Ahmet Yaşar Aktaş


Boğaziçi Üniversitesi Olgusuna Ayrımlı Bakmak

Öylesine çok yazıldı, çok söylendi ki, her şey birbirine karıştı, tekil değerlendirmelere sığınmak yerine bunları belirli ölçütler temelinde özce toparlamanın gerektiğini düşünüyorum. Şu 4 ölçüte ne dersiniz?


Birincisi atanan rektör açısından

            Atanan sayın rektör “Benim istifa etmek gibi bir düşüncem olmadığı gibi, hedefim Boğaziçi Üniversitesi’ni, dünyanın ilk 100 üniversitesinden biri yapmaktır” iddiasında bulunuyor. Destek kimden geldi, biliyorsunuz, mafya babasından. Siyasete yeni bir oyuncu kazandırdı, cumhur ittifakı.

İktidar sayesinde rektörlüğü meslek haline getiren Bulu’nun rektörlük yaptığı İstinye Üniversitesi, dünya sıralamasında 8 653.üncü sırada. BOUN’e gelmeden önceki rektörü olduğu Haliç Üniversitesi ise, ilk 3 binin içine bile giremiyor.

Bilimsel başarıları aşırma (intihal, düşünce-fikir hırsızlığı) iddiasıyla gündeme gelen sayın rektör

 “Bir kere bu intihal meselesi iftira… Bütün dert tırnak içine almamış olmam.” biçiminde kendini savunurken, aşırma yaptığını itiraf ediyor.

Oysaki aşırma, utanılacak bilimsel bir ahlak sorunu. YÖK, tüm rektörlerin özgeçmişini sitesine koymuşken, sayın rektörümüzünkine acaba bu yüzden mi yer vermemiş?

Akp’li kimliğine geçen köşe yazısında değindiğim çok başarılı yönetim ve bilimsel kalitesiyle rektör Bulu’nun BOUN’i ilk yüze sokabileceğine inanır mısınız? Mensup olduğu siyasal partinin de bir dizi vaatlerde bulunup yerine getirmediği kamuoyunun malumu. Göz boyama, boş vaat, aldatmaca…

Ne öğrencilerin, ne de Öğretim Üyeleri (Ö.Ü.)’nin istemediği bir makamda neden kalıyor? Amacı iktidarın BOUN’i diğer yüksek lisesi düzeyine getirilen üniversiteler gibi denetim altına sokmak mı?

İkincisi Türkiye’nin geleceği olan öğrencilerimiz

            Öğrenciler hak aradıkları için evlerinin kapısı kırılıp basılıyor, dövülüyor, ters kelepçeleniyor, tutuklanıyor. Kız öğrenciler taciz ediliyor.

            Bir öğrencinin tutuklu otobüsünde polis türbanını çıkarıyor, tekrar taktırmadığı basına yansıdı. Bizden değilse, başörtülü de olsa, acımayın mı?

            Peki, öğrenciler ne istiyor? Atanan rektör yerine, öğretim üyelerince seçilmiş BOUN’li bir rektör ve rektör Sayın Bulu’nun istifasını. Doğrudan iktidara yönelik bir şey var mı bunda? Yok. Bu en demokratik talepten neden rahatsız olunuyor?

            Öğrenci protestosu, barışçıl, silahsız. Anayasal hakları olan gösteri haklarını kullanıyor. İstanbul, Ankara, İzmir’deki öğrencilerin destek protestosuna büyük bir kin, hınç, biber gazı, plastik mermiyle müdahale ediliyor. Sanki karşılarında 12 Adamızı işgal eden silahlı palikaryalar var!!!         

Özce “kula kul olmayan, dik durup eğilmeyen“ bu barışçıl, akademik değerleri savunma biçimiyle, beklenen benzersiz, özgün bir aydınlanma eylemini Türkiye’nin en başarılı, en seçkin, en zeki öğrencileri ortaya koyduğunu düşünüyorum. Bence bu bir ilk!

