Ahmet ERDOĞDU


CUMHURİYET VAKFI BAŞKANI ALEV COŞKUN’LA SÖYLEŞİ

Yeni Adana Gazetesi olarak, yazdığı kitaplarla Türkiye’de gündem yaratan Cumhuriyet Vakfı Başkanı Sayın Alev Coşkun’la söyleşi


Değerli okurlarımız,
Yeni Adana Gazetesi olarak, yazdığı kitaplarla Türkiye’de gündem yaratan Cumhuriyet Vakfı Başkanı Sayın Alev Coşkun’la, yazmış olduğu “Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay” ve “Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay” kitaplarını esas alarak yaptığımız söyleşiyi sizlere sunuyoruz.

A. ERDOĞDU- Değerli Alev Bey, bize biraz Mondros Sözleşmesi ve M. Kemal’in Yıldırım Orduları Komutanlığını devir almak için geldiği Adana günlerini ve yaptıklarını anlatır mısınız?
 

A. COŞKUN- Osmanlı Devleti I.Dünya Savaşı’na Almanya cephesinde girmişti. Almanya ve Bulgaristan'ın savaştan yenik çıktıklarını kabul etmeleri üzerine Osmanlı da ateşkes istedi. Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması, aslında Osmanlı'nın savaşı kaybettiğinin belgesidir. Güney bölgesinde bulunan Yıldırım Orduları Komutanı Liman Von Sanders komutanlığı Mustafa Kemal'e bırakarak ülkeyi terk etti.

Mustafa Kemal'in Yıldırım Orduları Komutanlığı on gün kadar sürmüştür. Bu süreçte Mustafa Kemal, İstanbul'a gönderdiği şifreli telgraflarda Mondros Ateşkes Antlaşmasının ağır koşullarına şiddetle karşı çıkıyordu. Bu aşamada Musul’u işgal eden İngilizler İskenderun’a asker çıkarmak istediler. Mustafa Kemal bu girişime şiddetle karşı çıktı. İstanbul Hükümetini dinlemedi ve “İngilizler İskendurun’a asker çıkarırlarsa, silah kullanılması” emrini verdi.

Atatürk’ün, Mondros Ateşkes Antlaşması ile ilgili olarak İstanbul'a gönderdiği telgraflardan bazı önemli pasajlar aşağıya çıkarılmıştır.

Tarihe Kara Sayfa
“İngilizlerin elde edebilecekleri sonucu onlara kendi yardımımızla sunmak tarihte Osmanlılık için kara bir sahife yaratır.”
“Gerekeni Söylemekten Kendimi Alıkoyma Gücünde Değilim”
Bir başka telgrafında Mustafa Kemal’in yurtseverliğini, üstün kişilik ve niteliklerini de açıkça ortaya koyan cümle şöyledir:
“Ben her ne durum ve konumda bulunursam bulunayım, doğru olduğuna inandığım ve gerekenleri söylemeyi ve ulaştırmayı ülkenin esenliği gereği kabul ettiğim görüşlerimi açıkça belirtmekten sakınmam.”
Mustafa Kemal’in bu tutumu karşısında, Padişah ve ona bağlı İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal’in Yıldırım Orduları Komutanlığı görevine son verdi.  Bu aşamada, Mustafa Kemal Adana’da Kolordu Komutanı Ali Fuat Cebesoy ile görüştü. Bu görüşme, Milli Mücadele tarihimizin çok önemli bir sınır taşıdır.

Adana günlerine gelince: Yıldırım Orduları Komutanlığını Adana’da devralan Mustafa Kemal, o bölgede bulunan 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’yı Adana’ya çağırdı.
Ali Fuat Cebesoy, 4 Kasım 1918’de Adana’ya geldi. Birlikte uzun bir toplantı yaptılar. General Ali Fuat Cebesoy, Adana görüşmeleri hakkında hatıralarında şunları yazıyor:
“Vardığımız ortak kanı şuydu:
İngilizler ve onu izleyen diğer devletler, ateşkes filan dinlemeyecekler, oldu bittilerle ülkemizi işgal edecekler… Vatanımızı her türlü savunma ve dayanma araç ve imkanlarından yoksun bıraktıktan sonra da arzularını zorla ve baskıyla kabul ettirecekler”

