Sabri Galip Nakipler


PEYGAMBERLERE İNANMAK

İmanın şartlarından biri ama sorunlu bir şart


İmanın şartlarından biri ama sorunlu bir şart

M.Ö. 287 yılında Sicilya’da yaşamış olan Arşimet, makaralar, kaldıraçlar, vidalar yapmış. Suyun kaldırma kuvvetini bulmuş.

Galile, dünyanın güneş etrafında döndüğünü ispatlamış, jüpiterin uydularını keşfetmiş.

Binin üzerinde patent sahibi olan Edison, ampul ve fonografı icad etmiş.

Alexander Graham Bell telefonu bulmuş.

Matbaa makinalarını yapan Gutenberg, ilk motorlu uçağı yapan Wright Kardeşler, kuduz aşısını bulan Pastör, hepsi hepsi insanı ve insanlığı bulunduğu noktadan hep ileri bir noktaya taşımak için çalışmış didinmişler.

İlk çağda tekerleği bulan isimsiz kahramanın bile yeri ayrıdır bilim dünyasında.

Bilgisayarı bulanlar, aya gidenler hep hizmet yarışındadır.

Franklen, Tesla, Volta  ve daha binlercesi.

124.000  kişilik peygamber ordusundan, biri olsun bu mucitler listesinin herhangi bir yerinde adını duyurmuş, insanlığa bir avuç ışık armağan etmiş midir, edebilmiş midir?

Hayır.

Ne yapmıştır bu ordunun fertleri?

“Allaha niye inanmıyorsun?” deyip kana bulamışlar ortalığı.

Yahu sana ne! Neye inanırsa inansın. Güneşe aya yıldızlara tapıyorsa ya da yaptığı bir puta Allah diye sarılıyorsa bırak sarılsın. Zaman içerisinde doğruyu bulacaktır. Sana bir zararı var mı?

Onun Allah inancı böyle diye, niye savaşlarla inancından döndürüp kendi inancını zorla dayatmaya çalışıyorsun?  Suyun başında bulunan kurdun, suyun sonunda bulunan kuzuya “Niye suyu bulandırıyorsun” demesi gibi. 

Allah, insanları doğru yola ve esenliğe kavuşturmak için peygamberlere vahiy göndereceğine, her insanın kalbine bu duyguyu, bu öğüdü, bu buyruğu indiremiyor muydu? Bütün bu evreni yaratan kuvvetin buna gücü yetmiyor muydu?

Peygamberlerin hepsi kişisel bir anlayışla halkları, “inananlar ve inanmayanlar” diye ikiye ayırmış, inanmayanlara dünyayı dar etmişlerdir. Yüzyılar sonra Avrupa, reform ve rönesansla bakışını değiştirmiş, ama bu hamleyi yapamayanlar ezilip gitmişlerdir.

Musa “ON EMİR”i anlatırken , kendisinin katil olduğunu hatırlamış mı acaba?.

“Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş sayılır” ayeti, Muhammet’in yaptığı savaşlarla örtüşüyor mu ?  

Peygamberler gelmeseydi, insanlar doğruyu bulamayacaklar mıydı? Örneğin “Evlerinize kapıdan girin, peygamberin evinde yemekten sonra çok oturmayın” ayeti gibi adab-ı muaşeret kurallarının hiç birini bilemeyecekler miydi?

Kıt aklıyla hayvan yuva yapmasını biliyor da insan çok aklıyla niçin yuva kuramasın?

Yine anne hayvan, yavrusunu her türlü tehlikeye karşı koruyup besliyor, peki insan niye yapamasın bunu?

“Cahiliye devrinde erkekler, kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyordu. Muhammet geldi, bu inanç ve eylem yıkıldı” sözü ne kadar gerçekçidir?

 

İMANIN ŞARTLARI İLE İSLAMIN ŞARTLARI FARKLI ŞEYLER Mİ?

 

İmanın şartlarını yerine getiren ama İslamın şartlarını yerine getirmeyenin durumu ile

İslamın şartlarını yerine getirip imanın şartlarını yerine getirmeyenin durumu arasında fark var mıdır?

Yoktur.

Öyleyse bir insanın müslüman sayılması için 11 şartı yerine getirmesi lazımdır. Yani İslamın şartı 11’dir bana göre.

Allahın varlığına inanmak,

Meleklere inanmak,

Kitaplara inanmak,

Peygamberlere inanmak,

Ahirete inanmak,

Kadere inanmak.

İle

Namaz kılmak,

Oruç tutmak,

Kelime-i şehadet getirmek, (Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü) Şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederim ki Muhammet onun kulu ve resulüdür.

Hacca gitmek,

Zekat vermek

bir bütündür.

