Serdar Erkan


NATO, UKRAYNA KRİZİ VE GARNİZON DEVLETLER MİMARİSİ

Türkiye, Jeopolitik açıdan çok stratejik ve vazgeçilmez bir konuma sahiptir. Özellikle Ukrayna krizinde, İstanbul ve Çanakkale boğazlarındaki askeri hakimiyetini sağlayan 1936 Montrö Boğazlar Anlaşması’yla Dünya barışındaki kilit konumuyla öne çıkmaktadır.


Türkiye’nin NATO’ya 18 Şubat 1952 yılında girişinin 70. yılı Fahrettin Altun’un mahçup çekingen kutlama ve açıklamasıyla  geçiştirildi.

NATO’nun temel ilkesi  ‘üye ülkelerin  güvenliğini sağlamak ve toprak bütünlüğünü korumak’tır.

İkinci Dünya savaşı hemen sonrasında , Atatürk -Lenin arasındaki ‘stratejik Barış’a  ihanet eden diktatör ve komünist partisi lideri Stalin’in Türkiye’den Kars ve Ardahan’ı geri istemesi, ikinci Dünya savaşının galip devleti ve büyük bir orduya sahip olan Rusya’nın bu tehdidi karşında, Türkiye’nin kendisini yalnız hissetmesine neden oldu.

Türkiye ittifak arayışına girdi.

NATO şemsiyesi altına girmek zorunda kaldı. Ancak Türkiye’den NATO’ya girebilmesi için önce Kore savaşına asker gönderilmesi istendi.

Bu memleketin bir çok evladı orada şehit oldu. Türkiye, NATO’ya girmek için çok büyük bir ‘kan bedeli’ ödedi.

Bunun karşılığında 18 Şubat 1952 de Türkiye ,NATO’ya lütfen alındı. (O yıllarda  küçük bir çocuk olan annem, dedemin  bu haberi radyodan dinlediğinde, ülkemizin yalnız kalmadığı için çok sevindiğini anlatmıştı. O zaman, halkın savaş korkusu ve duygu halini anlatması açısından bu hatıra önemlidir.)

Dünya koşullarında NATO, Türkiye’nin ucuz asker gücünü Afganistan’dan, Balkanlara Afrika’ya Dünya’nın her yerinde ateş hattında hep kullandı ve kayıplar verdik.

Ülkemizin bir çok yerinde askeri üs’ler ve dinleme istasyonları kurdurdu.

Ancak NATO ve kurdurduğu kontrgerilla, Türkiye’ye çok pahalıya mal oldu.

15 Temmuz’a kadar bütün darbelerde ve faili meçhullerde ayak izi ortaya çıktı.

1990’larda İncirlik üssündeki Çekiç güç ile Irak’ın kuzeyinde ilk garnizon devletini kurdu.

Son olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozarak, ağır silahlarla donattığı ve namluları Türkiye’ye çevrili 120 bin kişilik YPG garnizon devletini Suriye’de kurdu. Yunanistan Dedeağaçta Ege’de çok  büyük bir askeri üs kuruyor. Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın yanında yer alıyor.

Oysaki NATO’nun kuruluş amacı üye ülkelerin güvenliği ve toprak bütünlüğünü korumak olduğunu bir kez daha vurgulayalım.

Türkiye, Jeopolitik açıdan çok stratejik ve vazgeçilmez bir konuma sahiptir. Özellikle Ukrayna krizinde, İstanbul ve Çanakkale boğazlarındaki askeri hakimiyetini sağlayan 1936 Montrö Boğazlar Anlaşması’yla Dünya barışındaki kilit konumuyla öne çıkmaktadır.

Bu krizde de ABD ve İngiltere’nin başını çektiği ‘DERİN NATO’ Türkiye’yi yine kendi yanında kullanmak istiyor. Ancak, Barışçı NATO isteyen Türkiye, bu çatışmadan zararlı çıkacağını bildiği için arabulucu olma tavrını öne çıkarmaya çabalıyor.

DERİN NATO TEK KUTUPLU DÜNYA DÜZENİNİN DEVAMINI İSTİYOR

Tüm analistler, neoliberal ekonomi düzenin 1980’lerde başlayıp, 2020’de sona erdiğine ve Dünyamızın yeni bir düzen veya düzensizliğe doğru evrildiğine hemfikirdirler.

