Serdar Erkan


İNSANLIĞIN 21.YÜZYILINI BELİRLEYECEK ÜÇ POLİTİKA:  BİYOPOLİTİK, EKOPOLİTİK, JEOPOLİTİK

2021 sonlarına doğru, yeni mutantlar/varyantlar  kaynaklı 4. Dalganın hem ülkemizde hem de Dünya’da olabileceğini uzmanlar ifade ediyorlar. Bu durum önümüzdeki yıllarda aşıya sınırlı erişim nedeniyle, kapitalist sistemin tepesindeki ‘egemen güçlerin’ vereceği BİYOPOLİTİK kararlar ve rekabetin artacağını, aşının ve virüslerin siyasi alanda rekabet ve koz  olarak kullanılabileceğini akla getiriyor. 


2020’nin ilk günlerinden beri COVID-19 virüsü ile ülkemizde ve Dünya’da yaşanan gelişmeler, büyük insanlık ailesini eşit ve küresel düzeyde etkiliyor. 

2021’de de bilim insanlarının geçen yüzyıldan beri dikkat çektikleri, küresel ısınma ile birlikte, yaşadığımız İKLİM KRİZİ’nin  büyük insanlık ailesi üzerinde can yakıcı sonuçlarını yaşamaya başladık. Öyle ki bedelini, çıkan yangınlar, seller vb doğa olayları ile  artık doğadaki tüm canlılar ödüyor. İklim krizinin ve COVİD-19 virüsünün ortaya çıkmasının, temelinde kapitalizmin, 1989’da Berlin duvarının çökmesiyle başlayan, tek kutuplu Dünya’nın halklarına çok süslü ifadelerle allayıp pullayıp pazarladığı ve tüketim çılgınlığını başlatan, KÜRESELLEŞME var. 

2010’lardan sonra tek kutuplu Dünya’ya sürecinin bitmesi ve  Çin’inde, Rusya’dan sonra ‘küresel ve emperyal oyuncu’ olarak dönmesi ile çok kutuplu  bir Dünya’da ticari ve askeri rekabet yoğunlaştı. 

Jeopolitik hamlelerle  üstünlük kurma çabaları, dolayısıyla rekabet alanları çeşitlendi ve genişledi. Rekabet tüm Dünya coğrafyasına ve her alana yayıldı. Dünyanın her bir metre karesi nüfuz ve etki alanına alınmaya çalışıldı. Daha önce gündeme gelmeyen denizler, AB’nin ‘Mavi Büyüme’ kavramıyla zengin doğalgaz rezervleriyle Doğu Akdeniz ve Karadeniz yeni ilgi ve çıkar odağı oldu. Karadeniz ve boğazlar Dünya barışının anahtarı durumuna geldi.  Jeopolitik rekabet ve çatışmalar yoğunlaşarak, bunların doğurduğu KİTLESEL GÖÇLER(Suriye ve Afgan göçü olmak üzere) tüm şiddeti ile artarak devam ediyor. Türkiye, MAVİ VATAN konsepti ile Libya ve KKTC ile askeri ve doğalgaz arama anlaşmaları yaparak, uluslararası hukukta meşru hamlelerle, çevresindeki denizlerdeki JEOPOLİTİK haklarını koruyacağını ortaya gösterdi.


BİYOPOLİTİK, EKOPOLİTİK , JEOPOLİTİK KARARLAR VE KİTLESEL GÖÇLER 

2019 sonlarında Çin’in Wuhan kentinde başlayan COVİD-19 salgını ile tüm Dünya devlet ve halkları beklemedikleri yaşamsal sonuçlarla boğuşmaya başladı. Bir anda   önce Çin sonra, İngiltere, İtalya , ABD, İspanya, Fransa gibi batının refah ülkelerinde alışık olmadık toplu ölümler, Hindistan veİran gibi gelişmekte olan doğu toplumlarında da yaşanmaya başlandı. İnsanlık şaşkındı. 

