Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


ORTADOĞU BİLMECESİ

Döndük dolaştık, yine, Ortadoğu’da İsrail ve Filistin sorununa odaklandık. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Filistin-İsrail müzakerelerinin yeniden başlaması için, Ortadoğu dörtlüsü derhal toplanmalı” diyor.


Kimdir sözü edilen Ortadoğu dörtlüsü: ABD, Rusya, BM ve AB. Bu dörtlü içinden Ortadoğu’ya müdahale etmeye yetkili olan, belki sadece BM. Çünkü Ortadoğu ülkelerinin tamamının BM’de temsilcisi varken hem söz hem de oy hakkı var. Ancak, görülüyor ki Lavrov, günümüz güç odaklarının sayısını dörde çekerek konuyla yetkilendirmiş. Akla hemen şu soru geliyor: Ortadoğu tanımındaki bölgeye müdahale hakkı sadece bu dörtlüdeyse, Çin bölgede ne yapıyor ve bölgesel güçler olan Türkiye ile İran’ın bu konuda konumu ne?

Ortadoğu kavramı için adı geçen bölge ülkeleri ve bölge alanı, halen farklı perspektiflerde farlı tanımlanırken, bölge tanımına genişletilmiş kavramı da eklenerek, Ortadoğu bölgesi, mümkün olduğunca güç odaklarının seçiciliğinde, geniş ve baskılara açık bir bölge olarak lanse edilmek isteniyor.

Ortadoğu kapsamına giren bölge, yaşanan gelişmelerle, son yüzyılın en hareketli coğrafyası konumunda. Bölgede sular bir türlü durulmazken, demografik yapılar baskılarla değişime uğratılıp bölgesel kazanımlara yönelmek, bölgenin kaderi olmuş durumda ve güç odakları, bıkmaksızın bölgede kalmak için çaba sarf ediyor.

Ortadoğu, insanlığın gelişiminde tam bir kilit noktası ve inançların gelişiminde başlama bölgesi olmasıyla tüm dikkatleri üzerinde toplarken, halen enerji mücadelesinde ve iklim değişiminde su havzaları ile yaşanabilir ekolojiyi barındırmasıyla güç odaklarının ilgi alanındayken, doğal olarak, kazanımlar doğrultusunda müdahalelerle dizayn edilmek durumunda kalıyor. Bu müdahaleler, günümüzde kimi zaman inanç kimi zaman etnisite üzerinden temellendirilmek istense de konu, güç odaklarının küresel güç dengesinde, stratejik konumlanma mücadelesinde düğümleniyor.

Ortadoğu üzerine ilginç düşünsel yapılar, tarihsel retorikle bağdaştırılarak, bölge üzerine stratejik atılımlar düzenlenirken, konu, bölgenin tarihsel derinliğinde, Sümer medeniyetine kadar götürülüyor. Öyle ki İsrail-Filistin anlaşmazlığında temel esas, Sümer Medeniyeti- Musevi Hazar Devleti bağıntısında, Aşkenaz Yahudileriyle, on üçüncü kabile üzerinden, derin Dünya devletine kadar vardırılıyor. Aslında, İsrail vatandaşlarının temelini teşkil eden Yahudi-Arap-Filistinli-Filistinliler tarihsel boyutta Akdeniz adaları üzerinden gelen ve Arap olmayan bir kavim olarak biliniyor ve Arap ülkelerinin, Filistin’e yapılanlar karşısındaki duyarsızlığı anlam kazanıyor- toplum yapısında genel istemleri öncelikle huzur ve refah için barış olurken, üst seviyede karışıklığın devamı bu boyutta belirli ailelere kadar dayandırılıp, Sümer medeniyetinin devamlılığına kadar götürülüyor ve ilginç gerekçeler var.

Yapılan açıklamalardan ortaya çıkan realite de gösteriyor ki küresel güç odakları, asla bölgeye müdahaleden taviz verme taraftarı değil. Ancak değişen güç dengelerinde, bir şekilde devreye girme çabasında olan bölgesel güçlerin ve Uzakdoğu’nun etkisi de orta vadede bölge dengelerinde ve bölgesel etnisitenin kaderinde etkin olacak gibi görünüyor. Yani, Ortadoğu bilmecesi, daha on yıllarca akılları zorlamaya devam edecek.

Can UĞURATEŞ    

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04