Rusya ve Çin’in; Atatürk’ün 1929 büyük ekonomik buhranından sonra uyguladığı model olan ‘karma ekonomi’ (veya devlet kapitalizmi) modeli ile YDD’da büyük bir ekonomik güç olarak geri dönerek, 2020’lerde fiili olarak ‘Çok Kutuplu Dünya’ya (ÇKD) evrilmiştir.

Ancak, eski neoliberal sömürü düzenin devam etmesi için NATO ‘da Haziran 2021’de, kabul edilen yeni strateji kapsamında, Rusya ve Çin’in geri dönüşünü engelleme kararı alınmıştır.

Bunun için gerekirse askeri (hard)güç, gerekirse diplomatik-yumuşak (soft) güç kullanarak Rusya ve Çin’i , Batıdan, Doğuya komşuları olan ‘garnizon devlet’ lerle (veya taşeron devlet) kuşatmak öncelikli stratejisi  olmuştur.

Bu çerçevede Doğu Avrupa’da Balkanlar’da, Karadeniz’de Kafkaslar’da eski Doğu bloku ülkelerini NATO üyesi yaparak, Rusya’yı Baltık Denizinden Karadeniz’e kadar NATO füzeleriyle kuşatmayı amaçlamaktadırlar.

Benzer şekilde, Derin NATO, Kuzey Afrika’dan , Ortadoğu’ya ce BOP projesi ile Irak ve Suriye’de garnizon devletçikler oluşturarak, Türkiye ve İran’ı; Asya Pasifik’te de Çin’i kuşatmak için Taiwan ve Avustralya üzerinden yeni ittifaklar ve garnizon devletler mimarisini tamamlamak istemektedirler.

GARNİZON DEVLET MİMARİSİ NEDEN ÖNE ÇIKTI ?

Garnizon Devlet kavramı, Avrupa’nın büyük bir bölümü, Batı Asya ve Kuzey Afrika’da ve Akdeniz Havzasını ele geçiren MÖ 27 -MS 395 yılları arasında Büyük Roma imparatorluğunun topraklarını kontrol etmek, düzeni sağlamak için kullandığı bir uygulamadan gelmektedir. İçinde Roma Askerlerinin aileleriyle yaşadığı ve belirli bir bölgeyi kontrol etmek amacıyla ve generallerini vali olarak atayarak yaptırdığı kalelerle korunan şehir devletçikleridir.

Anadolu’daki Tarsus ve Pompeipolis (Viranşehir) bunlardan ikisidir.

ABD de  2001’de  11 Eylül ikiz kulelerin bombalanmasından sonra, baba Bush tüm Dünya’ya verdiği ültimatomda  ‘ya benden yana olursunuz, yada düşmandan’ diyerek tek kutuplu dünyada garnizon devlet stratejisinin başlangıç işaretini vermişti.

BATI EMPERYALİZMİ ÇOK KUTUPLU DÜNYAYI NEDEN İSTEMİYOR?

 Yanıt çok basittir. Mevcut neoliberal koloniyal sömürü düzeni’nin devamı için TKD’nin devam etmesi gerekiyor.  Bu nedenle, Putin’in 2007  Münih konuşmasından  buyana öne çıkan  ‘Çok Kutuplu Dünya’(ÇKD) Kavramının temsilcileri olan Rusya ve Çin’in güçlenmesini önlemek için özellikle ABD hem askeri, hemde ekonomik stratejiler uyguluyor. Ancak  ekonomik olarak Atatürk’ün ‘karma ekonomi modelini  (veya devlet kapitalizmi)’ uygulayan  Rusya ve Çin’i ekonomik açıdan durduramadığını görüyor. Bu nedenle ekonomik ve askeri açıdan büyük güç olma yolunda ilerleyen Rusya ve Çin’i garnizon devletlerle kuşatma  stratejilerini uygulamaya ağırlık verdikleri Ukrayna krizi ile görülüyor.

Rusya’yı adeta savaşa kışkırtıyorlar. Derin NATO, Batı halklarını, 1991’de ‘Irakta Kimyasal Silah Var’ diyerek, Körfez savaşına ikna ettikleri gibi, Rusya’yı işgale davet eden büyük bir yalan mekanizması ile, Ukrayna’da bir çatışmaya ve kan dökülmesine ikna etmeye çalışıyorlar.

