Cumali KARATAŞ


“KEDİ YAZAR”LA ÖYKÜDEN ROMANA KONUŞTUK

Şiirlerin de yer aldığı edebiyat seyrinde “Adonya” ve ”Sihirli Biber Tarlası” adlı romanları ile “101 Odalı Konak” adlı öykü kitabı bulunan Elif Gülnur; kedilerin başat bir yaratım izleğini oluşturduğu korku dolu sihirli, gerçeküstü kurguda okurlarını heyecana sürüklüyor.


            Son birkaç yıldan beri şiir ve öyküleri ile sanat sayfamızda görülen Elif Gülnur Parmaksız’la yaptığımız söyleşinin, tanıtımla derinlik arasında gelgitleri olan bir türden farklılık taşıdığını vurgulamak yerinde ve gerçekçi olacaktır.

 

          *ŞİİRDEN ÖYKÜYE

***Sizi önce şiirlerinizle tanıdık, daha sonra öyküleriniz gündeme geldi… Hangisi daha kıdemli yaşamınızda?

---Dokuz yaşındayken öykü yazmaya başladım. Lise yıllarımda da şiir ve öykülerim devam etti. Aslında öyküyü pek tercih etmezdim. 2016 yılında Tudem’in düzenlediği öykü yarışmasına “Sihirli Biber Tarlası” adlı öykü dosyamla katıldım. Bu dosyam 2018 yılında Kuzgun Kitap’tan yayınlandı.

** Dergilerde yayınlanan ürünleriniz oldu mu?

---Şiirlerim herhangi bir yerde yayınlanmadı… O yıllarda gönderdiğim, adını bile anımsayamadığım bir gazetenin şiir köşesinde yayınlandı. Bir de işte sizin yönetiminizde yayınlanan Yeni Adana Edebiyat ve Sanat Sayfası’nda birkaç yıldan beri şiir ve öykülerim yayınlanıyor.

***Ailenizde genetik bir özellik olarak yazan, sanatla ilgilenen ve sizi bu yönden destekleyenler oldu mu?                                                  

---Annemin Ermenek gazetesinde yayınlanan şiir ve öyküleri var. “Menekşe Kokulu Düşler” isimli bir şiir kitabı çıkardı (2018). Kız kardeşim Sema Nur, şiir kitabı çıkarma hazırlığında. Babam da çok iyi bir hatiptir;  tüm konuşmalarını doğaçlama yapar. Amcam Alaettin Parmaksız ise altı kitabı olan bir yazar. Ayrıca, kuzenim Aydın Parmaksız’ın “Freud Bana Masal Anlatsa” adlı yayınlanan bir kitabı var. Ayrıca, ailem tarafından detek gördüm. 

***Bir yayınevi kurabilirsiniz artık...

---Olabilir, düşünülebilir…

***Şimdiye kadar hangi kitaplarınız yayınlandı?

---“Adonya” (2014) ve “”Sihirli, Biber Tarlası” (2018) adlı romanlarım ile “101 Odalı Konak” (2018) adlı öykü kitabım yayınlandı.

 

***Başka kitaplarınız çıkacak mı?

---Biraz da pandemi etkilese de, yayınlanmayı bekleyen kitap dosyalarım sırada.   

***Peki, şiir kitabı da çıkarmayı düşünüyor musunuz?

---Şiir kitabı da çıkarmayı düşünüyorum.

***Şiir, öykü ve romanın dışında ilgilendiğiniz ve ürün verdiğiniz bir edebiyat ve sanat dalı var mı?                                                                             

---Deneme çok yazdım. Senaryo denemem oldu. Bir ara şarkı sözü yarışmasına katıldım. İki yıl kadar müzik eğitimi aldım… Mersin Belediye Konservatuvarı’nda Türk Sanat Müziği, Batı müziği konusunda da Devlet Opera ve Bale sanatçısı Tenor Fahri Önoğlu’ndan şan dersleri aldım. İçel Musiki Derneği’nin çalışmalarına katıldığım iki yılda da Süleyman Güngör’den ut ve şan dersleri aldım. Aslında ben edebiyatla müzik arasında kaldım. Müzik her zaman benim içimde bir ukdedir. O nedenle Mersin’de bulunduğum yıllarda müzikle ilgili çalışmalarım oldu. Belki ilerde bir single çıkarabilirim. 