İşte bu toplantıda Mustafa Kemal, Ali Fuat Paşa’ya şunları söyledi:

Milletin Kendi Hakkını Araması
“Artık milletin bundan sonra kendi haklarını kendisinin araması ve savunması, bizlerin de mümkün olduğu kadar yolu göstermemiz ve bütün ordu ile beraber yardım etmemiz lazımdır.”
Mustafa Kemal, “Ali Fuat Paşa’nın başında bulunduğu 20. Kolordu’nun ilk savunma önlemlerini almasını ve ilk direnme merkezinin Kilikya’da(Adana) kurulmasını” istedi.
Ali Fuat Paşa anılarında şöyle diyor:
“Adana bölgesinde ilk iş olarak ordunun subay ve erat kadrosu jandarmaya kaydırıldı. Bunların silah, araç ve gereçleri de tamamlandı. Bunun önemli nedeni şudur:
Ateşkes antlaşmasına göre jandarma örgütü, bulunduğu bölgede kalabilirdi. Fakat ordu kısımları görevlerinden alınıp terhis ediliyor ve evlerine, köylerine gönderiliyordu. Bir işgal emri karşısında Adana bölgesinin önemli yerlerinde direniş yuvaları hazırlandı.”

Bu görüşmenin belgeleri ve ayrıntıları için, Ali Fuat Cebesoy’un Milli Mücadele Hatıraları adlı kitabı ile benim yazdığım “Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay” kitabıma bakılabilir.(S. 35-37)

A.ERDOĞDU- Bu bilgiler ışığında Milli Mücadele’nin başlangıcı Adana denilebilir mi?

A. COŞKUN- Bu konuda bir yabancı tarihçiye gönderme yapmak istiyorum. Ulusal Bağımsızlık Savaşımız genellikle 19 Mayıs 1919 tarihiyle başlatılır. Oysa Prof. Dr. Stanford J. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye adlı iki ciltlik ve daha sonra yayımlanan İngilizce From Empire to Republic adlı 5 ciltlik eserinde, “Türk Bağımsızlık Savaşı”nın tarihini Kasım 1918 olarak gösterir.

Mustafa Kemal’in Mondros Ateşkesi’nden hemen sonra İstanbul Hükümeti ile tartışma açması, Mondros Ateşkesi’nin koşullarına karşı çıkması, İskenderun limanına çıkacak olan İngiliz işgal güçlerine engel olmak için silahla karşılık verilmesini emretmesi ve sonunda Ali Fuat Paşa ile Adana’da görüşüp, ileriye dönük direniş örgütü kuruluşunun ilk önlemlerini alması, “Türk Bağımsızlık Savaşı”nın tohumlarının atıldığını gösteriyordu.
Bu nedenle, Prof. Shaw, “İşgalin ilk günlerinde, Mustafa Kemal henüz Kilikya’dayken direniş başlamıştı” diyor.

 

Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay kitabımızda bu konu ayrıntılarıyla ve belgelere gönderme yaparak incelenmiştir.  

İSTANBUL’A GİDİŞ
Görevinden alınıp İstanbul’a çağrılan Mustafa Kemal, Adana’dan 10 Kasım 1918 tarihinde trenle hareket etti.
Mustafa Kemal, soğuk bir kasım günü İstanbul-Haydarpaşa tren istasyonuna vardığında, kendisini sadece yakın arkadaş Dr. Rasim Ferit Bey (Talay) karşıladı. Tarih 13 Kasım 1918 Çarşamba’dır. Yanında yaveri Cevat Abbas’la birlikte Adana’dan başlayan ve üç gün süren uzun tren yolculuğunda Mustafa Kemal çok düşünceliydi.

