana ki, Osmanlı çağında bile Güney Yurdun başkenti, Çukurova kaynağının epikte(sanatta),tarımda, ticarette bir başkent idi. Orta Doğu Anadolu´dan gelen Irgat pazarı ile ihraç malları pamuk, susam, tütün, bitkisel, hayvansal ürünleriyle dokuma, un, çırçır, prese fabrikaları, sepileme, tahin, mah saralarıyla şen şatır dolar taşardı.
Şimdi ise Seyhan´ın kıyısına oturmuş, ? Kilikya, Kilikya? diyen bir avuç hoyratın dilinden anlamaz, iki yanına bakınıyordu. ?Simit satan Ermeni çocuklarının sesi istasyonu çın çın çınlatıyordu. Bu ara fısıldayarak ?Asker Ağası, Demir kazığınız varsa parasıyla alır, hem de simit de veriyoruz.?diyorlardı. Bir tren memuru kompartımanları dolaşarak,?Sakın satmayın, fişek yapacaklar, sonra küfür ederlerse aldırış etmeyin. Hadise çıkarırlar.?diyordu. Çünkü istasyon karakolu hep Ermeni´ydi.
Bu sözleri ben söylemiyorum.
Allah rahmet eylesin Emin ÇÖL gazimiz söylemiş. Ben neden ilgileniyorum? Adana´nın kurtuluş öncesini anlatabilmek için. Dahası bu yerli eşkıyaların yanına Fransızlar gelmişler. Onlarla birleşen eşkıyalar Maraş´a kadar gitmişler. Bir süre sonra ne olmuşsa olmuş. Bitti, tükendi, hasta adam dedikleri topraklardan birileri haykırmış cihana ve hepsini yerle bir etmiş, pislikleri memleketten temizlemişlerdir. Bir günlük yazıyla anlatmamın mümkün olmadığı bu kurtuluş efsanesini Üstat; Arif Nihat Asya´nın BAYRAK şiiri ile desteklemek istiyorum. Çünkü Arif Nihat ASYA bu şiiri ilk defa Adana da 5 OCAK Adana´nın kurtuluş gününde okumuştur. Onu da Allah Rahmet eylesin.
BAYRAK
Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, Şehidimin son örtüsü
Işık ışık dalga, dalga bayrağım
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım
Dalgalandığın yerde ne korku ne gam keder,
Gölgenden bana da, bana da yer ver
Sabah olmasın, güneş doğmasın ne çıkar
Yurda Ay yıldızın ışığı yeter
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığına sığındık
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık
Ey şimdi düzgün, rüzgârlarda dalgalanan,
Barışın güvercini savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim
Senin altında doğdum,
Senin altında öleceğim
Tarihim şerefim, şiirim her şeyim,
Yeryüzünden yer beğen
Nereye dikilmek istersen
Söyle seni oraya dikeyim.
Arif Nihat ASYA
Ne güzel söylemiş değil mi?
Üç yüze yakın şiiri olan bir şair olarak diyorum ki, ezbere bildiğim tek şiirdir. Bu gün bazı yerlerde bayrak asılmıyor sözlerini duyunca kahroluyorum. Bayrağın asılmama sebebini de anlayamıyorum. Anlamak da istemiyorum. Biliyorum ki şairleri haykırmayan bir millet tarihteki yerini alamaz.
Yıllar önce bir Adanalı Otobüsünün önüne şöyle yazdırmıştı.
ATATÜRK OLMASAYDI,
ADANA FRANSA,
CAMİLER KİLİSE,
DİNİMİZ HIRISTİYAN
OLURDU.
Buradan Tüm Adana´lıyım diyenlerin bayramını kutluyor, Yüce ATATÜRKÜMÜZ´ÜN altın sözleriyle bitirmek istiyorum. Yıl 1923:
?BEN DE BU VEKAYİN İLK HİSSİ TEŞEBBÜSÜ, BU MEMLEKETTE,
BU GÜZEL ADANA´DA MEVCUT BULMUŞTUR.
?K.ATATÜK.