 

Bu listedeki en önemli şık, “Peygamberlere inanmak” şıkkıdır. Peygamberlere inanıyorsan otomatikman Kitaplara da inanmak zorundasın. Kitaplara inanıyorsan başta Cebrail olmak üzere diğer meleklere de ister ister istemez inanacaksın. 

Görüldüğü gibi teferruata boğulmuş bir liste.

Meleklere, Kitaplara ve Peygamberlere inandığın zaman ortaya bir mantık hatası çıkıyor.

Başta Muhammet ve ondan sonra gelen halifeler, kumandanlar kimlerle savaştı? Museviler, hıristiyanlar, putperestler ve diğer dinlere inananlarla; yani kafirlerle.  Niye savaştılar? Onları İslam dinine katılmayı ve kabullenmeyi sağlamak için. Peki peygamberlere inanıyorsun, onlara Cebrail tarafından verilen kitaplara da inanıyorsun. O zaman niye onlarla savaşıyorsun?

Al-i İmran suresinin 28. Ayeti “Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmesin…” diyor.

Yine aynı surenin 244. Ayeti “Allah yolunda savaşın……” diyor.

Enfal suresinin 65. Ayeti “Ey peygamber! Müminleri savaşa teşvik et.…….” diyor.

Bu ayetleri okuyunca, İsa’yı Musa’yı ve dolayısıyla Tevrat’ı ve İncil’i reddetmiş ve bu dinleri ve bu dinin ümmetini de inkar etmiş olmuyor musun?

Bakın size iki İslami kaynaktan bilgi aktaracak ve birbirlerine nasıl ters düştüklerini göstermeye çalışacağım :

“Yüce Allah, her müslümana, aralarında herhangi bir ayırım yapmadan bütün peygamberlere inanmayı farz kılmıştır. ‘Peygamber de kendisine Rabbi tarafından indirilene iman etti, müminler de. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız.’ (El-Bakara 2/285) ”  Peygamberlere iman demek, insanlara doğru yolu göstermek için Allah tarafından seçkin kimselerin gönderildiğine, bu kimselerin Allah’tan getirdiği bütün bilgilerin gerçek ve doğru olduğuna inanmak demektir.  Yüce Allah, her müslümana, aralarında herhangi bir ayırım yapmadan bütün peygamberlere inanmayı farz kılmıştır.  (Akit gazetesi 31 Ağustos 2018)

Bu da başka bir tespit :

“Okuyucu kardeşim ! Bu zamana kadar çok peygamber gelip geçmiştir. Hatta bir rivayete göre (124.000) veya (224.000) peygamberin gelip geçtiği söylenir. Biz bu sözlere yüzde yüz kesinlikle bakmayız. Ancak yalnız kesin olarak bilir ve inanırız ki ilk peygamber Hz. Adem (Aleyhisselam), son peygamber de Hz. Muhammed (Aleyhisselam)dır.  Bu iki peygamber arasından gelmiş geçmiş peygamberlerin sayısını ancak Allah bilir. (Peygamberler Tarihi -Yusuf Tavaslı)

Peygamber sayısının 124.000 veya 224.000 olması şaşırtıcı değildir. Çünkü rivayettir.

Siz de bu sayıya eklenti yapabilirsiniz. “Hayır verilen bu iki sayı da yanlıştır, doğru sayı 324.000 dür,” derseniz size kimse itiraz edemez. Sizinki de rivayet kabul edilir.

Gerçek sayıyı yalnız Allah biliyorsa niye yukarıdaki sayıları veriyorsun o zaman?

Devam ediyoruz :

“Okuyucu kardeşim! İnsanların ilk mürebbileri, hocaları Peygamberlerdir. Peygamberler olmasaydı doğruluk ve iyilikseverlik yeryüzünde bulunmazdı. (Yusuf Tavaslı , Peygamberler Tarihi)

Bu sebeple peygamberlerin bir kısmına inanıp, diğerlerini tasdik etmemek küfür sayılmıştır. ‘Allah’ı ve Peygamberlerini inkar edenler ve Allah ile Peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız diyenler ve bunlar arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu? İşte gerçekten kafirler bunlardır’ “ (en-Nisa 4/ 150,151) (Akit gazetesi 31.Ağustos.2018)

İnsanların ilk terbiyecileri ve hocalarının peygamberler olduğu saptaması, insanın gelişim sürecini inkar etmek demektir.

Peygamberlerin bir kısmına inanıp diğerlerine inanmamak neden küfür sayılsın. İnanç özgürlüğü insanların hayatından niye bir çırpıda sökülüp atılıyor?

Muhammet’in savaştığı insanlar, başka bir dinin ümmeti değil mi? Yahudileri Hıristiyanları ve diğer inanç sahiplerini Müslümanlığa zorlamak, Musa’yı, İsa’yı reddetmek anlamına gelmez mi? Bunlara indirilen Tevrat ve İncil de böylece geçerliliğini ve inandırıcılığını kaybetmiş olmuyor mu?

