KONUK YAZAR

Tarih: 18.10.2019 10:11

SESSİZ ŞİDDET

Facebook Twitter Linked-in

Şiddetin gizlenebilmesi veya kamufle olabilmesi aslında şiddet ile ilişkilendirdiğimiz kavramların bizi ve düşüncelerimizi sınırlamasından kaynaklanmaktadır. Örneğin şiddet denilince aklımıza öncelikle birinin diğerine uyguladığı fiziksel şiddet, dayak, işkence vb. fiziksel davranışlar gelir. Çünkü fiziksel davranışın hem kendisi hem de sonuçları somutlaştırılabilir, gözlenebilir, hakkında daha kolay verilebilir. Ancak şiddet eylemleri şekil değiştirdiğinde tanınması zorlaşabilir, bazen şiddete uğrayan kişi tarafından bile tarifi imkansız hale gelebilir, ki bu da şiddetin devamlılığına neden olabilir.

Diğeri tarafından küçük düşürülme, aşağılanma, ihmal edilme, bakım verilmeme gibi formlarda karşımıza çıkabilecek duygusal şiddet örnekleri ise çoğu zaman şiddetten saymadığımız, yaşam içinde her karşılaştığımızda şiddet olarak kodlamadığımız eylem ve tutumlardır. Her ne kadar psikiyatri ve psikoloji yazınında farklı şiddet türleri ve yol açtıkları sorunlarla ilgili pek çok araştırma ve yazı bulunsa da bu konudaki toplumsal farkındalığın henüz istenilen düzeylere ulaşmadığı açıktır. Av. Serra Taşköprü’nün bu çalışması,  farklı disiplinlerin de bu konuya yaklaşımlarının görünür hale gelmesi ve toplumu bilinçlendirmeye katkı sağlamasının yanında; konunun hukuki zemininin tartışmaya açılmasına aracılık etmesi açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmada özellikle vurgulanan sessiz kalma ve ihmal yolu ile şiddet ve baskı kurma eylemlerinin de duygusal şiddet kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Sessizlik, tepkisizlik doğru yer ve zamanda kullanıldığında verilecek bir tepkiden daha fazla ses getirebilir. Aynı zamanda bu bir tutum olarak birinin diğerinin gereksiniminin farkında olduğu halde tepkisiz/yanıtsız kalması maruz kalan kişi açısından ihmal edilme, hakettiği karşılığı bulamama, değersizlik-yetersizlik düşünceleri oluşturma/alevlendirme vb. olumsuz sonuçlara da yol açabilir. Ancak bu tür eylemlerin ve tutumların varlığı ve boyutunun ölçülmesi ve hakkında hem psikiyatrik hem de adli yönden karar verilmesi zordur. Her ne kadar yol açtıkları psikiyatrik sorunlar daha nesnel veriler ile değerlendirilebilse de, adli yönden bakıldığında kanıtlanması zor ve belirsizlik içermektedir. Konunun bu yönünü de ele alması, mikro ölçekte toplumun bakışını ve farkındalık düzeyini yansıtması açısından Av. Serra Taşköprü’nün araştırmasının önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. İleride farklı disiplinler aracılığı ile yapılacak çalışmalardan elde edilecek verilerin bir araya getirilmesi ile birlikte şiddet ile mücadelede daha etkin yöntemler geliştirilebileceğine inanıyorum.

Prof. Dr. Kaan Kora

Psikiyatri Uzmanı


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —