Hüseyin Erkan, Eğitimci/Yazar


Köy Enstitüleri 2


1953 AKSU KÖY ENSTİTÜSÜ

Sevmek… Sevmek… Gene Sevmek…

Budur sadece bildiğim.

Tanrım! Aşk ver petek petek,

Değsin dünyaya geldiğim…

Sabri Galip Nakipler

 

1953 Eylül’ünde henüz 11 yaşındayken Antalya yakınındaki Aksu Köy Enstitüsü’ne öğrenci olarak girip 6 yıl eğitildikten sonra 1959 Temmuz’unda öğretmen olarak mezun olduğum eğitim yuvasından, geçen hafta birkaç satırla söz edip geçivermek vicdanımı sızlatıp durdu benim.

Bir hafta boyunca gece gündüz:

“Nasıl bu kadar vefasız olabilirsin ki Hüseyin Erkan? O ‘Enstitü’, o okul, o yuva 6 yıl boyunca bağrına basmadı mı seni? Sabah kahvaltı, öğle ve akşam üç çeşit yemekle karnını doyurup beslemedi mi?

Atletinden donuna, ceketinden pantolonuna, dahası çorabından ayakkabına varıncaya dek insanca giydirip donatmadı mı?

Ders kitapları ile defter, kalem, boya, fırça vermedi mi?

Geceleri yatacak yerin mi yoktu; ranzan, yatak ve battaniyen mi?

Kirlenen giysilerin mi yıkanmadı her hafta, yastık kılıfı, yatak örtüsü ve nevresimlerin mi?

Hamamında sıcak suyla banyo yapmadın mı, her istediğin zaman?

Bütün bunlara karşılık para pul istedi mi senden?” diye diye başımın etini yedi de yedi.

Haklıydı; yüzde yüz haklıydı hem de. O güne dek evimde, köyümde yemediğim yemeklerle besledi beni o yuva.

Aksu’ya gidinceye dek hamamda da yıkanmamıştım, ranzada da yatmamıştım hiç.

Nerede takım elbise? Doğru dürüst bir pantolon, ceket bile giymemiştim. Akseki’ye yaya dört saat uzaklıktaki köyümüzde meşin topu bırakın, lastik topu da yoktu hiç kimsenin.

Yeni yuvam Aksu Köy Enstitüsü’nde ders dışı zamanlarda oynayabileceğimiz voleybol sahası da vardı; basketbol ve futbol sahaları da…

İş derslerini rendeden törpüye varıncaya dek iş âletleri olan işlikte, resim derslerini resim atölyesinde, müzik dersini piyanosu da bulunan müzik evinde, tabiat bilgisi, biyoloji ve kimya derslerini laboratuvarlarda, tarım derslerini de bahçede ve bağda yapardık.

“Kütüphanesi yok muydu?” diyeceksiniz.

Olmaz olur mu, olmaz olur mu?

Hem de çok güzel bir kütüphanesi vardı. Ayrıca aydınlık bir okuma salonu… Günlük gazeteler, aylık dergiler bulunurdu masalarda. Ve açık dolaplarda çeşit çeşit kitaplar…

Gazete, dergi, kitap okuma alışkanlığımı bu güzel kütüphanede kazandım ben.

800 öğrencinin aynı anda yemek yiyebildiği büyük bir yemekhanesi vardı Aksu’nun. Bu binaya birleşik mutfağı ve bulaşıkhanesi de…

Yemekhane, aynı zamanda tiyatro, sinema ve konferans salonu olarak da düşünülüp planlanmış; dolayısıyla sahnesi de unutulmamıştı.

Hemen hemen her hafta cumartesi akşamları ya bir temsil sahnelenirdi, ya da şiir okuma yarışmaları, müzik ve ünlü bir büyüğü anma gibi etkinlikler yapılırdı.

Daha sonraları özellikle sinema…

Yatakhaneler, derslikler, hamam gibi yemekhane de okulun ilk kuruluş yıllarında, öğretmenlerin gözetiminde kız ve erkek öğrenciler tarafından birlikte yapıldığını duyardık.

