Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe

Tarih: 20.12.2018 12:24

HAREKÂTA DOĞRU

Facebook Twitter Linked-in

Fırat doğusuna harekât açıklamasının ardından sular oldukça sakin akıyor görülürken, ABD´nin, her ne kadar Türkiye yetkililerince, Trump´ın konuya olumlu yaklaştığı söylense de Türkiye´nin bölgeye müdahalesini kabul etmeyeceğini belirten açıklaması, ortada duruyor. Üstelik her geçen gün, ABD´li yetkililerce bu açıklama farklı anlatılarla dillendirilirken, ABD Peşmerge ile YPG/PYD´yi aynı bağlamda gördüğünü dahi açıkladı.

Bu arada Trump, ABD´nin Suriye´de bulunma gerekçesinin DAEŞ´i ortadan kaldırmak olduğunu ve bu tehdit ortadan kalktığından, Suriye´den çekileceklerini de açıkladı. Ancak, çekilmenin kapsamı çok da açık değil. Gerçi medyaya yansıyanlara göre ABD, Dışişleri görevlilerinin 24 saat içinde, askeri unsurlarının ise 60-100 gün içinde çekilmeye başlayacağını duyurdu. ABD´nin, Türkiye´nin kararlı duruşuyla, en azından belirli bir hattın gerisine çekileceği değerlendirilebilir. Ancak, bölgesel hedeflerinden, BOP´dan ve bölgesel enerji kaynaklarının kullanım hakkından vazgeçerek, Çin´in ve Rusya´nın bölgedeki etkinliğinin artmasına müsaade ederek, İran´la ilgili planlarını göz ardı ederek, bölgeden tamamen çekileceğini varsaymak, kesinlikle vizyondan uzak bir hayalcilik olur. Ancak bu açıklamayla TSK´nın yapacağı bir harekâtta ABD askeri ile karşı karşıya gelme riski ortadan kalkıyor.   

ABD´nin, bölgesel hedeflerini ve kurduğu tüm sistemleri bırakarak, Suriye´den tamamen çekilmesinin mantıklı olmadığını değerlendirmek önemli. ABD, bölgede tesis ettiği 16 civarında üs ile etkinliğini sürdürürken, bölgede ABD dışında Fransa, İngiltere ve Almanya´ya ait üsler de var. Üstelik bu üsler, bölgenin stratejik arazi kesimlerini kontrol edecek durumda konumlanmış. ABD, halen kullanmakta olduğu bu üsleri de tamamen boşaltacak mı bu konu belirsizliğini korurken, boşaltılır ise, boşaltılan tesisler ve bu tesislerde mevcut sistemleri, bu sürecin ardından kimin kullanacağı da belirsiz.

Her ne kadar, son gelişmelerle uygulama zamanında belirsizlikler oluşsa da TSK tarafından Suriye kuzeyinde, Fırat doğusu olarak tanımlanan bölgeye yapılabilecek bir harekâtın, doğrudan, yaklaşık 500 km. boyunca ve 40 km. derinlikle yapılacağını düşünmek de saflık olur. Böyle bir harekâtta, derinlik ve genişlikte azami tasarrufla emniyetli manevra yapabilmek için, öncelikle, belirlenen kritik hedeflerin tutulması önem kazanıyor. Kritik hedeflerin hemen tamamı stratejik konumda olan (Askeri tesisler, bölgeye hâkim arazi arızaları, ikmal yolları üzerindeki köprüler, enerji üretim tesisleri, su ikmal tesisleri, her türlü hava meydanları, meskûn mahallere giriş çıkış yolları, hastaneler v.b.) yerler ve önemli bir kısmı bölgede bulunan güçlerce kontrol altında tutuluyor.

Türkiye yetkililerince ve ilk ağızdan yapılan müdahale açıklamalarının, önemli bir dezavantajı da var: Hedef olarak gösterilen YPG/PYD, yapılan açıklamaya rağmen, muhtemelen, ABD´li uzmanların desteğinde, muhtemel ilerleme istikametleri üzerinde tahkimatla, yapılması planlanan harekâtta, TSK´ya azami zayiatı verdirmek ve mümkünse ilerlemesini durdurmak için, hazırlıklı mevziler tesis ediyor.

Türkiye, Milli Mücadele döneminde, Atatürk´ün muhteşem vizyonu ile Süleyman Şah Türbesinin bulunduğu mevkii, Türkiye toprağı olarak uluslar arası arenada antlaşmayla kabul ettirerek, stratejik konumda bir üs elde etmişti. Bu bölgenin yalnızca ata emaneti olduğu için tasarrufta bulunulduğunu düşünmek, öngörüden uzak bir değerlendirme olur. Çünkü Süleyman Şah Türbesi, ilk konumuyla, Suriye´nin doğusu ile batısını kontrol altında tutabilecek bir stratejik üstünlük sağlıyor. Nehrin karşı tarafının Menbiç olması ve ABD tarafından buranın ısrarla kontrol altında tutulması, bir tesadüf değil. Yani, Türkiye buradaki konumunu kaybetmeyerek, üs bölgesini konjonktüre uygun olarak güçlendirme yoluna gitseydi ki bunu yapabilecek imkân ve kabiliyeti vardı, bu gün, Menbiç sorunu olmayabilirdi.

TSK, zorlu da olsa bölgeyi kontrol altına alabilecek imkân ve kabiliyete sahip. Ancak bölgede bulunan, ABD ve AB ülkelerinin konumları halen oldukça kritik ve önemli bir diplomatik hareketlilik gerektiriyor. Harekât planlanan bölgede Rusya yok ve irtibatların tamamen ABD ile Suriye rejimi üzerinden tesisi gerekiyor. Özellikle hava koridorunun açılması ve harekat süresince açık bulundurulması önemli. Bunu sağlayacak olan da diplomatik ilişkilerin başarısı.

Türkiye, bölgesel güç olarak, bekasına yönelik tehditleri bertaraf etmek maksadıyla, Fırat doğusuna yapmayı planladığı harekâtta da başarılı olacak ve masadaki yerini alacaktır. Ancak, ABD´nin yakın zamanda farklı ağızlardan defaten belirttiği gibi, Türkiye, ABD için artık bir stratejik ortak değildir. İlginçtir ki ABD, bölgede, hem İran´ı kontrol altında tutabilmek hem de Türkiye´yi baskılamak maksadıyla, her ne kadar son açıklamayla vazgeçmiş gibi görünse de, YPG/PYD´yi dolayısıyla PKK´yı, stratejik ortak olarak görmeyi de tercih etmiştir. 

Can UĞURATEŞ     

  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —