Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


‘MİLLİ DEVLET’TEN ‘RANTİYE DEVLET’E (14)


KATILIMCI DEMOKRASİ OLMADAN HİÇ OLMAZ -1-

Bu bölümde önce, “demokrasi, cumhuriyet, katılım ve siyasi partiler” kavramlarına göz atacak, sonra da “Milli Devletimizin Kuruluş Esaslarına Döndürülmesi İçin Esas Alınacak Yol” konusunda görüş belirtilecektir.

Demokrasi, vatandaşların, devlet teşkilatı ve politikasını şekillendirmede eşit haklara sahip olduğu bir tür yönetim biçimidir.  Sözcük TürkçeyeFransızcadan geçmiştir. Genellikle “devlet yönetim biçimi” olarak değerlendirilmesine rağmen üniversiteler, işçi ve işveren kuruluşları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşları da demokrasi ile yönetilebilir.

 

Demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde en yaygın kullanılan “devlet yönetim sistemi” haline gelmiştir.

Cumhuriyet bir rejim, demokrasi ise cumhuriyetin uygulanış şekillerinden biridir.

Demokratik (halkın karar verdiği) cumhuriyetin yanında teokratik (dini esaslara dayalı) cumhuriyet, oligarşik (sınırlı sayıda kişinin karar verici olduğu) cumhuriyet ve sosyalist cumhuriyet uygulamaları da vardır. Demokratik cumhuriyetlerde, devletin karar ve yürütme organlarını belli aralıklarla halkın seçmesi esastır. Bu sistem genellikle Kara Avrupa’sında kabul görmüşken örneğin İngiltere, Hollanda, İspanya gibi rejimi krallık olan kimi ülkelerde görünüşte halkın seçmediği sembolik bir kral ya da kraliçe başta bulunmasına rağmen yönetim halkın elindedir.

Bir rejimin tam demokratik cumhuriyet olabilmesi için, gönüllü birlikteliklerle bir arada bulunan o ülke halkının tüm kesimlerinin çoğulcu, özgür iradeleri ile yönetim ve denetim süreçlerine doğrudan katılması; tüm sivil kurum, kuruluş ve kadroların farklı alt kimlikli, değişik inançlı ve çeşitli kültürler içerisinde bir arada yaşamasına imkân veren bir devlet yapılanmasının gerçekleştirilmesi gerekir.

Demokrasi için ölçü alınabilecek temel gösterge, “Halkın kararlara katılımıdır.” Genelde halk kararını, adil seçimlerle kendisi tarafından belirlenen temsilcileri (bizde milletvekilleri) eliyle ortaya koyar. Demokrasi için sandık gerekli olmakla birlikte yeterli değildir. Temel insan haklarına saygı, özgür basın, hukuk devleti ve şeffaflık demokrasinin ‘olmazsa olmaz’ yan şartlarıdır.

Katılım, her vatandaşın karar süreçlerinde aktif rol alabilmesidir.

 

Katılımcı demokrasi, fikrî temellerini klasik demokrasinin yücelttiği halk egemenliği, yurttaşlık, ortak fayda, uzlaşma gibi değerlere günümüz koşullarında yeniden anlam kazandırmaya çalışmaktadır. Bu anlamda katılımcı demokrasi ideal demokrasiyi arzulayan bir siyasal yapıyı öngörür. Çağdaş demokrasi katılımcıdır. Dolayısıyla artık demokrasi sadece halkın belirli dönemlerde sandığa gidip iradesini belirledikten sonra bir dahaki sandığa kadar iradesini uyku moduna aldığı bir sistem değildir. Sandık ve sayı hiç şüphesiz demokratik meşruiyetin kaynağıdır. Ancak çağdaş demokrasi aynı zamanda kamu yönetiminin her alanında ve sürecinde de halkın katılımını esas alır.

Siyasi Partiler, temsil işlevi için kullanılan araçlardır. Demokratik ülkelerde siyasi parti, bireylerin aktif siyaset yapacakları alanlardan biri ve en önemlisidir. Ülkelerdeki seçim sistemlerine bağlı olarak iki partili sistem ya da çok partili sistem ortaya çıkar.

Demokrasilerde bireylerin devlet yaşamına katılımları önemli ölçüde Siyasi Partiler aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu siyasal yaşam tarzında insanlar birçok parti arasından kendi düşünce tarzına uygun olan ve iktidarda görmek istediği partinin seçimini yapabilmektedir. Çok partili siyasal yaşam sonucu ülkede farklı ideolojiler oluşur ve bu çeşitlilik, düşünceler arası rekabete sebep olarak gelişimi arttırır.

Amerika ve İngiltere gibi Anglosakson ülkelerde iki partinin ağırlıklı olduğu sistemler, seçmenlerin çoğunluğunun bulunduğu ‘orta alandaki’ bir yoğunlaşmaya yol açma ve daha radikal düşünceleri dışlama eğilimindedir. Her bir partinin çok sayıda görüşü temsil ettiği düşünülür.

Avrupa geneli ve bizde olduğu gibi çok partili siyasi sistemlerde ise düşünceler daha doğrudan temsil edilir. Dinsel, etnik veya sınıfsal düşünceleri temsil ettiğini düşünen partiler de bulunabilir. Bu durum, halkın egemenliğinin meclise daha fazla yansımasını sağlarken, mecliste farklı görüşlerde bulunan birçok parti olduğu için istikrarın sağlanması güçleşir.

Siyasal partilerin kuruluş ve teşkilat yapılarıyla ilgili esaslar devletin anayasasında, ayrıntıları ise siyasal partiler kanununda düzenlenir. Siyasal partilerin teşkilat yapıları ve teşkilatın iç işleyişleri kanun ve anayasaya aykırı olmamak kaydıyla parti tüzüklerinde gösterilir.

Siyasal partiler özü itibarıyla kamu kurumu değildir. Mal varlığı esası üzerine kurulmamış, ticari olmayan sivil toplum kuruluşlarıdır. Amacı, “Seçimle iktidara gelerek önceden beyan ettiği siyasi program doğrultusunda ülkeyi yönetmek,” olan derneklerdir. Amacı ile diğer benzeri sivil toplum yapılarından ayrılırlar.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre:

  • “Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.” (Md. 68/2)
  • “Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir.” (Md. 69/1)

2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu Madde 93 hükmünce: “Siyasi partilerin parti içi çalışmaları, parti yönetimi, denetimi; parti organları için yapılacak seçimler ile parti genel başkanlığınca, genel merkez organlarınca ve parti gruplarınca alınan kararları ve yapılan eylem ve işlemleri parti tüzüğüne, parti üyeleri arasındaki eşitlik ilkesine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz,” ise de “Yasada yaptırımı bulunmayan” bu talep, “Bir idealin dile getirilmesi,” olarak kalmıştır.

 DEVAM EDECEK…

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05