Prof. Dr. Süleyman BOZDEMİR


FİZİKSEL BİLİMLERİN EVRİMİNDE BAŞLICA FELSEFİ VE METODİK DÜŞÜNCELER (8)


Klasik fiziksel bilimler açısından doğada tüm olup bitenlerin sıkı bir nedensellik belirliliğine bağlı olduğu düşüncesi, modern çağların bir ürünüdür. Antik ve Orta çağ dönemlerinde böyle bir düşüncenin izine rastlamıyoruz. Modern fiziksel bilimin belirleyiciliği çok değişik niteliktedir.

Kökenini matematiksel yöntemin fizikteki başarısında aramak gerekir. Fizik yasalarını matematiksel ilişkiler biçiminde yorumlamak, dedüktif yöntemlerden kesin öndeyiler çıkarmak, kullanmak mümkün olduğuna göre; olup bitenlerin görünürdeki karışıklığının gerisinde mutlaka matematiksel bir düzen, nedensel bir bağlantı vardır diye düşünmek gerekir. Fransız matematikçi Laplace göre: “Bu düzeni tümüyle bilemiyorsak ya da yakalayamıyorsak, bu bizim yetersizliğimizdir”.(4,10,11,15)

  Klasik Fiziksel Bilimlerin Felsefesi: 17.yüzyıla gelindiğinde karşıt iki felsefi akımın başladığını görüyoruz. Bunlardan biri Rönesans Natüralizmi, diğeri ise Descartes’in ortaya koyduğu Mekanikçi Felsefe’dir.

Rönesans natüralizmi, doğanın insan aklının içine hiçbir zaman nüfus edemeyeceği bir sır olduğu inancına dayanıyordu. Düşünce-madde ve ruh–beden ayrı nicelikler olarak düşünülemezlerdi. Her bir cisimdeki en son gerçeklik düşünce ile ruhun niteliklerini hiç olmazsa bir ölçüye kadar paylaşan, cismin aktif ilkeleriydi. Aristo’nun  ‘biçim’ ilkesi de benzer bir rolü daha incelikli bir doğa felsefesinde oynamıştı.

Descartes’in ortaya koyduğu Mekanikçi Doğa Felsefesi, sezgi yoluyla araştırma yöntemini terk etmeye çağırmakta, aynı zamanda, doğanın çözümlenemez gizler taşımadığı ve akıl için bilinen bir yapıya sahip olduğu inancını ifade etmekteydi.

Descartes’in mekanikçi doğa felsefesi, Rönesans natüralizminin temsil ettiği egemen kavramdan  ve aynı şekilde Aristoculuktan kesin bir kopuştu diyebiliriz. Bu açıdan Descartes ,taze bir başlangıç yapmanın verdiği heyecan ile bütün  olarak  17.Yüzyıl biliminin sözcülüğünü yapıyor ve  yeni gelişmelere ışık tutuyordu.(14)

On yedinci YY’ dan itibaren fiziksel bilimlerin gelişim süreci içinde, birbiriyle çelişen iki farklı felsefi görüş, karşı karşıya gelmektedir:

Bunlardan biri, Akılcı Felsefedir. Var olan hiçbir şeyin, insan aklının kabul edebileceğine aykırı bir açıklaması bulunamaz. Dünyanın, yani uzay ve zamanda Dünyayı, oluşturan öğelerin anlaşılabilir bir nedenselliğe ve değişmez yasalara bağlı olduğunu ileri sürer. Tarihsel olarak akılcılık, bilimin din karşısındaki özerkliği için girişilen mücadeleye bağlanmaktadır. Leibniz, Spinoza, Kant ve Descartes bu savaşı veren filozoflardandır.

İkincisi; Deneysel Felsefedir: Deneyci felsefeciler, deneyci felsefenin temellerini dogmatik akılcılığı sorgulayarak kurarlar. Aklın her şeyi düşünüp, çözümleyip çözümleyemeyeceğini sorarak bilgi teorisini yeniden ele alırlar. Fikirlerin incelenmesine ve doğrudan var olan tasarımların çürütülmesine sınırların belirtilmesine girişirler. Bu görüşün savunucuları arasında ünlü düşünürlerden Francis Bacon, Loke, Hume bulunmaktadır.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92