Daha önce üçüncü dünya ülkelerinde görmeye ve duymaya alıştığımız toplu ölümler, bir anda gelişmiş toplumlarda da görülmeye başlandı. COVID-19, her ülkeden, her dinden, her cinsten ve sınıftan insanlara bulaştığında yüzde 2.5 gibi bir oranda insan ölümleri yaşanıyordu. Ülkelerin aldığı kapanma ve karantina önlemleri ile birinci dalga 2020 ortalarında yavaşlasa da 2020 sonlarına doğru 2. Dalga ile dünya devletleri ve halkaları kitlesel ölümleri hastanelerde ve evlerinde yaşamaya devam etti. 2020 baharında aşının bulunduğu haberleri insanlığa umut olsa da, aşıya sınırlı erişim nedeniyle, 2020 sonlarına doğru başta en etkili olduğu söylenen ve Dr. Uğur Şahin ve Özlem Türeci tarafından patenti alınan, Biontech aşısı olmak üzere, yetkili otoritelerce  onaylanan aşılar ve ABD, İngiltere, Almanya ve Rusya’da dışında aşıya ulaşım olanağı çok sınırlıydı.

2021 baharında üçüncü dalga COVİD-19 etkili olmaya başladı. 2021 yazının sonlarını yaşadığımız bu günlerde aşı tekeli, hala ABD, Almanya, İngiltere, Çin ve Rusya’nın elinde. Başta, Asya, Uzakdoğu, Ortadoğu  ve Afrika ülkelerinin yoksul halkları olmak üzere hala aşıya erişim olanakları sınırlı ve Uzak Doğu, Güney Amerika ve Afrika’ya bir tane dahi aşının olmadığı bir çok ülke var. 

BM ve Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ) yetkililerinin bir çok çağrısına rağmen aşı, gelişmiş ülkeler ve ÇUŞ aşı patentini kaldırmıyorlar ve  yüksek oranlı ölümlere rağmen çok ciddi maddi kazançlar elde etmeye devam ediyorlar. Gelişmiş ülkeler, aldıkları BİYOPOLİTİK kararlarla, ahlaki sınavdan geçemiyorlar. Diğer taraftan aşının yeni mutantları (İngiltere ve Hindistan varyantları) çıkıyor. Bu durum Dünya’daki herkes aşı olana kadar, İnsanlık için tehlikenin artarak devam ettiğini hatırlatıyor.

2021 sonlarına doğru, yeni mutantlar/varyantlar  kaynaklı 4. Dalganın hem ülkemizde hem de Dünya’da olabileceğini uzmanlar ifade ediyorlar. Bu durum önümüzdeki yıllarda aşıya sınırlı erişim nedeniyle, kapitalist sistemin tepesindeki ‘egemen güçlerin’ vereceği BİYOPOLİTİK kararlar ve rekabetin artacağını, aşının ve virüslerin siyasi alanda rekabet ve koz  olarak kullanılabileceğini akla getiriyor. 

Nitekim, Türkiye de  Sağlık bakanı, 2020 yılının sonlarında geleceğini  duyurmasına  rağmen , Çin’in, Sinovac aşısının ithalatı, 2021 başlarında ancak çok sınırlı gerçekleşti. Aynı günlerde, TBMM de, aşı ihracatı karşılığı Çin’in Uygur Türklerinin politikasına uygun adımlar atılması konusunda baskı yapıldığı tartışmalar gündeme geldi. Türkiye, Biontech aşısını bulan Prof. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci’nin şahsi inisiyatifleriile EMPERYAL DEVLETLERİN BİYOPOLİTİK KARAR VE UYGULAMALARIYLA BASKI VE ŞANTAJLARA RAĞMEN, 2021 ortalarında aşıya erişebilen ender ülkelerden biri oldu. Salgın ve aşı yönetiminde, aldıkları biyopolitik ve kamusal kararlarla, Güney Kore, Vietnam, Küba ve İsrail gibi ülkeler bazı ülkeler başarılarıyla öne çıkarken, ABD ve İngiltere, İtalya gibi  kapitalizmin beşiği olan ülkeler, izledikleri politikalarla yüksek oranlı ölümlerle büyük bedeller ödediler.