Evet ya 1940’lı yıllarda, kız ve erkek öğrenciler birlikte okurlarmış Aksu’da ve Aksu gibi 21 Köy Enstitüsü’nde. Ne güzelmiş! “Kim, niçin bozmuş o güzelliği?” diye kızardım için için.

Çok sonraları öğrendim nedenini. O güzelliğin yıkılmasına neden olanlara hiç dinmedi öfkem. Bağışlayamadım; hoş göremedim hiçbirini.

Dört yıl boyunca, ne ben bir kız yüzü görebildim okulda, ne de arkadaşlarım… Beşinci sınıfta, tek bir kız öğrencisi oldu Aksu’nun. 800 diken içinde bir gül… Hem de bizim sınıfımızda o gül…  

Adı Şeyma

Uzun boylu, güleç yüzlü, tatlı mı tatlı!

Düş değil, gerçekti bu. Kimdir, necidir derken, çözdük bilmeceyi sonunda. Kimya dersimize giren Sezai Ertuğrul öğretmenimizin Antalya Lisesi’nde okuyan kızıymış. Bizim okula nakledilmiş. Bizimle birlikte okuyup öğretmen olacakmış o da.

Aman ne güzel, ne güzel!

Erkeksiz de olmaz; doğru dürüst bir toplum, kadınsız da…

“Öyle ise, okullar başta olmak üzere, hiçbir yerde ayrılmamalı, ayırmamalı!” derim ben, bu iki cinsi.

Evet, Aksu’daki bizim şanslı sınıfımız, iki yıl Şeyma ile birlikte okuduk. Ne biz bir zarar gördük bundan, ne de Şeyma… Aksine giyim kuşamımız başta olmak üzere konuşmalarımıza, şakalarımıza da daha bir dikkat eder olduk, oturup kalkmamıza da…

Önemli bir konudur bu ama şimdilik bırakalım burada.

Dersliklerimiz gibi, genellikle 40-45 kişilikti yatakhanelerimiz. Saat 6:00 sularında uyanırdık sabahları. Temizlikten sonra ilk işimiz, yatağımızı düzeltmek olurdu. “Arslan yatağından bellidir” derdi öğretmenlerimiz.

Çakal olmadığımız için hiçbirimiz, güzelce düzeltmeden yataklarımızı, ayrılmazdık yatakhaneden.

Sınıflarımız gibi, yatakhanelerimizi de nöbetleşe kendimiz temizlerdik. Ayrıca gezip tozduğumuz alanları kirletmemeye çok özen gösterirdik. Çevremizi temizleyen de bizdik çünkü. Kendi temizlediği yeri kirletmek ister mi insan?

Cumartesi günleri öğleye kadar ders yapılırdı. Yemekten sonra kampana vurur, okul müdürüyle tüm öğretmenler ve öğrenciler meydanda toplanır, İstiklal Marşı eşliğinde bayrağımızı çekerdik göndere.

Sonra, geçen haftanın bir değerlendirmesini yapmak üzere dikdörtgen biçiminde sıralanırdık.

Bir hafta önce, 7 gün için son sınıflardan açık oyla seçtiğimiz “Öğrenci Başkanı” yaptığı ve yapamadığı işler hakkında bilgi verir; açıklamalarda bulunur, “Şimdi söz sizde. Buyurun, eleştirilerinizi bekliyorum.” diye bitirirdi sözlerini.

Nedenini söyleyerek takdir eden de olurdu, eleştiren de…

Okul müdürü ve o haftanın nöbetçi öğretmenleri de genel bir değerlendirme yapıp önemli noktalara dikkatimizi çekerek bizleri iyiye, doğruya, güzele yönlendirmeye çalışırlardı.

Portakal, limon, mandalina, turunç ve greyfurt ağaçlarının bulunduğu güzel bir meyve bahçemiz de vardı; dersliklerimizin yüz metre kadar güneyinde. Ve bu bahçenin ortasında büyükçe bir kümes…

Tavuk dışında kaz, ördek ve hindiyi ilk kez burada gördüm ben.

“Kabaramazsın kel Fatma, annen güzel sen çirkin.” deyip hindileri kızdırarak onları “gulu gulu” diye bağırtmak çok hoşuna giderdi kimi arkadaşların.

Daha söylenecek çok söz var bu konuda ama devamı haftaya…

 

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05