Mehmet Doğan Karakuş - Muhabbet Yelleri


DİYESİ


            Kasaba esnafının dışlığı geçmediği zamanlarda dükkan önlerinde oturur, miskinler tekkesi örneği bir değişiklik arardı eskiden. Bunlardan uzun, çok uzun yıllardan önce...

            “Sual eylen bizden evvel gelene

            Kim varımış biz burada yoğ iken!” deyişinden bu yana sorgulamış, meseller anlatmış, mesel dinlemiş biri olaraktan kulağımın çın çın öttüğünü, birilerinin ayakkabı sayasını o tahta kalıba çivi çakarcasına takkada tukkada vura vura kasabanın ünlü şakacı terzisi Bıyık Sayım'ın, yemenicisi Cüce Emin'in, kadayıf ustası Abdürrezzak'ın, garsonlar kralı Kakamoni Hasan'ın, darbukacı Ogana, ötekilerin el birliğiyle dürterek kışkırtmalarına duçârım a dostlar...

            Esnafın işi az.

            Dağkolulular, yazı köylükleri habire çalışıyor.

            Müşteri yok.

            Gelir yok.

            Kasabanın çaycı pirlerinden Cin Ali kambur kambur yürüyerek, kendinden önce adım atan çay terazisini sallaya mallaya yürüyüp;

            “Çaylaaarrr!” diye bağırmasa, ünlü Uzunçarşı, pazar esnafının, kasabanın yaşadığından hiç belirti, im, iz görülmeyecek.

            Yağmurlu bir nisan ayının sıcak günü, sıklat sıklat havayı soluksuz kıla kıla öyle bir dalgalı gün vuruşunu esnafın yüzüne, tenine vurmakta ki; suya vurup, insanın gözüne gözüne kamaşıklık sala sala can sıkıntısı isilik derecesinde kaşındırmaktadır esnafı. Bu ne büyük eziyettir ki ağızlarını bıçak açmıyor, gözlerinin feri sönük, bitkin haldeler...

            İşte, tam bu sırada kasabanın delisi Memmet çıkageliyor.

            Esnaf, bugüne değin Memmet'i hoş tutmuştur.

            Buyur etmiştir.

            Halini hatırını sormuş, değer verdiğini altına oturak sürüp, çıraklarını Cin Ali'nin çayocağına koşturtup çay söyletmiştir.

            Memmet bunu bilir.           

            Gelir, altına sürülen oturağa oturur.

            Çırak, buyruğu almadan, doğru Cin Ali'nin çayocağına bir koşu gider, çayı alır gelir.

            “Ne var ne yok Memmedim!”

            “Hinyo baba!”

            Memmet bir yandan çayı içer, bir yandan hoşnutluğunun belirtisi olan gülümsemesi kulağı hizasına gelip de beyaz beyaz dişlerini göstere göstre yineler yanıtını;

            “Hinyo baba!”

            “Ne var ne yok!” sözüne Memmetçe verilen bu karşılığın anlamı “Bir şey yok!” demektir.

            Bıyık Sayım Memmet'e ışmar eder, kulağını yaklaştırması için.

            “Hasan ağa var ya Memmet!”

            Ciddileşen bir yüz, kapkara bir kaya parçası olur, kara suratındaki çakılı gözakları, aklarını delimsirek bir kıvılcımlanmayla, kaşları çatık, alnı sert kırışıklı olarak şöyle bir gezindirir;

            “Ananışkılımo!” der.

            Hasan ağayı sevmez Memmet.

            Sevmemesinin nedeni, güzeller güzeli Hatça'ya gönül düşürdüğünden ötürü haberlenen ağa, Memmet'i hep kovalamıştır. Kâh sopayla, kâh taşla, kâh saçmalı tüfekle... Memmet;

            “Hinyo baba!” der.

            “Ananışkılımo!” der. Yani, Hasan ağanın anasına söver.

            Bıyık Sayım, ağzındaki toplu iğneleri avucuna alır, konuşmasını şöyle sürdürür.

            “Lan oğlum, dinle! Sen, Hatça'yı kaçırıksın. Hasan ağa müdde-i umumiliğe der ki; - Benim kızımı Deli Memmet kaçırdı, Muallimin Bağı'nın filan yerindeki mağaranın içinde başına çöktü, der istida verir. Müdde-i umumi de istidayı bir yazıyla mahkemeye gönderir. Mahkeme, bundan ötürü sana celp çıkarır.”

            Anlamaz Memmet. Anlamaz anlamamasına da, Hatça dediğini duyunca Bıyık Sayım'ın;

            “Hatça!” der durur. Yüzü, gözü, davranışı değişir. Bıyık Sayım'ı yanaklarından birkaç kez öper, oturağı yere çarpar, başlar halay çekmeye.

            “Hatça!” der de, başka şey demez.

            Esnaf el, ağız birliğiyle önce başına çökmeyi, celpi, müdde-i umuminin, mahkemenin ne demek olduğunu anlatır. Derler ki;

            “Celp, postanedeki kızlarda. Kızlar demiş ki; - Memmet abimiz hatırı sayılı, bilinen, tanınan mert bir abimizdir. Kimse bunu duymasın. Esnafa odacıyla haber gönderelim, gelsin, kendisine verelim. Demişler. Git de celbi al!

            Memmet döşünü şişirip zumzuklar.

            Ağızı kulaklarındadır.

            Dudaklarından memnuniyet, adam yerine konmanın gülücüğüyle birlikte tükürük akıta akıta postanenin yoluna düşer. Öyle bir girişi vardır ki postaneye, kasaba kasaba olalı böyle görmemiştir Memmet'i de ağızları açık, gözleri iri iri bakıp durmuştur. Memmet, kızların çalışma yerinde ileri geri dolanır, şişinir, salyalı gülücükler, çapkınca bakışlar ata ata  adımlarken, kızlardan biri sorar;

            “Memmet abi hayırdır?!”     

            “Hayırdır hayır!”

            Kızlar birbirlerine bakar.

            “Memmet abi ne hayırı?!”

            “Ananışkılımo!”

            Kızlar, bunun Memmetçe anaya sövgü olduğunu bilmesinden ötürü kızarıp bozarır. Böyle demesi hiç de iyi durum belirtisi değildir ama Memmet'te böyle saldırgan iz görülmemektedir. İşte, postanedeki kızların merakı buraya odaklanır. Bir daha sorar kızlar.

            “Hadi hadi! Bilmemezlikten gelme'n baki'im. Hasan ağanın kızını Muallim Bağı'ndaki mağaraya kaçırasıymışım da, başına çöküp onarasıymışım. Hasan ağa istida yazasıymış da böyle böyle diyesiymiş. Mahkeme de celp çıkarasıymış!”

            Ardından bir kız çığlığı duyulur.

            Memur kızlardan biri bayılır.

            Kıyamet kopar.

            Çığlığı duyan gelir.

            Ortada Memmet, yerde yatan bir kız...

            Cendermeler tutar götürür Memmet'i. Tuttuğunca da geri bırakır. Çünkü Memmet'in ceza-i ehliyeti yoktur, bilinir. Kaldı ki Memmet saldırmamış, kız bayılmış korkusundan. Görgü tanıkları bu yolda anlatınca tanık olduklarını, Memmet serbest bırakılır.

            Kasabalı, doğruca esnafın olduğu yere gider;

            “Kaçın! Memmet boğa oluk da soluğunu götünden alıyor.” deyince esnaf sırra kadem basar.

            Söylenti odur ki kasaba esnafı hatırı sayılır bir zaman dilimi içinde dükkanını açamaz.

            Hatçe, Memmet'in kendini bunca sevdiğini duyunca, babasına karşın Memmet'le evlenir

            Memmet bir Memmet'çe sözcük üretir. Bunun ne olduğunu bilir Memmet, bir de Hatçe bilir.

“Hatçe! Gız! Gij gij”

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00