TÜRKİYE BİYOPOLİTİKALARDA BAŞARISIZ OLDU VE AŞI’DA DIŞA BAĞIMLI HALE GELDİ

21. yüzyıla AKP iktidarı ile giren Türkiye, ilk onbeş yılında  Anadolu’da  salgın hastalıkların kökünü kazıyan Cumhuriyetin, 2004 yılında önce Aşı Üretim Enstitüsünü, daha sonra 1928 de, Atatürk’ün talimatıyla kurulan Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü’nü 2011 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla kapatarak önemli bir birikimini ve hafızasını kaybetti. Bunların sonucunda, Türkiye, 2020 yılında, aşı üreten ülkelerin biyopolitik kararlarına ve yabancı aşılara bağımlı hale geldi… Türkiye’de  yapılan Sağlık Bakanlığı açıklamalara rağmen  hala aşı üretilemedi. Aralık 1938 yılında, Çin’e aşı hibe eden Türkiye, 2021 de Çin’den aşı alabilmek için yalvar yakar dilenir duruma düştü. 16 Ağustos 2021   itibariyle COVID-19 dan günlük resmi ölümler günlük 159 , toplamda 53.159 oldu. TTB’nin açıklamalarından gerçek ölümlerin bunun üç katı olduğu ifade ediliyor. Bu rakamlar ve alınan kararlarla,  gelişmiş ülkelerin  giderek Türkiye’yi riskli ülke ilan ederek, seyahat sınırlamaları getirdiğini göstermektedir. Bu nedenle Türkiye’nin özellikle son on yılda izlediği biyopolitikalar başarısız oldu. 

DÜNYA’DA VE TÜRKİYEDE EKOPOLİTİK KARARLARIN ÖNEMİ ARTIYOR

5 Haziran 1973 yılında İsveç’in başkenti Stokholm’de  yapılan ilk uluslararası çevre toplantısı ile sera gazının yaratacağı küresel iklim değişikliği, ekolojideki tahribat ve Çevre  Hareketi Dünya gündemine girmiş oldu. Daha sonra Greenpeace(Yeşilbarış) gibi sivil toplum hareketleri ve Almanya’da Yeşiller Partisi siyasal yaşama girdi. 1992 yılında Brezilya’nın Rio kentinde sivil toplumdaki çevre duyarlılığının yerel yönetimlerde temsil edilmesi için, Rio Sözleşmesini imzalayan Türkiye ve diğer ülkelerde, yaşayanların 50 -100 yıllık geleceğini etkileyecek ekolojikkararların tartışılacağı, ‘katılımcı demokrasinin hayata geçmesi’  için Yerel Gündem ve Kent Konseylerinin kurulması resmiyet kazandı. Ancak ülkemizde kurulan Kent Konseyleri maalesef formaliteden öne geçemedi. Türkiye2nin Kyoto ve Paris iklim protokollerine imza koymaması ve mesafeli duruşu Türkiye’nin saygınlığını ve uluslararası dayanışmadan uzak ve yalnız kalacağını göstermektedir.
Daha önceki yıllarda daha çok deprem ile sınırlı yangın ve selleri yaşayan Türkiye, son 10 yılda EKOPOLİTİK KARAR VE UYGULAMALARDA, özellikle ormanlık  alanında  MADENCİLİK, YAPILAŞMA ve ENERJİ konusunda verilen onbinlerce ruhsat ve izinlerle, dağları delik deşik, ormanlık alanları talan edilmesiyle yangın ve seller ülkesi oldu. 2014 de başlayan Büyükşehir yasası ile köy tüzel kişiliklerinin ortadan kalkmasıyla hemen hemen tüm köylerde MADEN SAHALARI VE TAŞOCAKLARI açılması ile köyün meraları ve ortak alanları yapılaşmaya açılması kolaylaştı. Verilen onbinlerce lisans ve ruhsat ile AB’nin terkettiği ATOM SANTRALLERİ, TERMİK SANTRALLER ve ÇİMENTO FABRİKALARI Türkiye’nin her köşesine yayılıyor. 