Bu tutumlarının esas amacı ‘Rusya’yı ve Çin’i öcü göstermektir. Böylelikle, batı kamuoyunda, COVİD-19 sonrası, yurttaşlarını ölüme terkederek itibar kaybeden, ‘Neo liberal TKD sömürü düzeni’nin sürmesine ikna etmektir.

RUSYA VE ÇİN’İN 4 ŞUBAT BİLDİRİSİ DÜNYA BARIŞI AÇISINDAN FIRSATTIR

Dünya’da COVİD -19 sonrası girilen Yeni Dünya Düzeni’nin  nasıl şekilleneceği tartışılıyor.

Derin NATO, 2020 öncesi neoliberal kolonyal sömürü düzenin sürmesini istiyor. Ancak bu düzenin sürdürülemeyeceği, ve yaklaşan Gıda ve Su krizlerine  TDK ,neoliberal düzeninin savaştan başka çözüm getiremeyeceğini tüm Dünya’da sokaktaki vatandaşlar anlamış durumda. 4 Şubat bildirisinde,  (1955 Bandung Konferansı bildirisinde de yer alan) ‘barış içinde birarada yaşama’ ilkesine atıfta bulunmaktadır. Bu ilke ve ‘egemen devletler ilkesi’ TKD’nın dayattığı garnizon devletler dayatmasına çok değerli alternatiftir.

Artık, batıda İtalya gibi ülkelerin önemli siyasetçileri tarafından Putin’in 2007 ÇKD çıkışının ve 4 Şubat bildirisinin haklılığı ifade edilmektedir.

Bu nedenle 4 Şubat bildirisi yakın gelecekte,  batıda da yankı bulacak ve çok tartışılacağı anlaşılmaktadır.

NATO’DA OLMAK BAŞKA, NATO’CULUK BAŞKA

Türkiye’de bir kısım 1980 öncesi eski solcular ve yeni anglo solcular Türkiye’nin NATO’dan çıkmasını savunurlar. Öte yandan 1980 öncesi eski sağcılar ve eski TSK üst rütbeliler de NATO’yu egemen devlet ilkesinin üzerinde görüp adeta tamamen bağımlılığı savunurlar.

Gerçek ikisinde tam ortasındadır. Türkiye büyük bedel ödeyerek girdiği ve Dünya’nın geleceğini belirleyen büyük bir organizasyonda ‘egemen devlet’ olarak söz sahibi olmalıdır, ‘Yurtta Barış, Dünya’da Barış’ ilkesi doğrultusunda çaba göstermeli, NATO ‘yu kuruluş İlkeleri üzerinden sorgulamalıdır.

Bu tutum ve çizgi, 1970’lerde ilk kez , Bülent  Ecevit, Necmettin Erbakan tarafından Kıbrıs Barış harekatı sırasında, sonrasında da, 1 Mart 2002 tezkeresi ile de Deniz Baykal  ve TBMM tarafından korunmuştur.

Bu çizginin günümüzdeki temsilcisi eski NATO daimi büyükelçisi Onur Öymen’dir.

Başta Bülent Ecevit ve Onur Öymen,  olmak üzere, NATO’nun egemen devlet olan Türkiye’ye yönelen Kuzey Irak’ta PKK terörüne destek veren Çekiç Güç operasyonlarına karşı çıkmıştır.  Günümüzde devSuriye’de egemen devlet olan Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunarak, YPG Garnizon Devletinin kurulması ve tanınması konusunda Derin NATO politikalarına karşı çıkmıştır.

Bugün AKP iktidarının bu çizginin savunulmasında mahcup ve çekingen davrandığı görülmektedir. Bu nedenle, muhalefet partilerinin daha yüksek sesle Montrö Anlaşması’na sahip çıkarak ve Derin NATO’nun, bizimde güneyimizde oluşturduğu  ‘garnizon devlet ‘ DERİN NATO stratejisine karşı, AKP iktidarını NATO ülkeleri nezdinde daha fazla çaba göstermeye zorlaması ve cesaretlendirmesi gerektir.

Bu çaba hem dünya barışı hemde ülkemizin iç ve dış güvenliği açısından çok önemli ve değerlidir.

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00