Ahmet Yaşar Aktaş


Mavi Vatan Siyaseti

Değişik kaynaklardan derlediğim ilgiyle okuyacağınızı umduğum kimi bilgileri aşağıda dikkatinize sunmak isterim.


İddia edildiği gibi 12 Ada’yı 1923 Lozan Barış Antlaşması  (LBA) ile mi yitirdik?

 “Yanı başımızdaki adaları vermişiz… Geçmişteki anlaşmaları büyük başarı öyküsü diye ilkokul ders kitaplarında yutturmaya çalıştılar.” diyenler artık şimdilerde “Lozan uyarınca ege adaları silahsız olmalıdır. Yunanistan askeri birliklerini adalardan geri çeksin!” diyerek LBA’na dayandırıyorlar siyasetini. Neden mi?

12 Ada’yı, 1911 Trablusgarp Savaşı sırasında italya,

Ege Adalarını, 1912 Balkan Savaşı sırasından yunanistan işgal etti.

İkinci Balkan Savaşı’ndan sonra Londra’da 14 Şubat 1914’de toplanan Büyükelçiler Konferansı’nda, 6 devlet (almanya, avusturya-macaristan, ingiltere, fransa, italya, rusya) Meis hariç, 12 Adayı italya’ya; bütün Ege Adalarını yunanistan’a verdi.

Yunanistan’a Kuzey Ege adalarının yalnızca kullanma hakkı eşsöylemle zilyetlik hakkı verildi. Bu adaların egemenliği, mülkiyeti, hava sahası Türkiye’de kaldı.

Yine anlaşmanın 13. maddesiyle yunanistan adaları askeri amaçla kulllanamayacağı karar altına alındı. Bu karar, 1923 LBA’nın 12. maddesi ile bir kez daha teyit edildi.

Birinci paylaşım savaşı başlarken, 12 Ada fiilen italya’nın; Ege Adaları fiilen yunanistan’ın elindeydi.

Kısaca bu tarihte Osmanlı’nın elinde fiilen hiçbir ada yoktu! Özcesi, Türkiye anılan adaları 1923 LBA ile kaptırmadı, biline! Tersine Türkiye, 10 yıldır yunan işgalinde olan Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adalarını geri aldı!!!

Şimdi dış siyasetteki üstün başarılarımızın (!) sonuçlarına bir bakalım.

Günü kurtarmayı, yalnızca iç kamuoyunu doyurmayı amaçlayan kısa vadeli siyasal mülahazalar öne çıktı. Örneğin iç siyaset bakımından akp saflarını sıklaştırma en başa kondu. İç ile dış politika arasındaki duyarlı denge gözetilmediğinden dış politika, iç siyasete endekslendi. Bu kendiliğinden manevra alanının kaybolmasına, kendimizi köşeye sıkıştırma sonucunu ve iç siyaset etkisindeki dış politika giderek Türkiye’yi yalnızlaştırdı, yalnızlaştırıyor.

Yurt dışı kadrolarına “monşer” denilerek deneyimli diplomatlarımızın yerine ölçüsüz atamalarla Büyükelçiliklere diplomasi eğitimi, deneyimi olmayan eski siyasetçiler getirildi. Bu da, Dışişleri Bakanlığı’nın tarihsel, kurumsal kimliğini yıpratarak uluslararası etkinliğini, ağırlığını azalttı.

Bu başarılı (!) politikaların temelinde, “liyakatsizlik, ciddiyetsizlik ve hamaset”in rolünün de dikkate alınmasının önemini uzmanlar belirtmektedir. Örneğin biden, macron, trump açıklamalarıyla ülkemizin çıkarları/saygınlığına yönelik adımlar attı.

Özcesi, izlenen edilgin politika, yunanistan’ın Ege ile Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz yataklarına sınırsız değilse bile, büyük oranda sahip olmasının koşullarını kolaylaştıran türden. Yunanistan da, Türkiye’nin içine düştüğü yalnızlıktan yararlanma fırsatını iyi kullandı.

İsrail ile yunanistan’ın 2015 yılından beri Ege’deki Türkiye ait petrolü çalıyor. Türkiye’nin buna seyirci kaldığı basına yansıdı. Nasıl mı?

2009’da yunan enerji şirketi Energean, hiçbir engelle karşılaşmadan Taşoz Adası çevresinde petrol arama, sondaj çalışmalarına başladı.

Oysa aynı yunanistan Bern Mutabakatı’na aykırı hareketle 1987’de aynı yerde sondaj çalışmalarına başlattığında, Turgut Özal, Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait savaş gemilerini Taşoz’a gönderince, yunanistan tüm arama, sondaj çalışmalarını durdurdu.

 

Özcesi akp döneminde Bern Mutabakatı ihlal edilerek yunanlılar Taşoz Adası Türk karasularında petrol aramaya, çıkarmaya başladı.

Anılan şirket, 31 metre derinlikte 7 petrol kuyusu açarak israil ortağı kerogen capital ile petrol çıkarmaya başladı. 2020 yılı itibarı ile Türk karasularında bulunan 11 petrol kuyusundan günde 4 bin varil ham petrol çıkarıyor. Dış siyasetin üstün başarısı mı?

 

Mısır’dan patates, yunanistan’dan pirinç dışalımı

            İhvancı siyaset nedeniyle ilişkilerin kırılganlığı sürerken, Mısır, yunanlılarla bize karşı anlaşma yaptı. Bu koşullarda Türkiye, oradan patates ithal edip Niğde’de depoladığı basına yansıdı.

            Yunanistan ile gerilimin yükseldiği şu günlerde, Toprak Mahsulleri Ofisi oradan yüzlerce ton pirinç ithal etti. Yerli diye piyasaya sunuldu. Pirinç paketin ön yüzünde “yerli” ibaresi varken, arkasından yunan malı olduğu yazılı. Tarih de, 9 Eylül. Ne tesadüf? Bu ne perhiz, bu ne karın ağrısı…

Sağlıcakla sevgiyle Atatürk ile kalınız!

 

Durmuş Sığırcı
1.10.2020 17:06:57
Sevgili hocam suç biz öğretmenlerde... Yerli malı haftasını kutlarken, yalnızca yeyip içmeye öncelik tanımışız. Yediklerimizin hangisi yerli, hangisi yabancı öğretmediğimizden, adamlar da ancak yediklerini biliyorlar.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04