Kaderin Cilvesi
13 Kasım 1918 günü Mustafa Kemal Haydarpaşa Garı’nda trenden indiği zaman, kaderin cilvesine bakınız ki aralarında Yunan kruvazörü Averof’un da bulunduğu 55 parçadan oluşan “müttefiklerin” işgal güçleri ortak donanması gövde gösterisi yaparak yavaş yavaş Haydarpaşa önlerinden İstanbul Boğazı’na doğru yol alıyordu.
İşgal ordularının ortak deniz gücünü oluşturan savaş gemilerinin birbiri ardından Haydarpaşa önlerinden Kızkulesi’ni geçerek Boğaz’a bir geçit töreni disipliniyle girmeleri nedeniyle deniz ulaşımı durdurulmuştu.
Mustafa Kemal, yaveri Cevat Abbas ve Dr. Rasim Ferit Bey, işgal donanmasının bu gemilerini hüzünle seyretmek zorunda kaldılar. O sırada Mustafa Kemal’in ağzından: “Hata ettim, İstanbul’a gelmemeliydim. Ne yapıp yapıp Anadolu’ya dönmenin çaresine bakmalı,” cümlesi döküldü.
İşgal güçlerinin gösteriş geçişinin sona ermesini Haydarpaşa Garı’nın köşesindeki çayhaneden çaresizlik içinde 3-4 saat seyretmek zorunda kalan Mustafa Kemal ancak öğleden sonra saat 3’e doğru Kartal adlı eski bir askeri istimbotla Sirkeci’ye geçti, oradan doğru Pera Palas Oteli’ne gitti.
A. ERDOĞDU- Geldikleri Gibi Giderlerin Anlamı Nedir?
A. COŞKUN- Mustafa Kemal Haydarpaşa Garından Karaköy’e küçük Kartal istimbotuyla giderken, galip devletlerin savaş gemilerinin arasından geçiyorlardı. Bu gemiler İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan bayrakları taşıyorlardı. Durum açıktı, İstanbul işgal edilmişti.
İşte bu noktada Mustafa Kemal’i bir hüzün kaplamıştı. Çanakkale’de yenilerek geriye gönderilen İngiliz Donanmasının bu işgali karşısında dayanamamıştı. İç benliğinden dışa vuran duygu ağzından döküldü: “Geldikleri gibi giderler.”
Bu üç kelime, 37 yaşındaki Mustafa Kemal Paşa’nın daha 13 Kasım 1918’de Milli Mücadele için kesin karar verdiğinin göstergesidir.

A.ERDOĞDU- Sayın Coşkun, biraz da “Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay” kitabınıza gelecek olursak, bu kitap neler anlatıyor?

A.COŞKUN- Samsun'dan Sonra En Zor 19 Ay adını taşıyan iki ciltlik yeni kitabım, Atatürk'ün Milli Mücadele örgütlenmesini anlatıyor.

19 Mayıs 1919'da Atatürk Samsun'a çıktıktan sonra neler oldu? Tarih kitaplarında Amasya'ya gitti, bildiri yayınladı. Erzurum ve Sivas kongrelerini topladı, 23 Nisan 1920'de meclisi açtı, 1.ve 2.İnönü, Sakarya, Dumlupınar, Savaşlarını yaptı diye söz edilir.

Bu konu bu kadar basit mi? Bu kadar kolay mı?

İki ciltlik En Zor 19 Ay kitabı adım-adım Milli Mücadele’nin örgütlenme evrelerini anlatıyor. Atatürk'ün karşılaştığı büyük zorluklar, sıkıntılar, parasızlık, orduların terhis edilmeleri, en yakın arkadaşlarından gördüğü ihanetler belgelere dayanarak ortaya konuyor.

960 sayfalık bu kitapta, Milli Mücadele’nin gizli belgeleri, İngiliz gizli örgütünün belgeleri, Milli Mücadele’ye katılan komutanların hatıraları geniş olarak kullanılmıştır. Milli Mücadele’nin ilk döneminin efsane öyküsüdür.

Tam anlamıyla bilimsel metotlarla ve belgelere dayanılarak yazılmış bir Milli Mücadele kitabıdır.

A.ERDOĞDU- Erzurum ve Sivas Kongrelerinin önemini, bu sırada yaşananları ve sonuçlarını anlatır mısınız?

A. COŞKUN- Erzurum ve Sivas Kongreleri, Milli Mücadele’nin, halka dayalı iki önemli toplantısıdır. Atatürk Milli Mücadeleyi kişisellikten çıkarmak, kurumsallaştırmak istiyordu. İşte en önemli stratejik nokta budur.

Bu kongrelerde "Heyet-i Temsiliye" (Temsilciler Kurulu) seçimleri yapılmıştı. Ayrıca, Milli Mücadele’nin izleyeceği ilkeler bu kongrelerde saptanmıştı. En önemli noktalar şunlardır:

1. Milli sınırlar içinde bulunan vatan toprakları bir bütündür, ayrılamaz, parçalanamaz.

2. Her türlü yabancı işgale karşı millet kendisini savunacaktır.

3. Vatanı korumak ve bağımsızlığı elde etmek için, geçici bir hükümet kurulacaktır.

4. Kuvayı Milliye'nin tek kuvvet olarak tanınması ve milli iradenin egemenliği esastır.

5. Manda ve himaye kabul edilemez.

Bu maddeler aslında Milli Mücadele’nin temel ilkeleridir. Bu ilkeler kongre kararları ile saptanmış oluyordu. Ayrıca Milli Mücadele kurumsallaşıyordu.

A.ERDOĞDU- Sivas’ta Amerikan Başkanı’nın Ermenistan sınırlarını tespit için gönderdiği General Harbord’la neler görüştü?

A. COŞKUN- Mondros Ateşkesi sonrası başlayan işgaller, Anadolu'nun emperyalist devletler tarafından parçalanarak ele geçirilmesinin eyleme geçmesiydi.

Bu aşamada, Doğu bölgesinde de bir Ermenistan devleti kurulması için çalışmalar, gerek Batı devletlerinde gerekse İstanbul'da başlamıştı. Türkiye'nin Amerikan mandasını kabul etmesi dayatılıyordu. ABD Anadolu'da ve Kafkasya'da incelemeler yapmak üzere General Harbord başkanlığında bir kurulu Türkiye'ye gönderdi. 22 Eylül 1919'da Mustafa Kemal yanında Rauf Orbay, Bekir Sami (Kunduh) ve Ahmet Rüstem olmak üzere Sivas'a gelen general Harbord'la görüştü.

Mustafa Kemal, General Harbord'a Milli Mücadele’nin karakterini, niteliklerini ve amacını açık bir biçimde anlattı.

Generel Harbord, "Bu işte başarı sağlayamazsanız ne yapacaksınız" diye bir soru sordu ve “Bu durum, bir milletin intiharı olur” değerlendirmesini yaptı.

Mustafa Kemal'in yanıtı önemli ve çok anlamlıdır: "Bir millet varlığını ve bağımsızlığını kurtarabilmek için düşünülen her türlü fedakarlığı yaptığı zaman muhakkak başarıya ulaşır.

Ya başaramazsa demek o milletin ölmüş olduğunu gösterir. Esir yaşamaktansa, ölmek daha iyidir. Millet bu amaçla çalışınca başarısızlık söz konusu olamaz.”

Bu yanıt karşısında General Harbord, Mustafa Kemal'e "onurlu bir millet böyle yaşar, ben de bu düşünce karşısında en derin saygılarımı sunarım" demek zorunda kaldı.

A.ERDOĞDU-“Denizden denize Ermenistan” ve Amerikan mandası konularındaki görüşü neydi?

A. COŞKUN- Denizden denize Ermenistan Konusu:

General Harbord kurulu, daha sonra Doğu Anadolu'da incelemelerini sürdürdü. Erzurum'a gitti. Oradan İstanbul’a geçti. ABD'ye dönünce verdiği ABD Başkanı’na verdiği raporda Ermeni iddialarının dayanaksız olduğunu belirtti, ayrıca Milli Mücadele’nin kararlılığı üzerine vurgu yaptı.

İşte bu nedenlerle bu kurulun incelemeleri ve raporu çok önemlidir. Açıkçası, ABD yönetimi bu rapordan sonra manda düşüncesinden geri adım atmıştır.

A. ERDOĞDU- Mustafa Kemal’in 5 Şubat 1920 tarihinde yazıp, yakın arkadaşlarından bazılarına gönderdiği “Durum tespit raporu”nu hangi stratejiye dayandırıyordu?

A. COŞKUN-  Atatürk ve arkadaşları (Temsilciler Kurulu) 27 Aralık 1919'da Sivas’tan Ankara’ya geldiler. O sırada son Osmanlı Millet Meclisi için seçimler yapılıyordu. Mustafa Kemal de Erzurum’dan milletvekili seçilmişti.

