Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe

Tarih: 25.07.2017 09:45

MUTAND YÜZÜNÜ GÖSTERDİ

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye´nin Suriye gelişmelerinde en hassas olduğu konulardan biri, yapılan yeni açıklamalarla, ABD´nin bölgesel hedefinin boyutunu ortaya koydu. Türkiye, olayların başından bu yana YPG/PYD´nin Suriye kuzeyindeki etkinliğine dikkat çekerek, yapılmaya çalışılan demografik yapı değişimi üzerinde durup, YPG/PYD=PKK gerçeğini defaten gündeme getirdi. Ancak ABD, her seferinde PKK ile PYD/YPG yapılanmasının farklı olduğundan bahisle, terör örgütüyle olan bağının bir ayağını sürekli sisledi.

Obama yönetiminin son zamanlarında, Rusya´nın bölgesel etkinliğini fiilen artırması ve sahada İran´ın da aktif yer almasıyla, bir durgunluk/bekleme dönemi geçiriyor izlenimi veren ABD, Trump yönetimiyle birlikte yapmaya başladığı bölgesel girişimlerde, esasen çok da şaşırtmadı. İlk yurtdışı gezi programını bölgeye yapan Trump, bölgenin ABD için önemini bir kez daha vurgularken, IŞİD terör örgütü üzerine yapılacak baskının istikametini gösterirken, YPG/PYD´nin, dolayısıyla PKK´nın, bölgesel aktör olarak kullanılacağını belirtmekten çekinmedi. Türkiye´nin, Rakka operasyonu için fiilen düzenli ordusu ile katılma teklifini geri çevirip, bu harekâtta bölgesel güçlerin daha etkin olmasıyla, bölgenin geleceğinde sıkıntıların azalacağı, bölge halkının kendi geleceğini sahipleneceği tezini ortaya atarken, SDG (Suriye Demokratik Güçleri) olarak adlandırdığı yapılanmayı ortaya sürdü. SDG´nin ağırlıklı gücü zaten YPG/PYD´den oluşurken, araya serpiştirilmiş Türkmen ve Arap güçleriyle, bu yapılanmanın, Suriye´nin milli yapısını temsil ettiği imajı verilmek istense de görünen, mutand benzeri bir yapılanmaydı ve sonunda YPG/PYD = SDG açıklaması geldi. Bu açıklamayla birlikte, Suriye kuzeyindeki KCK yapılanmasının etki alanı bir anda genişledi.

Bu durumda yeni yapılanma, SDG=PKK realitesiyle, bölgede oynanan oyunda ortaya konulan karakterin mutand kimliğini ortaya çıkardı. Görünen o ki Suriye gerçeğinde artık bir KCK yapılanması var ve kuvvetle muhtemel bu yapılanma, Esat rejiminin de üzerinde olacak. Yani Suriye coğrafyasında planlanan yeni yapılanmada üçlü, dörtlü bir görünüm beklerken, değişim hızlı geldi ve Türkiye´nin birlikte hareket ettiği ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) için de son yaklaştı.

ABD bu isim oyunuyla, başından bu yana planladığı koridoru, Türkiye´nin El Bab´a uzanan Fırat Kalkanı Operasyonu´na ve Esat kuvvetlerinin Rusya ile birlikte Menbiç güneyine tertiplenmesine rağmen, biraz daha güneyden de olsa İdlip ile bütünleşerek tamamlamış oldu.

Her ne kadar tek başına hareket ediyor görünümü verse de Rusya, sahadaki manevraları ile ABD´nin planları önüne bir engel çıkarmıyor. Kazan kazan prensibi devrede ve her iki küresel güç, bölgesel varlığını bir şekilde garanti altına alıyor.

Bölgede kazan kaynamaya devam eder, ileriye yönelik planlamalar da güç odakları liderlerinin yaptığı açıklamalarla ortaya çıkarken, bir kısım önemli söylem, satır aralarında geçiştiriliyor.

Her ne kadar bölgesel gelişmeler enerji mücadelesi üzerinde yoğunlaşıyor görünse de küresel ısınma ile birlikte, yeniden yapılandırılmaya çalışılan sınırların içerisinde, suların paylaşımıyla ilgili yeni dengeler oluşacağını da İran´ın, kendi topraklarından çıkarak, bölgeye hayat veren nehirler üzerindeki denetimini artırmaya hazırlanırken, hedef göstererek yaptığı söylemlerden anlıyoruz. İran´ın, Türkiye´nin Dicle ve Fırat su politikalarını, Cumhurbaşkanı seviyesinde eleştirmeye başlaması dikkat çekici. Bu gelişme, bölgesel dizaynda suların etkinliğini de ortaya koyarak, oyunun kurallarındaki yeni veya gizli eklentilerin dikkate alınması gerekliliğini işaret ediyor.

Büyük İsrail Stratejisi ile hayat bulan bölgesel politikalarda, Türkiye´nin üzerinde bulunduğu coğrafyanın neden bu kadar önemli olduğu sorusunun cevaplarından biri de böylece ortaya çıkıyor. Oynanan oyunun senaryosu, sadece enerji üzerinde yoğunlaşmıyor. Küresel ısınmanın etkisiyle oluşacak yeni iklimsel avantajlar, enerji kaynaklarının etkin kullanımı, ticaret yollarındaki dengelerin yönü, evangelist akımların istemleri gibi birçok etken, yapılan planlamanın şeklinin gelişmesini etkiliyor. 

Biraz geriye gidersek, AKP´nin ilk yıllarında gündeme getirilen, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesinde İsrail ile anlaşma yapılması sorunu akıllara geliyor. Vaat edilmiş topraklar üzerindeki Siyonist mücadelenin bölgedeki etkisi gözlendikçe, Türkiye´nin paçasına yapışmış ellerin çekilmeye hiç niyeti olmadığı gerçeğiyle, her an tetikte olunması gerekliliği, bir kez daha ortaya çıkıyor.

Can UĞURATEŞ                                                                           


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —