ALİ TAŞ ADN.


“UMUT ÇİÇEK AÇAR DALLARINDA”(*)


KENDİME

Sarılayım diyorum kendime

Kollarım yetmiyor (s.27)

“Kelebek Ömrü Aşk”(2014) adlı ilk kitabını yayınlatan Neslihan Dağlı, ikinci kitabı olan “Umut Çiçek Açar Dallarında”(2016) ile kitaplaşma sürecini sürdürdüğü görülüyor.  Çocuk der, Neslihan Dağlı… tarihsel bir değiniyle çocuk gülüşünü “…babilin asma bahçesi”ne (s.9) benzetir. Duyarlılığın reddettiği bir olumsuzluk olarak,

“…/Geri kalmış ülkeler çocuğu/Çek elimi üstümden/…” der “Çöl Uğultusu”-s.87) algısında.

Çocuk imgesinin ortaya koyduğu yaşama koşut olumsuzluk “Onaylanmak için sıraya girmiş/Çocuklar gibiydik hepimiz/Bir güzel olmuşlara/Tebessümlere/…//Seni seviyorumlara hasret” (Çocuklar Gibi- s.13) hasret yoksunluğuyla o tedirgin çoğulcu duyarlılığını sürdürür…

Toplumsal sorunların çocuk katmanından giren Neslihan Dağlı, çocuklardan çocuk gelinlere, beşik kertiği evliliklere, çocuk suçlarına yönelirken; “Karanlık savuruyor küllerini/Puslu bir Sivas gecesinde/…” dediği “Sivas Ellerini” (s.63) adlı şiirini, “…Karanlık ışıkla kavgan ne senin”(s.63) dizeleriyle sonlandırırken de, Sivas katliamında yitirdiğimiz 37 cana gelip bağlanır duyarlılığı. ”…/Bayram kanatları eksik/Barış güvercini ağır aksak”(Barış Güvercini Ağır Aksak) gibi somut yönelimlerle şiirin kapısını aralamaya çalışan Dağlı;“Dört/Bir/Yandan/Gelenler(in)/Barış/Diye/Diye/Öldü…”(ğü) “Kanlı Cumartesi” (s.88) “Hazandı Gittiler” /s.86) adlı şiirleriyle yaptığı anımsatmalarda da Ankara Garı olayına değinir.            

İki-üç yıl kadar önce, Adana şiirinin acı kayıpları olarak, Adana’daki bir trafik kazasında şair Hasan Hüseyin Gündüzalp ile birlikte apansız yaşamını yitiren halasının oğlu Bülent Gökgil, “…/Ömrünü adadığı şiirlerinin/Kitabını bile göremeyen/…” (Bülent Gökgil’e-s.65) bir ozancıl hüzün dalgası olarak dizelerine vurur. Onlar için yazdığı (Bülent Gökgil/Hasan Hüseyin Gündüzalp’e-s.66) adlı şiirinde, “Göklere yazıldı şair adlarınız/Şiirleriniz gri bir buluta saklandı/…” dizeleriyle seslendiği somutlaşan inancıyla, onların şiirlerinin yer ve işlevlerini; “Ne zaman ki ayrılık var/Diyecekler sevdaya dair/İlk sizin şiirleriniz yağacak gökten/…” dizeleriyle somutlaştırır.

Neslihan Dağlı’nın çocuk/yaşam/aşk çizgisindeki başat izlek çocuktur. Yine çocuk vurgusuna değinen “…/İçimin sen taneleri”ndeki (İçimin Sen Taneleri-s.35) somut imgeselliğe yönelirken; “…/Bir avuç mavinin özlemiyle sırlandığım/Safran sarısı yitik düşlerde” (Safran Sarısı-s.54) ve “Ölüyorum düşümün/Zifiri karanlıklar alacası/Tan yeri ağarmıyor”(Ya Göremezsem-s.71) dizeleri ile düşle geçmiş çelişkisini şiir adına yinelerken, barış ve özlem yüklü duygularla yine de “Düşler Ülkesi”(s.84) hayalinden vazgeçmez.

“Düş”/“Ütopya” derken de Balzac’la, Ahmet Kutsi Tecer çağrışımları arasında sıkışır gibi oluyor insan… Jülie hariç hepsi vardır kısa şiirde. Gerçi artık köy möy kalmasa da “O köy bizim köyümüzdür” (s.23) hâlâ diyen az değil… Dağlı “Orada bir köy var uzakta” dizesinin hemen ardından gelen dize ise “Herkesin yaşı otuz” la çağrıştırılan “Balzac’ın “Otuzundaki Kadın” romanıdır. 

Karamsarlıkların, karanlıkların karşısına da “Güzel Günler”le bir umut yeşerten Neslihan Dağlı; yine yalın, naif ve eriştiği/erişeceği somut çizgiye koşut“; Öyle dağ altındaydı ki kalmalarım/Kırağı yağmıştı, saçlarına baharın/…”dizelerinin sürdürümündeki senli gelişlerdeki “…/Umut çiçek açtı dallarında” (s.99) seslenişiyle yaşama göz kırparak kitabını ortaya koyar. “Dağınık bir çocuk odasını/Toparlamak gibi/Kolay olsaydı hayatımız/…” (s.16) dizeleri de onun, bu somutluğu sanatsal devinim alanı olarak görmesinden kaynaklanan rahatlıkla sürerken; ”Huzur”a yaklaşımını, annenin ocakta kaynattığı süt kokusundaki bir benzetmeyle imgelem oyasını örer. (s.35)

 

KIRK KİLİT 

Senden sonra gülüşlerim

Eski bir sandıkta

Kırk düğüme kilit(s.51)

 

Çocuk, sevgi, aşk izleği arasında yoğunlaşan duygusallıkta, aşk adına madalyonun diğer yüzü de her zaman için tetikte durulan bir cephe olsa gerek… “…/Mutluluksa/Ütopik bir şehir”(s.37) vurgusuyla uzaklaştırdığı duygulanımı; “Sırrı dökük ayna/Göğü yitmiş gelin/…”(Hazan Ertesi-s.67) gibi benzetmelerle sanatlaştırırken; “…/Ya anılar/Yarası sırtımda/Bıçak kesiği”(Bıçak Kesiği-s.75) demekten de kendini alamaz.

            Sonrasında; “…/Kendi içime kaçıp/Hıçkıra hıçkıra/Oturup ağlayasım var.”(Uğultu-s.77)

Galiba bu yüzden ki paya düşülen bir kendinelik kalıyor kalakala orta yerde…

Yitikliğinin dökümünü yaparken de gönül soğukluğuyla, fısıldarcasına itirafını esirgemez:

“Toparlayamıyordum/Kalbimin parçalarını/Kendini ışıtan/Sabahın karanlığında/…”(Kalbimin Soğuğu-s.36)

            Nedeni olsa gerek!..

“Adı yokuşa yazgılı olan sen”lerden (s.78)

            Temkinlidir!..

”Vuslat hasrete/Kaç kapın aralık/…”(Ey Yâr-s.79)

Sürer…

Aşk artık Agatha Christie romanları gibidir!...

 

HEVES

Yarım kalan

Hevesler gibiydik

Kursakta kalan senle ben (s.18)

 

“Hatırlar mısın?/Kaç kez sevdik/Birbirimizi/…/…/Ve kaç kez öldürdük/Birbirimizi yeniden (Kaçkez-s.19) dizelerinin ardından haksız da sayılmaz belki devamında sızlanırken: ”Sen hiç okşadın mı karanlığı/Gecenin koynunda/Yıldızları sayarak/…”(Geçen Ömre-s.68) özlemiyle gönül bağının özlemi vurgulanır…  

 

SAKLI BAHÇE

Yıldız tozu kaçmış, gözlerime

Kırık beyaz bir düşten

Ağız dolusu gülüşler istiyorum 

Artık tanrım

Kimselerin bilmediği

O saklı bahçenden(s.81)

 

 “Yaşanır kılan/Yaşamı aşktı bedenlerimizde/Derin kesikler bırakmadan gitmiyordu/…”(Kesikler-s.40) derken de bir haklılık yanı göze çarpar; “Anılar yarası sırtımda bıçak kesiği” (s.74) diye sürdürmesi de bundandı. “…/Dönmemeye ayarlı/Dönmemeye”(s.21) gibi soyut devinim sarmalında bocalayan Neslihan Dağlı; “…/Çocuk gülümseyişler terk etti/Benden gittiğin o yaz” (s.24) değinisinde, seviyi, “Sevmek uçurum dibi…”(s.46) konumuyla eş kılarken de, aşkın cazibesine kapılan bir duygulanımda sürüklenen soyut imgeselliklerle şiirleşen dizeler görülür: 

 

KARANLIK

Yıldızsız zifir koyusu bir gecede

Işığını giyiniyorum

Ve aydınlanıyor karanlık”(s.25)

 

Neslihan Dağlı’nın umut veren şiir çizgisindeki ağırlıklı olarak dörtlük ve akiu örneklerini çağrıştıran kısa şiirlerinde “…/Denize çağlıyor nehirlerim/Adını bilmediğim bir sevinçten”(Denize Çağlıyor Nehirlerim-s.70) dizeleriyle yer alan kısa şiirlerdeki duygulanımın yansıttığı mesaj, aşkın büyüklüğünün affın küçüklüğüne tanımadığı bir olanak olarak çıkabilir okurun karşısına…

 

ZEYTİN AĞACI

Kim bilir

Belki bir gün affederim

Sen en iyisi mi

Egenin tüm kıyılarına

Zeytin ağacı dik (s.72)

 

*(Umut Çiçek Açar Dallarında/Şiir/Çıngı Yayıncılık/Ağustos 2016/100 sayfa/10.-TL)

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92