***Edebiyatı seçmiş gibisiniz…

            ---Hayatıma bir yön vereceğim zaman hep müzik ve edebiyat arasında kaldım. Aslında ikisi birlikte yapılabilirdi ya da amatör olarak devam edecektim birisinden birisine. Ben edebiyatı seçip müzikle de küçük küçük ilgilenmeye çalıştım. Edebiyatı seçtiğim için hiç pişman olmasam da; müzik içimde hep bir ukde olarak kaldı. Hayatta tek kıskandığım insanlar müzisyenlerdir. Fakat edebiyatı ikinci plana atsaydım, sanırım hayatta yönümü bulamazdım. Elimden geldiğince şan ve enstrüman dersleri aldım, musiki derneklerine devam ettim ama bir konservatuvar mezunu olamamak benim her zaman içimi sızlatır.

            ***Bundan sonrası için hangi kitaplarınızı yayınlatmayı düşünüyorsunuz?

---“Uyuyan Güzel” adlı bir polisiye, “Avcı” adlı Yunus Emre konulu bir tasavvuf ile “Teşekkür Ederim” adlı romanlarım yayınlanmaya hazırdır.   

 

*ÖYKÜ-ROMAN

***Kitaplaşmadaki alışılmışın aksine şiirden, öyküye, romana değil de romandan öyküye gelerek tersyüz ettiğiniz bir yazar seyri var… Alışılmışlığı dışlayan bu aykırılık konusunda neler söylemek istersiniz?..

---Hayatımın her alanında bir şeyleri tersten yapmak ya da karıştırmak gibi bir alışkanlığım olmuştur. Örneğin; gazetenin önce arka sayfasına göz atarım. Ders çalışırken de sondan başa doğru çalışırdım. Sanırım; kendimi kendime kanıtlama gereksinimim vardı. Kolayı seçmedim hiçbir zaman. Ben bunu yaparım dedim. O yüzden direkt romanla girdim edebiyat dünyasına. Bir kitap âşığı olarak; ben de yazarlara borcumu yazarak ödemeliydim. Fakat bu öyle duygu ki; yazdıkça yetersiz geliyor, yazdıkça daha çok yazmam gerekiyor gibi geliyor. Yeteneği olan herkesin bu duyguyu yaşamasını dilerim.    

***”Adonya”, “101 Odalı Konak” ve “Sihirli Biber Tarlası” adlarındaki yayınlanan roman ve öykü kitaplarınızı okuduğumuzda hayal, korku ve ürpertilerle dolu gizemli maceralar içinde hayvanlar, garip yaratıklar, ejderhalar, dev yılanlar,  canavarlar, konuşan kediler, sihirler, büyüler, korkular vb. ve sahileşme yanılsamaları yaratan gerçek dışılıklar hakkında ne demek istersiniz?..

---Ben aslında bunları yazarken, yaşamak istediğim bir dünyayı anlatıyorum ve okuyanların aklında da, “Acaba bunlar gerçekten var mı? Böyle bir şey olabilir mi? Yani okurda gerçekten olabilirlik duygusu uyandırıyorum. Bana ulaşan okur izlenimlerden bu sonucu çıkarıyorum. “Gerçekten “Adonya” diye bir ülke var mı?” diye soranlar bile oldu. Konu ney biliyor musunuz? Ben bunlara inanarak yazıyorum. Bu gerçeklik gibi olayı ordan geliyor. Tabii bu konuyu beğenmeyen biri için çekici gelmeyebilir.

***Yani siz böyle bir dünya olduğuna inanıyor musunuz?  

---Kesinlikle inanıyorum böyle bir dünya olduğuna. Ama bizim o dünyayı fark edemediğimize ya da bizden gizlendiğine de inanıyorum.

***Yazanı korkutmuyor mu bu tür öyküler, romanlar?.. Özellikle geceleri yazıyorsanız…:)))

---Bir şey söyleyeyim mi?..  Bu yazdığım kitapları gece okuduğumda ben de ürperiyor, korkuyorum. Herhalde ben de kendimin sıradan bir okuyucusu oluyorum ki; çünkü genellikle, gecenin sessizliğinden ve gizeminden yararlanmak için geceleri yazan biriyim. Fakat yazarken, heyecanla romanın akışına kapıldığım için böyle bir şey olmuyor.

***Peki kedi olayına ne diyorsunuz?... Kitaplarınızda baskın bir kedi olgusu var… “101 Konaklı Oda”da Kedi Prenses; “Sihirli Biber Tarlası”nın “Karanlıkta Bir Gece” adlı öyküsünde Çintilla, “Mumlu Köşk’ün Esrarı”nda Mike, “Çikolata Cini”nde Kerit ve Tamba ile başlığa oturan “Kedi” vurgusunun baskın bir figürsel yoğunluğu görülüyor. 380 sayfalık “Adonya”nın ise bir kedi cumhuriyetine dönüştüğü söylenebilir. Görülüyor ki, çok iyi içselleştirdiğiniz yapıtlarınızda kedi bir başat bir figür ve sanatsal yaratım noktası… Bu konuda söylemek istediğiniz bir şey var mıdır?

---Ben kedilerle büyüyen bir çocuktum. Hayatımın her döneminde bir ya da birden çok kedim oldu. Kedi benim için çok önemli. Kedileri çok iyi tanıdığımı ve iletişim kurabildiğimi düşünüyorum. Kedisiz bir hayat düşünemiyorum.   

***O zaman size “Kedi Yazar” diyebilir miyiz?

---Onur duyarım, çok hoşuma gider…  

***Neden öyle, neden böyle demeyeceğim; demeye de hakkım yok biliyorum… Bazen geldiği konum ve ortamdan kaynaklanan baskın bir sanatsal yaratıcılık yönteminin doğal sonucudur ki yazar yaşadığını, bildiğini ve de etkilendiğini anlatır. Bu açıdan düşündüğünüzde sizi bir yazar olarak bu içerik ortamına iten, etki eden herhangi bir şey oldu mu?

***İlk kitabım olan “Adonya”yı daha yazmadan önce, daha küçük olan 7-8 yaşlarındaki yeğenim kendisine masallar uydurup anlatmamı isterdi. O masal kahramanlarının içerisinde kendisi de olduğundan dolayıdır ki çok mutlu oluyordu. Fakat ben anlatmayı sevmiyordum. Bir gün dedim ki ona: ”Ben bu masalları deftere yazsam, arkadaşınla birbirinize okusanız olur mu? O da kabul etti ve böylece “Adonya”ya başladım. Fakat bir masal olarak başlayan yazılarım, maceralar çoğaldıkça romana dönüştü.  

***Eleştiri, iyilik, doğruluk, güzellik vb. izlekleri yanında bir de kültürel bir içerik birikimi de edinilen romanlarınızda özellikle insanlarla hayvanlar/kediler arasında gizil bir eleştirellik de olduğunun söylenebilirliği hakkında neler demek istersiniz?

--- Özellikle bu hayvanlar konusunda satır aralarında kötü davranış ve terk edilme ilgili eleştirilerim var. Eleştiri yanında, çocukların zihnine küçük yaşlardan itibaren hayvan sevgisini aşılamanın gerektiğini düşünüyorum.

***Kimin için yazdığınızı sorabilir miyim?

---Hayallerini içselleştirebilen ve onları görünür kılabilen çocuklar ve içindeki çocuğu her daim yaşatabilen yetişkinler için yazıyorum.  

***Yayınlanacak roman ve öykülerinizde korku, sihir eksenli gerçeküstü çizgisini mi sürdüreceksiniz?

---Aslında ben tarzsız bir tarza sahibim… Korku, polisiye, aşk, macera, tasavvuf gibi konuları şu ana kadar işledim, yazdım. Genel olarak fantastik baş tacımdır. Okurken de, yazarken de en çok tercih ettiğim bir türdür. 

 

*SANAT GENEL

***Sanat ve edebiyatın yetenekle ilgili olup olmadığı konusuna nasıl bir yanıt vermek istersiniz?

---Mutlaka doğuştan sanatçı ve yetenek sahibi olan insanlar vardır. Bununla birlikte çok okuyan ve yazmayı çok isteyen insanların da iyi şeyler ortaya çıkarabileceğini düşünüyorum. Fakat şu da bir gerçek ki, bunlar asla yetenekle doğan bir sanatçının eserleri düzeyinde olmayacaktır.  