Meclis 12 Ocak 1920'de İstanbul’da açıldı. İstanbul’da toplanan Meclis’in yabancı işgal güçlerince basılıp dağıtılacağını belirten Mustafa Kemal İstanbul’a gitmedi. Meclise katılmadı.

Bu aşamada, 5 Şubat 1920’de tüm komutanlarına ve yakın arkadaşlarına Ankara’dan gönderdiği “Kafkas Seddi Durum Değerlendirmesi” adını taşıyan değerlendirme son derece önemlidir. Milli Mücadele’nin, Sovyet Rusya ve Kafkas stratejisini ortaya koyar.

Rusya’da Ekim 1917’de Sovyet Devrimi gerçekleşmişti, ancak iç savaş sürüyordu. Emperyalist güçler Lenin liderliğindeki devrimi kundaklamak için faaliyet içindeydiler. Mondros Ateşkes’inden sonra Kafkaslarda ortaya çıkan, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan devletleri İngiltere tarafından destekleniyordu.

“Kafkas Seddi Durum Değerlendirmesi”nde Mustafa Kemal, Anadolu’nun dört bir yandan sarıldığını, işgal edildiğini, Kafkaslar da İngilizlerin eline geçerse Milli Mücadele’nin bir çember içine alınacağını, bu durumda Milli Mücadele’nin askeri ve parasal yardım alamayacağını belirtir. Bu çemberi kırmak için, Kafkaslarda, yeni Sovyet hükümetiyle birlikte hareket etmek gerektiğini açıklar.

Bu çok önemli stratejik durum değerlendirmesinde ileriye sürülen önlemler, Milli Mücadele boyunca titizlikle izlendi ve uygulandı…
A. ERDOĞDU- Saray ve onun kuklaları tarafından çıkarılan iç isyanlar; İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlar tarafından yapılanlara karşı alınan önlemler nelerdi?

A.COŞKUN-23 Nisan 1920 Millet Meclisi'nin açılışı, Milli Mücadele için çok önemli bir aşamaydı. Meclis’in açılış öncesi ve sonrası İngiltere’nin parası ve Saray’ın karar ve düzenlemeleriyle ile Marmara bölgesinde başlayan iç isyanlar, Ankara'ya değin gelerek, adeta Ankara'yı sarmıştı.

Bolu, Gerede'den başlayan iç isyanlar, Ankara ilçeleri Beypazarı ve Nallıhan'a kadar gelmişti. Daha sonra Yozgat Çapanoğlu İsyanı başladı. Sayısı yirmiyi bulan bu isyanlar kutsal din duygularına dayanıyor, şeriat ilkelerinden destek alıyordu. Belgeler gösteriyor ki, bu isyanların arkasında İngiliz gizli servisi, İngiliz altınları, saray ve işbirlikçileri vardı.

Atatürk Nutuk’ta şöyle diyor:

“Efendiler, 1919 yılı içinde milli hareketimize karşı başlayan iç isyanlar, sür’atle memleketin her tarafına yayıldı.”

Bandırma, Gönen, Susurluk, Kirmastı, Karacabey, Biga ve dolaylarında; İzmit, Adaapazarı, Düzce, Hendek, Bolu, Gerede, Nallıhan, Beypazarı dolaylarında; Bozkır'da; Konya, Ilgın, Kadınhan, Karaman, Çivril, Seydişehir, Beyşehir, Koçhisar dolaylarında; Yozgat, Yenihan, Boğazlıyan, Zile, Erbaa, Çorum dolaylarında; İmranlı, Refahiye, Zara, Hafik ve Viranşehir, dolaylarında alevlenen karışıklık ateşleri, bütün memleketi yakıyor, hainlik, cehalet, kin ve bağnazlık dumanları bütün vatan göklerini yoğun karanlıklar içinde bırakıyordu. İsyan dalgaları, Ankara'da karargahımızın duvarlarına kadar çarptı. Karargahımızla şehir arasındaki telefon ve telgraf hatlarını kesmeye kadar varan kudurmuşçasına kasıtlar karşısında kaldık. "

Açıkça bir iç savaş yaşanıyordu. “En Zor 19 Ay” kitabımızda iç isyanlar bütün ayrıntılarıyla incelenmiştir.