Okuyucu kardeşim! Peygamberliğin şartları vardır. Peygamberde bulunması gerekli olan bazı yüksek sıfatlar bütün peygamberler için gereklidir. Bu sıfatlar beştir:

İsmet (günahsız olmak)

Emanet (emin, emniyetli olmak)

Fetanet (zeki olmak)

Sıdk (doğru olmak)

Tebliğ (Allah’ın emirlerini bildirmek)  -Yusuf Tavaslı, Peygamberler Tarihi

Peygamberlik Allah vergisidir, çalışma, ibadet ve taatla elde edilemez. Allah, peygamberlik yükünü taşıyabilecekleri ve layık olanları bilir ve dilediğini peygamber olarak seçer : “Bu Allah’ın lütfüdür. Onu dilediğine verir. (el-Cum’a 62/4)  (Akit gazetesi 31.Ağustos.2018)

Adem, ilk peygamber. Hiç de yukarda sayılan peygamberlik vasıflarına uymuyor. Yasak ağacın meyvesinden yiyerek günah işlemiştir, dolayısıyla emin birisi değildir, zeki ve doğru da değildir. Zeki olsaydı bu günahı işlemezdi. Allah’ın emirlerini bildirdiği konusu da tartışmalıdır. Kendisine 10 sayfalık bir kitap verildiği söyleniyor. Bu kitap hangi dille yazılmıştır? Cennetten kovulduğunda yeryüzünde bir insan topluluğu var mıydı? Havva’dan başka birisinin olduğu da hiç söylenmiyor. Bu 10 suhufluk kitapla insanlara dinin emir ve yasaklarını bildirdiği açıklanıyor. Kimse yok ki dünyada. Bomboş olan yeryüzünde hangi dinin emir ve yasaklarıdır bunlar?

Allah’ın peygamberleri seçme konusu da yanlıştır. Allah, peygamberleri seçmemiştir. Peygamberlik, padişahlık gibi babadan oğula geçen bir sistemdir Yusuf Tavaslı’dan öğrendiğimize göre.

Adem’den sonra peygamber olan Şit, Adem’in oğludur.

Lut, İbrahim’in kardeşinin oğludur.

İsmail, İbrahim’in ilk oğludur.

İshak, İbrahim’in ikinci oğludur.

Yusuf, Yakup’un oğludur.

Eyüp, İshak’ın “Ays” adındaki oğlunun oğludur.

Şuayb’ın, büyük annesi Lut’un kızıdır.

Musa, İbrahim’in sülalesindendir. Musa Şuayb’ın kızıyla evlenmiş olduğundan Şuayb’ın damadıdır. Musa aynı zamanda İbrahim sülalesinden gelen Yakup’un torunlarındandır.

Harun, Musa’ın büyük kardeşidir.

Davut, Yakup’un neslindendir. İsmail’in ölümünden sonra Davud’a peygamberlik verilmiştir.

Süleyman, Davut’un oğludur.

İlyas, Harun’un torunudur

Yunus, Yakup’un neslindendir ve Bünyamin’in torunlarındandır.

Zekeriya, Süleyman’ın torunudur

Yahya, Zekeriya’nın oğludur.

Üzeyir, Harun’un soyundandır.

Lokman, Eyüp ile akrabadır.

Liste böyle uzayıp gidiyor.

Peygamber olarak İslam alemine sunulan bu kişiler, Allah tarafından mı seçilmiş oluyor şimdi?

Düşünmeye değer.

Bir de şu açıdan bakalım :

PEYGAMBER, NEBİ, RESUL, MÜRSEL, YALVAÇ

Peygamber (Farsça)  Allah’tan haber getiren; Allah’ı ahireti tanıtan; nebi.

Nebi : Haber getiren. Peygamber. Yeni bir kitap ve şeriatla gelmeyip kendinden evvelki resulün getirdiği kitap ve şeriatı devam ettiren peygamber.

(Allah’tan haber getirene peygamber deniyor. Bu, aynı zamanda Nebi anlamındadır. Halbuki Nebi, yeni bir kitap ve şeriatla gelmeyen peygamberdir. Tarifler biraz karışık gibi.  SGN)                                                                      *

Nebi-yi efham : En büyük, en kıymetli olan Hz. Peygamber (A.S.M.)

Nebiyyü’l haram : Mescid-i haram nebisi mealinde. Resul-i ekremin (A.S.M.) bir ismi.

(Allah’ın elçisi ve müminler, rabbinden ona indirilene iman ettiler. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. ‘Onun elçileri arasında ayırım yapmayız’ ve ‘İşittik, itaat ettik, bağışlamanı dileriz rabbimiz, gidiş sanadır’ dediler.)

