Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!

Tarih: 26.08.2021 07:41

ÖNCELİĞİMİZ KANAL İSTANBUL DEĞİL KANAL ANADOLU OLMALI

Facebook Twitter Linked-in

Kanal İstanbul’un gereksizliğini tartışmak yerine, - Bu konuda yeterince yayın yapılmıştır,- Kanal Anadolu’nun gerekliliğini tartışmak istiyorum bu yazımda.

Dünyadaki genel iklim değişikliğinin biz Anadolu’da yaşayanlara yansıması büyük bir kuraklık olarak ortaya çıkmaktadır. Kuraklıkla birlikte yangınlar, dengesiz yağışların yol açtığı seller aldı başını gidiyor. O halde bizlerin, gelecekte gıda güvenliğimizi de göz önüne alarak “Kendimize Özgü Kuraklıkla Mücadele Yöntemleri” geliştirmemiz gerekmektedir.

Nehirlerimizdeki suların, özellikle debilerinin arttığı Mart-Haziran dönemlerinde denizlere akarak geçip gittiği bir gerçektir. İşte bu, boşa akan suları insanımızın hizmetine vermemiz gerekir. Bu durum aslında gereklilikten de öte bir zorunluluktur. 

Nasıl mı olacak?

Sakarya, Göksu, Seyhan, Kızılırmak ve Fırat nehirleri bir takım önleyici ve yönlendirici kanallarla İç Anadolu’ya sevk edilerek kuraklıkla mücadele amacıyla kullanılabilirler. Kuraklıkla mücadele ederken tarımsal üretimde de hatırı sayılır bir artış bizim olacaktır.

2009 yılında başlanıp 2012’de tamamlanan 17 kilometrelik Mavi Tünel inşaatı ile Akdeniz’e giden Göksu ırmağı yukarı kot suları Konya ovasına döndürülmüş, 2015 yılında sulama sistemine su verilmeye başlanmış ise de sahadaki sulama inşaatları henüz tamamlanmış değildir. GAP Bölgesinde olduğu gibi bir gizli/karanlık el işi savsaklamakta, geciktirmekte, oyalamaktadır! Tamamlandığında Konya şehri içme suyunun da bu sistemden sağlanmasına ek olarak Konya’nın güneyinde kalan alanlar Çumra’ya ve Konya merkeze kadar sulanabilecektir. 

Bu projeye ek olarak 847 m. rakımlı bir kaynaktan çıkan Sakarya nehrinin 800 metreyi geçmeyen bir noktada önü kesilip, tutulan su 250 m. yükseltiye pompalanırsa Konya’nın batı ve kuzey batısında kalan Polatlı’dan (R. 850 m.) Emirdağ (R. 970 m.), Bolvadin (R. 1016 m.), Akşehir (R. 1050m.) ve Ilgın’a (R. 1030) kadar olan bölgeyi kolayca sulayabiliriz. Kuruyan Eber ve Akşehir göllerinin geri kazanılması da ekstrası olacaktır.

Fırat’ın 3290 m. rakımlı Karasu kolu üzerinde Erzurum’da inşa edilen Karasu I HES göletinden (R. 1676 m.) veya 2200 m. gibi daha yüksek bir seviyeden kanallara alınacak su, kapalı borularla Sakaltutan ve 2190 rakımlı Kızıldağ geçidini kolayca aşarak Sivas yakınlarında 2000 m. rakımlı kaynaktan çıkan Kızılırmak nehrine akıtılarak nehrin debisi artırılabilir. Ardından da Kırşehir yakınlarındaki Kızılırmak üzerinde kurulu 818 m. rakımlı Hirfanlı Barajı’ndan 150-200 metrelik bir pompajla Tuzgölü (R. 905 m.) havzasına aktarılacak su, gölün yeniden canlandırılmasına ek olarak batısında kalan Kulu (R. 989 m.), Cihanbeyli (R. 940 m.) ve Altınekin’den (R. 1000 m.)  güneyindeki Karapınar’a (R. 990 m.); doğusundaki Evren’den (R. 922 m.) Şereflikoçhisar’a (R. 975 m.) ve Aksaray’a (R. 980 m.) kadar olan bölgeyi sulayabilir.

1500 metre rakımlı kaynaktan çıkan Seyhan’ın ana kolu Zamantı Çayı’nın 1350 m. rakımlı bir noktada önü kesilerek tutulacak su doğal cazibe ile Erciyes’in güneyinde kalan Develi (R. 1330 m.) Yeşilhisar (R. 1330 m.) ve Niğde’ye (R. 1229 m.) kadar olan bölgeyi sulayabilecektir.

Bu çalışmalar planlanırken suyun ham petrol nakleder gibi kapalı çelik borularla nakliyesi, uygun noktalarda depolama amaçlı yeterince gölet inşası, tarımsal sulamaların damla sulama yöntemiyle yapılması, sulamaya açılan alanlardaki yer altı suyu ile yapılan derin kuyu kaynaklı sulamaların yasaklanması ilke olarak baştan belirlenmelidir. 

Böyle yapılması halinde su kaybı en alt seviyede tutulabilir. Yer altı suları yeniden kendilerini yenileme fırsatı bulur ve kuraklıkla, iklim değişikliği ile ciddi bir mücadele başlatılmış olur. 

Pompaj istasyonlarında ihtiyaç duyulacak enerjinin rüzgar veya güneş enerjisine dayalı yenilenebilir enerji santrallerinde üretilmesi de göz önünde bulundurulacak önemli bir ayrıntıdır. 

Böylece sulama ile tarımsal üretimde ortaya çıkacak 8-10 kat artış ülke ekonomisine katma değer olarak yansıyacak, tarımsal ürünlere dayalı gıda ve kimya sanayisi yatırımlarını ve sonuçta ihraç ürünleri artışını sağlayacaktır.

Milli ihtiyaçlarımızdan doğmayan, yabancı devletlerin ve çok uluslu şirketlerin istediği ve gerçekte sadece rant amaçlı Kanal İstanbul yerine Kanal Anadolu diyebileceğimiz bu sulama yatırımlarının yapılması gerçek yurtseverlik ve gerçek milli siyaset tercihi ve uygulaması olacaktır.

İp bağı dışarıda olmayan milli unsurların dikkatini çekmek istedim. 

Okuyucularım da bu konuyu sıcak tutar, sosyal medyada paylaşırsa milletimiz yararına ve gelecek nesillerimizin mutluluğu yolunda bir düşünce iklimi yaratmış oluruz.

Sağlıkla kalınız.
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —