ÖZLEM:
KALBİNDEN GEÇENLERİN,
DUDAKLARDAN DÖKÜLMESİDİR..." -AYŞE GÖNÜL
ÖZLEM KARANLIĞI
Bir çoban vardı yüreği kuş
Açlığını koyunlarını unutmuş
Ovalar ayağının bir ak
Öteki daha uzak
Dağ yesin seni be
Bu gece nerdesin be.
Bir kız vardı bin bakış bin el
Biricik ya yıldızlarla yüzbin güzel
Şimdi içinde kocaman bir sisin
Giderken seslenir biraz: Gelir misin
Dağ seni yesin be
Bu gece nerdesin be.
Bir sevgi vardı: Dağın sırtındaki yük
Taşır gider nicedir büyük mü büyük
Sanki kımıldar çayırda çiçekte dallardan
Duyulmaz olur artık yok olmuş masallarda
Dağ seni yesin be
Bu gece nerdesin be.
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
Herkes bir kimseyi ya da bir şeyi görmek, kavuşmak ister. Özlem çekmeyen insan var mıdır? Bu duygu hayvanlarda bile görülebilir! Halit Ziya Uşaklıgil'in bir öyküsünü bana her zaman... Zevrak'la Ebru öyküsünü.
"Özleyip de vardığım her yerden, hemen kaçsam diyorum
Ne aradığımı biliyorum, ne bulduğumu
Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın?
Yüreğimi kabartan o sevinç, şimdi sonsuz bir acı oldu."
AHMET ERHAN
Neden özlemle ilgili şiirlerle başladım yazıma?
"Şiir okurları şairlerin kendilerine şöyle seslendiklerini hayal edebilirler:
Ey okur, ey şiir okuru, artık aranızda olmayan bizleri okuduğunuz şiirler yaşatır yaşatıyor; şiir okuyunuz." diye yazıyordu Enver Topaloğlu, Artı Gerçek’te...
Aynı düşünceyi paylaşıyorum. BEHÇET NECATİGİL'in "Kitaplarda Ölmek"şiirini anımsayalım:
"Adı, soyadı
Açılır parantez
Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl
Kapanır, parantez.
O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı
Bir parantez içinde doğum, ölüm yılları
Ya sayfa altında, ya da az ilerde
Eserleri, ne zaman basıldıkları
Kısa, uzun bir liste.
Kitap adları
Can çekişen kuşlar gibi elinizde.
Parantezin içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci
Ne varsa orda.
O şimdi kitaplarda
Bir çizgilik yerde hapis,
Hâlâ mı yaşıyor, korunamaz ki,
Öldürebilirsiniz."
Şairlerin özlemi, şiir okuruyla buluşmak olmalı...
O çok sevdiğimiz şairleri öldürelim mi?
Şairler yazdıkları şiirlerin okunması için çabalar; okurun duygu ve düşüncelerinde duyarlılığında, farkındalığında olumlu katkılarla yararlı olmak için uğraşırlar. Biz de okuyarak borcumuzu bir nebze olsun ödeyelim.
Öte yandan şiir okurken kazanacaklarımızı da hiç hafife almayalım.
Özgürlük ve eşitlikten yana, kendi yaşamının kurallarını koyabilme hakkına sahip olabilme gücü için savaşım verebilen bir birey olmanın koşullarından biri de şiir okuru olmaktır bence...Şiir okumak görev gibi de algılanabilir.
Bugün 4 Ağustos TURGUT UYAR'ın 96. doğum günü.
Ardından 8 Ağustos EDİP CANSEVER, 21 Ağustos CAN YÜCEL'in, 29 Ağustos FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA'nın doğum günü.
Bu büyük ustaları hiç değilse doğum günlerinde anıp ve şiirlerini okuyup yaşatalım.
Gelin TURGUT UYAR'dan başlayalım:
Ben, "Turgut Uyar, 4 Ağustos 1927’de Ankara’da doğar. 22 Ağustos 1985'te sonsuzluğa uğurladığımız şair, Aşiyan Mezarlığı’nda uyumaktadır. Ruhu şad olsun" dedikten sonra sözü bir başka usta şaire bırakıyorum:
CAN YÜCEL, PORTRELER kitabında özetler, VARSA ÖLÜMÜN ARİFESİ şiirinde, Uyar'ın yaşam öyküsünü:
" Bakmayın siciline “emekli yüzbaşı” kaydı işlendiğine
Kendisi mirlivaydı…
Nasıl da sürerdi yavrum, gebelerden aşağı
Şiir-aşkın komutu üzre
Livalarını
O umarsız ve umulmaz güzellikteki benliğimize doğru!..
Gördünüz hepiniz arazide onu
Bütün piyade ve süvari tatbikatlarında…
Derken indirirdi bir paraşütsüz bölüğünü
Benlen karımı barıştırmak için,
Oturup patlıcan salatası yapardı
Unutmaz kırmızı biberi, sarımsağını…
O, aynı zamanda, Napoléon’un ordusunda
Mısırların, kıtaların ta önünde
Yürüyen bir trampete çocuktu
Waterloo veya 12 Mart’ta…
Belki de İspanyol İç Harbi’nde
Pisi pisine ölen bir Lorca…
Ben Turgut’la okuşup koklaştığımda
Yaşamanın umman soluğunu soluduğumda
Denize açılır olurdum hep
Fethe çıkarcasına “Dünyanın En Güzel Arabistanı"nı
Şiirimizin o en kızıl saçlı levendiyle"
"Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka" diyen büyük usta TURGUT UYAR'ı anmayı sürdüreceğim.
Hiç kimsenin "ÖZLEM KARANLIĞI"na düşüp, "Dağ yesin seni be/ Bu gece nerdesin be" dememesi umuduyla...
HOŞÇA KALIN.