PKK’nın uzantısı HDP kapatılsın diye kamuoyu oluşturuyorlar. Savcılar dokuz yüz civarında fezlekeyi meclise yollamışlar. Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kalksın diyorlar.
Oh ne ala!… HDP kapatılınca her şey düzelecek. Terör bitecek, İnsanlar ölmeyecek. Her şey güllük gülistanlık olacak; işsizlikmiş, virüsmüş, pahalılıkmış bunlar kaybolacak.
Arkasından da anayasa değişikliği gelecek, insan haklarına dayalı demokratik bir anayasa hazırlanacak. Özellikle de 1921 Anayasası temel alınacak. Ondan sonra seçime gidilecek. Ülkenin bütün sorunları bitecek. Böyle söylüyor bütün Ak partililer. Biz de kuzu kuzu dinliyoruz onları.
Aklıma, 2012 referandumu geldi. Yine bir kamuoyu tartışmaları ortaya attılar. Yaklaşık yirmi sekiz madde koydular önümüze. Bunun tam yirmi altısı muhalefetin de kabul ettiği değişikliklerdi. Geri kalan iki madde ise hukuk reformu adı altında cumhuriyetin bütün yüksek mahkeme düzenini değiştirme oyunuydu. Üstelik FETÖ denen bir grubun müthiş bir çabası vardı. Demişlerdi ki;
“Kazanmak için, mezardakilere bile oy kullandırın.”
Dediklerini de yaptılar. YSK’nun “Mühürsüz oylar kabul edilmeyecek” maddesini yok saydılar ve 4,5 milyon oyu işleme kattılar. Tabii ki seçim kazanıldı. Sonuç bütün Yüksek mahkemeler fetöcülerin eline geçti. Ona güvenerek neler yapmaya kalktılar neler!
Şimdi de buna benzer bir görüş ortaya atıyorlar. İlla ki 1921 Anayasası olsun diyorlar ve kamuoyunu hazırlamaya çalışıyorlar. Amaçları belli! Din devleti kuracaklar. Etraftaki cumhuriyet düşmanı zihniyetlere göz kırpıyorlar. Halbuki o göz kırptıkları zihniyetler, Osmanlıyı da, Selçukluları da yıkan zihniyetin ta kendisi. Ekmeklerini kestiğin anda ayağa kalkarlar, seni de yıkmaya çalışırlar. Cumhuriyeti sevmez onlar. Laikliği hiç anlayamazlar. Atatürk deyince cinleri tepelerine çıkar. Her türlü dış güçlerle çalışmaya müsaittirler.
Cumhurbaşkanından, Bakanlarına kadar işlerine gelmeyince, ”Anayasayı tanımıyoruz.” diyeceksin, arkasından da yeni bir anayasa yapmaya kalkacaksın. Karşında cumhuriyetin çocukları var, bunu iyi bileceksin. Bunun onayı kediye ciğer teslim etmektir.
Başta demiştik ki; HDP’ye kafayı taktılar. HDP milletvekillerine şunu diyorum; Eğer Türk askerinin karşısına geçip kandile uyuyorsan, Allah belanı versin! Yok, ben terörün her türlüsüne karşıyım, PKK’da bir terör örgütüdür,” diyorsan, yanındayım. Bizim için bu vatana sahip çıkan, bayrağının altında huzur arayan herkes birdir. Aynı değerdedir. Kürtmüş, Türkmüş, Arapmış, Çerkezmiş, ayırma düşüncemiz yok. Ama onlar Kürdüz diye bu vatana saldırıyor, dış güçlerin maşalığını yapıyorlarsa ki, bazı kişiler öyle diyor. Onların da Allah belasını versin. Onların yanında olmamız mümkün değildir.
Lozan Antlaşması yapılırken, emperyalist güçler Kürtle,Türkü ayırmak için çok uğraştılar. Fakat bazı sağ duyulu kişilerden gelen raporu görünce seslerini çıkaramadılar. O günkü raporda şöyle diyordu; ”Kürtle, Türkü ayırmamız mümkün değil. Her Kürdün birkaç Türk, her Türkün de birkaç Kürt akrabası vardır.Yüz yıllar içinde öyle bir iç içe geçmişlerdir ki, ayırmak mümkün değildir.”
O gün ikna olmaya mecbur olanlar oyun üstüne oyun oynamaktan vazgeçmediler. İçimizdeki Kürt vtandaşları kullanma oyununu bırakmadılar. İngiliz General şöyle diyordu;
“Kürtlere bir alfabe verirsem işleri biter.”
Biliyorsunuz cumhuriyet hükümetlerinin hiç biri Kürtlere alfabe verme işini kabul ettiremediler. Fakat bu AKP zihniyetine yaptırmak için hiç zorlanmadılar.
Herkes şunu söylüyordu; bu çözüm sürecinde ülke 30 büyük şehre ayrılacak. Her büyük şehir bir eyalet görevi üstlenecek. Her eyalet kendi içinde bir ayrı devlet olacak. Askerini, polisini, jandarmasını kendi vatandaşından yapacak.Vergi sistemini kendi toplayacak.Mahkemeleri kendiler kuracak.Memurlarını kendileri atayacak. Ankara’da bir başkan olacak. Amerika’daki gibi başkanlık sistemine geçilecek.
Fakat çözüm süreci sona erince, sadece başkanlıkla kaldılar. Onu da beğenmediler. Partili başkanlık adını koydular. Diğer sistemleri uygulamaktan vazgeçtiler. Bence korktular. Alıştıra alıştıra uygulama yolunu seçtiler. Ne demişti Turgut Özal;
“Alıştıra alıştıra yapacağız.”
Şimdi bu ucube başkanlığı yerleştirme aşamasındalar. Güç ellerinde, yetki ellerinde. Kendilerine uymayan hakimi, savcıyı yerle bir ediyorlar.Ya fetöcü, ya da hainlikle suçluyorlar. İstanbul’da savcının vurulmasını ne çabuk unuttuk. O bir korkuydu.Yaptılar ve savcıları susturdular. En son seçilen anayasa mahkemesi üyesini hatırlayın. Adam göreve başlamadan seçimde en yüksek oyu alıyor ve Yargıtay üyeliğinden anayasa üyeliğine terfi ediyor.
Bunları biz biliyoruz. Gözümüzden kaçmıyor. Fakat bizi susturan yüzlerce televizyon var. Milyonlarca insanın kafası uyuşturulmuş. AKP olmayan herkesi hain görüyor, terörist görüyor, dış güçlerin maşası görüyor. Biraz da ağızlarına bal çalınırsa inek hırsızı kahramana dönüşebiliyor.
Akşam HDP eş başkanını dinledim.”Hakkımda Fezleke var.” diyor. Akşam beşten sonra Diyarbakır sokaklarında esnaf ziyaretinde bulunmuşum. Halkı tahrik etmekten dava açtılar.”
Diğer bir milletvekilini ise 2014 çözüm sürecinde kandile yollamışlar. Üslerinde İHA görmüşler. Bu da nedir diye sormuş, o günkü bakan.
”Biz sizi korumak istiyoruz,” demiş. Meğer o gün resmini çekmişler ve şimdi dava açıp fezleke hazırlıyorlarmış. Doğru veya yanlış, onu da oy verecekler düşünsün.
Ben diyorum ki,
“Kim terör örgütü ile işbirliği yapıyorsa, Allah belasını versin. Kim onlara destek veriyorsa, onun da Allah belasını versin. Bunu savunanın da Allah belasını versin.”
Sirçü lisan ettik ise af ola,isterim ki insane once insane ola.