Bakara suresinin bu 285. Ayeti, her ne kadar peygamberler arasında ayırım yoktur dese de Muhammet en büyük peygamber olarak tanıtılıyor İslami camiada. Demek ki İslam alimlerinin bir bildiği var. O da şu :

“Göklerde ve yerde olanları en iyi bilen senin rabbindir. Doğrusu biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık. Davut’a da Zebur’u verdik. 17/İsra suresi 55. Ayet”    SGN)                                                                           *

Nebiyyü’r rahmet : Bütün alemler için rahmete vesile olduğundan peygamber efendimiz için söylenmiş bir isimdir.

 

Nebiyyü’t tevbe : Resul-i ekremin (A.S.M.) bir ismi.  (Ümmetinin tevbelerinin kabul edileceğine işareten bu isim verilmiştir.)

(Muhammet, bütün alemler için rahmete vesileyse eğer, yani, müslümanın tövbelerinin kabul edileceği doğruysa eğer demek ki öbür peygamberlerin böyle bir özelliği yoktur.  SGN)

                                                                        *

Resül : Peygamber, yeni bir kitap ve yeni bir şeriat ile bir ümmete veya bütün beşeriyete Allah tarafından  peygamber olarak gönderilmiş zat. MÜRSEL de denir. Yeni bir kitap ve şeriatla gelmeyip kendinden evvelki resülün getirdiği kitap ve şeriatı devam ettirirse ona NEBİ denir. Haberci. (Hukukta tasarrufta hakkı olmaksızın birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse, elçi)

(Resul. Bu sözcüğü  Rasul, Rasûl, Resûl biçiminde de okuyabilirsiniz. Tövbe’yi Tevbe, Namaz’ı nemaz, Allah’ı Ellah  okuduğunuz gibi. Resul, yeni bir kitap ve yeni bir şeriat ile gönderilen peygamber demekmiş. Yeni kitap ile yeni şeriat arasında bir fark mı var ki böyle bir vurguya gerek duyuluyor? Resulün bir başka özelliği de bir ümmete veya bütün beşeriyete gönderilmiş olması. Muhammet, hangi sınıfa giriyor bu tasnifte belli değil. Bir ümmete mi gönderildi yoksa bütün beşeriyete mi? Bu, kişiye göre değişen bir algı demek ki.  SGN)

                                                                  *

 

Resülü’l melahim : Resül-i ekremin ismi. Cenk ve muharebe ile de vazifeli olduğundan ümmeti ve kendisi din için, dinin ihyası uğrunda büyük muharebelere mükellef olduğundan bu adla yadedilir.

(Cenk ve muharebe ile vazifeli olan Muhammet, barışı nasıl sağlayacak, yahut sağlayabildi mi?  SGN)

                                                                  *

 

Resül-ür rahat : Resul-i ekremin (A.S.M.) bir  ismidir. Kendisine tabi olup onun getirdiği hakikatları tasdik ve iman ile insanlar büyük nimetlere ve rahatlara mazhar olduklarından  kendisine bu isim verilmiştir. Ve kendisi buyurmuştur ki : “Ben dinin doğruluğu ve kolaylığı için  peygamber gönderildim.”  ....İnsanlara  en büyük selameti  ve rahatı bahşeden Resul-i ekrem’in (A.S.M.) getirdiği ilahi hakikatler beşeriyeti Cemalullaha ulaştırır ve en büyük rahata kavuşturur. (D.H.)

(Muhammet’e verilen bu sıfat da abartılı bir sıfattır. İnsanlar, Muhammet sayesinde büyük nimet ve rahatlara kavuşmuşlar mıdır? Ortadoğu’nun hala kaynayan kazan olmasını nasıl açıklayacağız?  SGN)

                                                                        *

 

Resül-ür rahmet : Peygamberimize (A.S.M.) verien  bir isim. Çünkü bütün alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Rahmetenlil alemin’dir.

(Muhammet’in bütün alemlere rahmet olarak gönderilmiş olması, müslümanlığın ana hatlarına aykırı değil mi?  SGN)

                                                                         *

Yalvaç : Kitap getirmiş peygamber, elçi, resul

(Türkçe Yalvaç sözcüğü, kitap getirmemiş olanları peygamber kabul etmiyor.  Bir karmaşa ki sorma gitsin.  SGN)

Musa DİNÇ
25.10.2021 19:10:41
Sizleri kutluyorum. Zor ve hassas bir konuyu cesaretle işlemişsiniz. Bu konular, aynı zeminde hep kafamı kurcalamıştır, tam bir labirent, çık çıkabilirsen. Fazla kurcalasan. "Sus, günaha girersin , ya da zındık!" diyerek susturmaya çalışırlar.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05