Türkiye’nin her yerinde köylerde ve kırsal mahallelerde, izlenen VAHŞİ KAPİTALİZM uygulamaları ile  ‘sağlıklı ve kaliteli yaşam’ giderek olanaksız hale geliyor.

TÜRKİYE YANGIN vE SEL AFETİYLE MÜCADELEDE ÇOK KÖTÜ BİR SINAV VERDİ

2021 yılının Temmuz aylarının sonlarında ise, Küresel Isınma kaynaklı, Muğla, Denizli, Aydın, Isparta, Antalya, Mersin ve Adana olmak üzere Akdeniz kuşağında çıkan yangınlarla binlerce hektar ormanlık ve makilik alan yandı. Orman Bakanlığı envanterindeki sınırlı helikopterler yangına ilk müdahalede ve söndürmekte yetersiz kaldı. On binlerce dekar alan yanarken, bir çok yurttaşımız öldü veya yaralandı. Köyler ve mahalleler , tamamen veya kısmen yandı. Birçok evcil veya vahşi hayvan ve canlı türü telef oldu. Yangın bölgelerinde AFET ilan edildi. Türkiye çıkan yangınları söndürmekte yetersiz kalınca, AB ve Rusya başta olmak üzere bir çok ülkeden yangın söndürme uçağı istemek zorunda kaldı. Ancak aynı periyod içinde Dünya’nın bir çok yerinde yangınlar çıkması nedeniyle yardımlar çok sınırlı kaldı. Bu süreç içinde,  Doğu ve Batı Karadeniz başta olmak üzere Mersin dahil bir çok ilde SEL’LER ve görülmeyen hortumlar yaşandı. Uzmanlar bundan sonra bu tip olağanüstü doğa olaylarının daha sık görüleceğini ifade etmektedir.  Bu nedenle Türkiye’nin KRİZ YÖNETİMİNDEN(REAKTİF), RİSK YÖNETİMİNE (PROAKTİF) VE RİSK ANALİZİNE geçmesi gerekiyor.

 

ÜÇ POLİTİKADAKİ KARARLAR  BİRBİRLERİYLE VE  GÖÇ HAREKETLERİ ALAKALIDIR
Hem Dünya’da  ülke yönetimlerinin, Ekopolitik, Biyopolitikve Jeopolitik  kararları, insanlığın can ve mal güvenliği ile ve sağlık yaşam koşullarını ve buna bağlı olarak GÖÇ HAREKETLERİ  yakından alakalıdır. Örneğin ABD ninAfganistan’dan tek yanlı JEOPOLİTİK kararı sonucu çekilmesiyle,16 Ağustos 2021 günü Kabil Hava Limanında, insanlık adına utanç verici sembol görüntüler yaşanmıştır. Biyopolitikle ilgili karar ve politikalar aslında Ekopolitiklealakalı ve ilgilidir. Ekolojik, doğal yaşamın zarar görmesi, doğal döngünün ve dengenin bozulması, 21. yüzyılda tüm insanlığın yaşayacağı, kitlesel sağlık sorunlarını artacaktır. Artan, küresel Isınma, çıkan yangınlar, seller ile hem iç, hemde dış göç hareketleri  artacaktır. Türkiye’nin jeopolitik konumuyla iç ve dış göçlerden en çok etkilenen ülkelerden biri olacağı uzmanlarca öngörülmektedir.

S

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22