A.ERDOĞDU- Misak-ı Milli nedir?

A.COŞKUN- "Misak-ı Milli"nin anlamı, "milli ant"tır. "Milli yemin"dir.

Misak-ı Milli'nin temel esasları Mustafa Kemal tarafından hazırlandı ve İstanbul'daki meclise gönderildi ve Meclis tarafından 22 Ocak 1920'de kabul edildi.

Misak-ı Milli'ye göre, Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalandığı tarihte Anadolunun sınırları Milli Mücadele’nin sınırları olarak kabul edilmiştir.

Milli Mücadele, bu sınırları kapsayan vatanın kurtarılmasına dayanıyordu.
A. ERDOĞDU- Kuvayi Milliye nedir? Kuvayi Milliye’nin Kurtuluş Savaşı’na katkıları nelerdir?
A. COŞKUN- Kuvayi Milliye, Kurtuluş Savaşı’nın yürüten ulusal direniş güçlerinin genel adıdır. Kurtuluş Savaşı’nda düzenli ordu kurulmadan önce düşmana karşı çetecilik kuralları içinde mücadele veren direniş kuvvetlerini de simgeler. Kuvayi Milliye aynı zamanda bir ideolojidir. Bir ruhtur.
Dar ve Geniş Anlamda Kuvayi Milliye: Kuvayi Milliye, dar anlamda düzenli ordunun oluşmasından önceki direniş kuvvetlerini tanımlamak için kullanılır. Geniş anlamda ise, 19 Mayıs 1919’dan başlayarak Cumhuriyet’in kuruluşu 29 Ekim 1923 tarihine kadar geçen sürede, bağımsızlığın sağlanması için yürütülen tüm çabaları ve çalışmaları kapsar.
Kuvayi Milliye deyimi, böylece iki anlamda kullanılmıştır. Birincisi “Milli Kuvvetler”, yani “milis” anlamında; diğeri ise çok daha kapsamlı olup tüm milli iradeyi belirtir.
Bu nedenle Milli Mücadele’ye katılan ve o amaç için çalışan herkese “Kuvayı Milliyeci” ya da “millici” deniyordu. Bu olgu, yaşadığı döneme de damgasını vurmuştu. İşgal’den zafere kadar geçen dönem “Kuvayi Milliye” dönemi olmuştur.
A. ERDOĞDU- Mustafa Kemal nasıl bir komutandı?
A. COŞKUN- Mustafa Kemal önce bir askerdir. Bağımsızlık savaşını örgütleyen ve zafere götüren bir lider, bir önderdir. Ortaçağda yaşayan bir toplumda, aydınlanma felsefesini uygulayarak büyük bir dönüşüm yapan devrimcidir.
İngiliz Tarihçisi Arnold Toynbee şöyle diyor:
“Atatürk olmasaydı, Türk soyu belki Özbekistan’da olurdu, ama Trakya ve Anadolu’da kalamazdı. 100 yılda büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovası’dan sürülmeleri ve atılmaları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz? Ne Türk ne de Türkiye kalırdı. Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı. Türk neslini de kurtardı.”
Bugün bütün Ortadoğu’da, bütün İslam dünyasında eğer Türkiye her şeye karşın toplum olarak ilerici ise, her şeye karşın laik ilkelere sahipse, kadın-erkek eşitliği varsa, çağdaş bir toplum olma yolunda ilerliyorsa, tüm bunları büyük Atatürk’e borçluyuz.