***Sizce öykü-roman-şiir, yazar-şair nedir, ne değildir demek neleri anımsatıyor?...  

---İnsanlar bir kitabı çok beğendikleri zaman o kitaptan etkilenirler ve artık farklı bir insandırlar. O dünyadan aldıklarıyla başka bir yöne evrilmişlerdir. Bunu sağlayan yaarın yaratım gücü yadsınamaz. Bir de bununla birlikte dikkati çeken bir şeye değinmek isterim… Necip Fazıl, şairden söz ederken “madde, nebat, hayvan, insan, şair, tanrı…” gibi dizdiği varlık sıralamasından söz etmesi bana mantıklı ve doğru gelir.     

            ***Bir yazarın, şairin, sanatçının olmazsa olmazı olan üç şeyi saymanız istense, öncelik sıralamasına göre neler olduğunu söyleye bilir misiniz?

            ---Benim için bir sanatçıda bulunması gereken en önemli şey hayal gücüdür. Çünkü hayal gücü sizi her yere götürebilir ve size her şey yaptırabilir. Bütün sanatlar hayal gücü temelinin üzerinde yükselir. İkinci olarak, sanatçının çok iyi bir gözlemci olması gerekir. Üçüncü ise azimli olunması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ne kadar yetenekli de olsanız disiplinli bir şekilde çalışmadığınız zaman mükemmel sona ulaşamıyorsunuz.   

            ***Beğendiğiniz, etkilendiğiniz şair, yazar ve sanatçılarla; yazarlık yolunuza ışık tutan yazar, şair ya da sanatçılar oldu mu? 

            ---Edebiyatta idolüm Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır. Ayrıca, önemli, bulduğum ve etkilendiğim “Çalıkuşu”suyla Reşat Nuri Güntekin, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” ile Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yanı sıra; Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Stephan King, Margareth Weis, Rowling, ve Tolkien gibi yazarlar ile Orhan Veli, Atilla İlhan, Ümit Yaşar, Murathan Mungan gibi şairlerdir.    

***Yazarlık yolunda yürümeye başlayan, yürümek isteyen gençler için neler söylemek istersiniz?

            ---İlk planda söylemek istediğim şey şu: Olabildiğince öz Türkçe kullanmaları gerekiyor. Şimdiki gençlerde şunu görüyorum… Son derece imlâları bozuk ve bunu gereksiz görüyorlar. Oysa düzgün kullanım çok önemlidir ve bir dili korur. Ayrıca şiir olsun, nesir olsun, genel olarak avam ve argo bir üslubun kullanılmasını doğru bulmuyorum. Naif bir üslubu öneriyorum. Uzun, çok uzun betimlemelerden kaçınmalarını tavsiye ediyorum. Unutmamalılar ki, okuyucu samimiyeti sever.

            *** Sizin bu dil konusundaki eleştirilerinize adı yayınevine çıkmış bazı yayın odaklarının da katıldıklarını belirtebilirim. Paragrafı gereksiz gören, dil ve dilbilgisi kurallarını önemsiz bulan, ya da belki paragöz bakışında yetersiz kalan yayınevlerinin yanı sıra; akım, tarz vb. öykünmelerle sanatta yenilik yaptım sayan ya da önem vermeyen, bilmeyen, dile de oldukça zarar veren moda sevdalısı yazın cahilleriyle de son yıllarda sık karşılaşmanın insanı üzdüğünü vurgularken; söyleşimizle ilgili son olarak söylemek istediğiniz bir şey olup olmadığını da sormak isterim.

        ---Benimle böyle bir söyleşi yaptığınız için teşekkür ederim…

       ***Söyleşi dizimize renk kattığınız için ben size teşekkür ederim. Şiirlerinizden bir-iki örnekle kapatalım söyleşimizi isterseniz…

---Tabii… Güzel olur…        

           

AŞK

Bir söğüt dalı gibi eğilir gider hüzün

Buluşunca yüreğimle yüzün.

 

               BUGÜN

Eserse essin rüzgâr artık

İsterse kasırgalarda savrulsun bedenim

Zerre kadar peşinde değilim dünlerimin

 

GÜNEŞLİ OLMASIN BAŞIMIN ÜSTÜNDEKİ GÖK

Hayat patika bir yol gibi uzanmalı önümde,

Dümdüz bir yolda yürümek ne sıkıcı

Saçlarımı okşamalı rüzgâr sessizce

Güneşli olmasın başımın üstündeki gök

 

                                                Elif Gülnur Parmaksız

 

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92