Öğretmen
bir diyeceğim var sana
ben öğrencin sınıf beşten
velonun oğlu, Ahmet on üç numara
bir uykularım yıkıldı, geceler asır uzun
hani o, öğleden sonrası bir konuşman vardı ya
insan demiştin hani, güvercinler falan huzur demiştin
kardeşlik demiştin bir de süt sıcak sözler işte
… (s.6)
*ÇOCUK
“Paslı Bıçaklar” (s.6) yöresel dile uygun kan davası eleştirisinin çocuk düşüncelerde açtığı uçurumları görmeye yeter. Şemsi Belli’nin “Anayaso” adlı şiirini çağrıştıran; “bir uykularım yıkıldı”, “süt sıcak sözler” gibi yerel ve yöresel dile uygun imgelerle kurulan yalın şiirde gibi bir barışcıl özlem de çocukca düşlerdeki yerini alırken şiire el uzatır:
…
bir tutsan ellerimden, bir gelse uykularım
horoz sesli sabahlara uyansak köyümüzde
rüstem desem, sarılsak, gülse hep gözlerime
dileğim böyle benim, bir boy atıp sakallanmak
buysa eğer kardeşlik, buysa eğer güzel öğretilerin
geceler asır uzun, zehir zakkum ağrılar
de çıkar paslı bıçakları, içimden öğretmenim. (s.7)
Çocuk dünyalara girebilmek, empati yapabilmek, ordan doğru duygulanımlarla yansıtabilmek güzel ve yerindedir.. Şair Ahmet Mirdoğan da, “Paslı Bıçaklar”ın ardından; “belki bir gün beni size anlatırlar/ama daha değil/kadınlar ve içkiler ve çocuklar” dizeleriyle son bulan, eleştirellikle bağladığı “Bir Gün Anlatırlar” (s.8) adlı şiirinde çocuklara şu dizeleri ayırır:
çocukları çok sevmişimdir
yıldızları tek tek okşar gibi
ama büyüdüklerinde hiç değil
bize benziyorlar giderek çünkü
öfkeleri, sıkıntıları, elleri, ayakları
çocukları ben anlatmamalıyım
beni onlar size anlatmalı (s.8)
Çocuk izleği Ahmet Mirdoğan’da bir anlamda insan ve toplum duyarlılığının bir anahtarı gibidir… Ressam amcasına güvercin çizdirmek ister çocuklar, defne dalı, kocaman bir güneş; “…/yanı başına/azıcık ekmek/şuncacık umut çiz(dirmek)/sevgi çiz(dirmek)(s.13) isterler..
*KADIN
bal tutan parmaklardan değildi onlar
tafra satan, gerdan kıran
kolay yaşamaların ağuşunda
can yakan, yan bakan olmadılar
Ahmet Mirdoğan, insan olgusunun bir yanına çocuğu koyarken, diğer yanında da kadını tutar. Aş yapan, dere kenarlarında urbalarını kille ovup tokaçlayarak yuğan, erine avratlığın en hasını sunan kadınlarımıza sevgi ve saygıyla yaklaşarak
bal tutan parmaklardan değildi onlar
ebemizdiler, anamızdılar, bacımızdılar
kadınlarımızdılar
kadındılar (Günlere Sığmayanlar-s.16)
*KARANFİLE BAKMAK
yüzüne güneş düşmeyen adamların sokakları doldurduğu
demirin, petrolün ve savaş uçaklarının
ve liranın kahraman ellerinin, yürekleri susturduğu
pek çoğunun, yerini bulmamış adamlar olarak dolaştığı
bu çağda, bu çirkin, bu anlamsız, bu sağır çağda
bir anlamı olabilir, bir kırmızı karanfile bakmanın
belki de öyle küçük, öyle önemsiz, öyle basit bir şeye
Kitaba adını veren 147 dizelik “Kırmızı Karanfil” (s.22-27), Yaşar Kemal”ın “Kırmızı Değnek” adlı şiiri gibi nehir bir şiir… Yaşamsal orun ve olumsuzluklara yönelik eleştirellik taşıyan “Kırmızı Karanfil” adlı şiirde evrenselliğe kadar uzanan bir gözlem ve eleştirellik görünür. Yozluğun, bozulmanın, kirlenmenin, masadaki birkaranfile bakmanın çevresinde örümcek ağı
şimdi gidip mutlaka bir kediyi sevmeliyim
mutlaka bir ezgi dinlemeliyim, durulmuş su örneği
akşama senin ellerini tutacağım, saatlerce konuşmadan
denize inen sokaklar ıslanmış olmalı
ben yüreğimin delikanlı ve kocaman olduğunu bilirim
gökyüzü ve güneşin, bu kadar olmadığını bildiğim gibi. (s.27)
Yaşamın üçaltın anahtarını sevmek, inanmak ve direnmek olarak “Öykü” (s.38) adlı şiirinde özetleyen şair yaşamdaki güven bunalımı ve etiksel bozukluğu şu dizelerle ortaya koyar: “tanrı çarpmasından korkmam/şeytan çarpması da ne ki/insan insanı çarpmasın yeter ki (Bildiri-s.5)
ey onuru için takır takır adam vuran, namusu uğruna
zindan yatan, kurşun sıkan kurtuluşta süngü takan
inanılmazı başaran, bir vatan yaratan
bayrağı olan, marşı olan, destanlar doğuran
v e ülkenin her karış toprağı
anasının ak sütü gibi helal olan
ey üzerine lanetli ellerin ölü toprağı serptiği
ey akıl tutulmaları ile bocalayan
hipnozlarda mısınız hâlâ, narkozlarda mısınız?
…(s.10)
Ahmet Mirdoğan’ın şiirindeki eleştirel çizgide “Uykusu Kaçanlar İçin Masal-1” ile “Uykusu Kaçanlar İçin masal-2” adlı şiirlerde didaktik yönelişler de sergiler. “Canım Yanıyor Çok”(s.9-10) “…/bozulmalı bir yerlerden bu karanlıklar/bozmalı aklın aydınlık elleri/…” (s.9) gibi eleştiriler sıralayan Ahmet Mirdoğan; anlam kırılmalarıyla renklenen uzun şiirinin bam teline şöyle dokunur:
Ahmet Mirdoğan’ın “Karanfile Bakmak” adlı yapıtını edebiyata kazandıran oğlu Doğan Mirdoğan, kitabın girişinde babasını şiirsel olarak şu dizelerle takdim eder:
Şiiri sevdi
insanları sevdi
denizi, martıları, gökyüzünü sevdi
çocukları sevdi en çok da beni
kadınları, rakıları, dost muhabbetlerini sevdi
memleketini sevdi, hep bekledi bahar gelmesini dağlarına
filmleri sevdi, lunaparkları, kitapları, resimleri, heykelleri
sevdi ömrünün, kalbinin yettiği kadar sevdi. (s.4)
*(Karanfile Bakmak/Şiir/Ahmet Mirdoğan/ÖzgünYayıncılık/Mart 2020/64 sayfa)