Sayın Coşkun, bildiğiniz gibi gazetemiz 25 Aralık 1918 tarihinden bu yana yayın hayatına devam etmektedir. Bize Yeni Adana Gazetesi hakkındaki düşüncelerinizi de lütfederseniz seviniriz.
A. COŞKUN- Yeni Adana Gazetesi 103. yayın yılını kutluyor. Bu gazete, bir asrı aşan yaşamıyla çok güçlü bir çınardır. Bu gazete aynı zamanda Kuvayi Milliye ruhunun temsilcisidir. Adana’daki Milli Mücadele’nin sözcüsüdür. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildiğinde, Yeni Adana gazetesi beş yaşındaydı. O tarihten sonra yeni bir hedef, yeni bir görev yüklendi. Saltanat yıkılmış, Halifelik kaldırılmış, din devleti sonlandırılmıştı. Yeni Adana gazetesi, her zaman yeni kurulan Cumhuriyet’in yanında yer aldı… Atatürk devrimlerinin korkusuz ve yılmaz bir savunucusu oldu…
Yeni Adana bu kutsal görevini hiç ödün vermeden 103 yıldır sürdürüyor.
Yeni Adana yaşamının ikinci yüzyılında da görevini büyük bir bilinç içerisinde sürdürecektir.
Onurlu ve saygın Yeni Adana’nın basın yaşamımızdaki başarının devamını diliyorum. Onun onurlu mücadelesinin huzurunda onun dik duruşlu Kuvayi Milliyeci yayınlarının karşısında saygılarımla eğiliyorum.

Bize vermiş olduğunuz bilgiler için gerek gazetem, gerekse şahsım adına teşekkür ederim.

ALEV COŞKUN KİMDİR?

1936 yılında Ödemiş’te doğdu. İzmir Atatürk Lisesi ve İstanbul Üniversite­si Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi üzerine New York Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora dereceleri aldı. ABD’de College of New Rochelle’de üç yıl siyaset bilimi dersleri verdi. Türkiye’de Ha­cettepe, Boğaziçi, Kocaeli Üniversitelerinde “Kamu Yönetimi ve Siyaset Bili­mi”, İstanbul Üniversitesi Atatürk Devrimleri ve İlkeleri Enstitüsünde “Ata­türkçü Düşünce Sistemi” dersleri verdi. 1961 Anayasasını hazırlayan Kuru­cu Meclise seçildi.

25 yaşında Kurucu Meclis'in seçimle gelen en genç üyesiydi.

1973-1980 arası iki dönem CHP İzmir Milletvekilliği ve Turizm ve Tanıtma Bakanlığı (1978-1979), 1989-1991 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Be­lediyesi Genel Sekreterliği görevinde bulundu.

1992 yılından bugüne Cumhuriyet gazetesinde Yönetim Kurulu Başkanlı­ğı ve Cumhuriyet Vakfı Başkan Vekilliği görevini yürüttü. 25 yıl Cumhuri­yet gazetesinde siyasal ve toplumsal yazılar yazdı. Eylül 2018’de Cumhuriyet Vakfı Başkanı seçildi ve bu görevini sürdürüyor.

Coşkun’un Yayımlanan Kitapları:

  • CHP ve Demokratik Sol, Tekin Yayınları, 1978.
  • Birleşmiş Milletlerde Çin, 1979.

•               Demokrasinin ve Basın Özgürlüğünün Temel İlkeleri, 1988.

  • Sepetteki Laleler -Siyasal ve Toplumsal Yazılar, Cumhuriyet Kitapları, 1997.
  • Kuvayı Milliye'nin Kuruluşu, Cumhuriyet Kitapları (6. Baskı), 2009.
  • Tarihi Unutmamak - Günceli Yakalamak, Cumhuriyet Kitapları (3. Bas­kı), 2010.
  • Haşan Âli Yücel - Aydınlanma Devrimcisi, Cumhuriyet Kitapları (3. Bas­kı), 2010.
  • Yeni Mandacılar, Cumhuriyet Kitapları (3. Baskı), 2010.
  • Ödemiş’ten Zirveye Tırmananlar, 2007.
  • Samsun dan Önce Bilinmeyen 6Ay, Cumhuriyet Kitapları (19. Baskı), 2010.
  • Anayasayla Sivil Darbe, Cumhuriyet Kitaplan, 2010.
  • Özgürlükler Tarihimiz - Devrimin İlk Karşıtlan, Cumhuriyet Kitapları, 2012.
  • Asker İnönü, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2018.
  • Diplomat İnönü - Lozan, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2019.
  • Kemalizm - Aydınlanma Devrimleri, Nedir, Ne Değildir?, Cumhuriyet Kitapları, 2019.
  • Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay, Cumhuriyet Kitapları, 2021.

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92