Yalnızca, tiviterde desteğini açıkladığı için tutuklanan kız öğrenci Beyza Buldağ bakınız ne diyor: “Üzülmek, sinmek, korkmak yok!”

Üçüncüsü onurlu Öğretim Üyeleri (Ö.Ü)

            1960, 1970’li yıllarda pek çok öğrenci eylemini yaşadık. Bu öğrenci hareketlerinde eylemin gerçekleştiği üniversitede öğretim üyeleri, birkaç istisna dışında müdahil olmadı.

BOUN’de ise, öğretim üyelerinin istikrarlı günlük eylemleriyle hem rektörü protesto ediyor, hem de öğrencilerin eylemine örtük destek veriyorlar. İddia edildiği gibi Ö.Ü. öğrencileri yönlendirdiği iddiasını öğrenciler kesinlikle kabul etmiyor.

Üniversite öğrenci hareketlerinde öğretim üyelerinin protesto yapan öğrencileri desteklemesi, Türkiye’de ilk ve özgün bir niteliktir. Öncekilerden bu biçim ve özüyle ayrıldığını özellikle belirtmeliyim.

ODTÜ, Galatasaray öğretim üyeleri yanı sıra aydınlar, sanatçılar ve kadınlar akşamları pencereden tencere çalarak destek veriyor.

             İktidarın “terörist”, “provokatör” yaftalamasıyla kötüleyip küçük düşürmeye çalıştığı barışçıl direnme kamuoyunun BOUN öğrencilerine, Ö.Ü.’ne sempatisi yükseliyor, “aşağı bak” stratejisi her kesimde kuşkuyla karşılanıyor.

            Uluslararası ödül sahibi, 4 yıl önce üniversiteden emekliye ayrılmış, 165 bilimsel yayını olan, eylemler sırasında yalnızca iki kez üniversiteye uğramış uluslararası saygıdeğer bilim kadını Prof. Dr. Ayşe Buğra “provokatör” olarak nitelendi, bilerek yapılan çok ağır bir itham. Tek özelliği 4 yıla yaklaşan bir süredir tutuklu olan Osman Kavala’nın “karısı” olması mı?          

Dördüncüsü siyasal değerler

            Masuniyet karinesi ihlal edilerek öğrencilerin terörist olarak yaftalanması, mahkemede doğrulanmadı.

MetroPoLL’un kamuoyu yoklamasına göre:

AKP’ye oy verenlerin %66’sı, MHP’ye oy verenlerinse %78,5 üniversitelerin siyasal ve akademik olarak siyasetten bağımsız olmasını istiyor.

Özcesi Cumhur İttifakı seçmenlerinin çoğunluğu, Türkiye’nin en zeki, en seçkin, en başarılı öğrencileri gibi düşünüyor, öğrencilerle dayanışıyor.  

İktidar da bunun ayrımında. Varolan seçmenlerinin dağılmasını önleme yolunun öğrencilere karşı şiddet ve nefret dili olduğu sanılıyor. BOUN gündemin başköşesine oturtularak kamuoyunun dikkatini ekonomik sorunların, Suriye’den her gün gelen şehitlerin üstünü örtmek değil mi?

            Sanırsınız İstanbul’da hukuk fakültesi yetersiz (şu anda 29 hukuk fakültesi var İstanbul’da). BOUN’e bir hukuk, bir iletişim fakültesi tek adam kararnamesiyle kurulurken YÖK yasası dikkate alınmıyor. Amacı yazmama gerek var mı?

Son çözümlemede öğrencilerin, Ö.Ü’lerinin, toplumu 19 yıldır korkutup sindirmenin de, barışçıl yöntemlerle toz duman edilebileceği, demokrasinin korunabileceği, özgün dayanışma ve aydınlanma seçeneğinin de topluma gösterildiği kanaatindeyim.

Sağlıcakla, sevgiyle Atatürk ile kalınız!

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22