Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?

Tarih: 18.07.2017 08:44

YEMEN NERE? KOZAN NERE?

Facebook Twitter Linked-in

           Bu yaşıma kadar Yemen, Halep, Şam, Çanakakke ve Hacın savaşları ile ilgili birçok hikâyeler dinlemiştim. Ali KOCAMAN Bey´in HATIRALAR kitabını okuyunca duyduklarımın ne kadar doğru olduğunu, insanlarımızın sayılı düşmanlardan neler çektiklerini tekrar tekrar gördüm.

         Bizim tarihimiz şerefli bir tarihtir. İnsanlarımızda şerefli insanlardır. Bir Türkolog´un şu sözü bunun ne kadar doğru olduğunu dünyaya gösterse de vereceğim örnekler, bunun gerçek delilleridir. O Türkolog şöyle demişti.

           ?Tarih sayfalarından Türkleri çıkardığınızda insanlığı sıfırlamış olursunuz.?

             Bu sözü rastgele bir insan söylemiyor. Bir Amerikalı Türkolog söylüyor. Türkolog demek Türkçenin bütün tarihini bilen, ona ömrünü veren insan demektir.

             Aradan yüzyıllar geçseydi bu yazacaklarımın bir önemi kalmazdı. Herkesin gözünde normal bir vakaymış gibi algılanabilirdi. Fakat olayı yaşamış insanlardan duymak onun ne kadar gerçek olduğunu bize anlatmaktadır. Bu nedenle Sn. Ali KOCAMAN beyi araştırmalarından dolayı tekrar tekrar tebrik ediyorum.

                Ne diyordu yaşamış gazimiz?

                ?Seferberlik ilan edilince bizi aldılar Yemen´e götürdüler. Üç gün düşmanla savaştık. Başımızdaki komutan bizi bir çukurun içinde topladı. O atlı bizde yayandık. Komutana dedim ki;

               ?Komutanım burası emin bir yer değil. Şöyle yüksek bir yerde bulunalım ki düşmanın gelişini, görelim.?

                Komutan;

               ?Hayır.?dedi.?Benim emrime karşı mı geliyorsun??

                ?Bir şey diyemedim. Bir süre sonra etrafımızı düşman sarmış, bizi teslim almışlardı. Başımızdaki komutanı aradık bulamadık. Kaçmıştı. Biz de düşmana teslim olduk. Yedi sene Süveyş kanalı civarında bir kampta esir kaldık. Çok acılar çektik. Kıpırdayanı vuruyorlardı. Bize bir çukur deştirdiler.?Buraya havuz yapacağız.?dediler. Bizde çok sevindik. Çukur bitince içine suyu doldurdular. Yıllardır yıkanmamıştık. Suyun içine beşer dakikalığına girdik. Çıktığımızda hepimizin gözü görmüyordu. Kör olmuştuk.?

              Başka bir gazimiz de şöyle anlatıyordu.

               Bizi Yemen´e gönderdiler. Düşmana yenilmiştik. Komutan;

             ?Arkadaşlar.?dedi.?Savaş bitti. Herkes başının çaresine baksın.?

             ?Yemen nere? Kozan nere? Yirmi bir arkadaş etrafa dağıldık. Gündüz saklanıyor, gece yol alıyorduk. Yolda önümüze Araplar çıkıyordu. Ellerinde İngiliz mavzerleri vardı. Biz silahsızdık. Yakalanınca kimimizin elbisesini aldılar, kimimizin karnını yarıp, altın aradılar. Kurtulanlarımız ise altı ay sonra çırılçıplak Kozan´a dönebildik.?

                 Başka bir gazi de;

                ?İngilizlere esir düşmüştük. Dört yıl esir kaldık. Günde bir sahan un bulamacı veriyorlardı. Bazen et suyu geliyordu. Çok açtık. Yemeğin içinden katırın nalıyla birlikte ayağı çıkıyordu. Çok tiksiniyorduk. Fakat başka da çaremiz yoktu. Bir gün bizi gemilere bindirdiler. Çoğumuzun gözü kördü. Günlerce gemide yolculuk yaptık. Sonunda bizi İstanbul´a getirdiler. Komutanın biri;

                 ?Arkadaşlar artık serbestsiniz.?dedi

                   Hemen etrafa dağıldık. Kozan´a yayan geldik. Sırtımızda don bile kalmamıştı. Yarımız ölmüş, yarımızda ölmek üzereydik. Kozan´a geldik ki ne görürsün? Kozanı Fransızlar işgal etmiş. İçimizdeki Ermenileri de jandarma yapmışlar. Geleni gideni asıp kesiyorlar. Bu defada çete savaşlarına girdik. Ermenilerde yepyeni mavzer, bizde ise dolma tüfekler vardı. Fransızlar Kozan kalesine topu çıkarmışlar, etrafta ne kadar köy varsa topa tutuyorlardı. Çor çocuk dağlara kaçıyorduk. Çoğumuz soğuktan, sıtmadan, açlıktan ölüyorlardı. Bir gün yolda iki kadın, bir erkek Ermeni yakaladık. Onlar;

            ?Biz Müslüman olmak istiyoruz.?dediler.

              Bizde;

             ? Şahadet? getirmelerini istedik. Onlarda şahadet getirdiler. Başımızdaki çete reisi kadını bana verdi.

               ?Bu senin .?dedi.

              Bende kadını eve getirdim. Hiç elimi sürmeden başka bir eşkıyaya verdim. O da kadını Adana´da birine vermiş. Yıllar sonra kadın beni Adana pazarında buldu. Elime ayağıma sarıldı. Milletin önünde şöyle dedi.

             ?Sen benim canımı kurtardın. Namusumu kurtardın. Şimdi dört çocuğum var. Huzurlu bir yuvam var. Allah senden razı olsun.? ve Milletin içinde hüngür hüngür ağlıyordu.

               Başka bir gazimiz de şöyle devam ediyordu.

               ?Yemen´den Kozan´a geldik. Bir süre sonra Jandarma bizi tekrar askere aldı. Afyon tarafına götürdüler. Düşmanı kovalamaya başladık. İleride bir de baktık ki on altı tane kadını kazığa geçirmişler. Hepsinin memelerini kesmişler.

               Başka bir gazi ise;

               ?Sakarya savaşında bin kadar Yunanlıyı esir aldık. Bende çavuştum. Esirlerin içerisinde yirmi kadar da kadın vardı. Gece bir gürültü koptu. Kadınlar bağırmaya başladılar. Hemen kalktım bağırtının olduğu yere koştum. Kadınlar bağırıyordu.

               ?Ne oldu??dedim.?Niye bağırıyorsun??

                 Kadın az Türkçesiyle;

                 ?Biz esir olduk ama namusumuzu esir etmedik.?dedi.?Siz nasıl Müslümansınız?  Müslümanlıkta esire tecavüz var mıdır? Askeriniz bize tecavüz etmeye kalktı.?

                ?Nerede şimdi??dedim.

                 ?Kaçtı.?dedi.

                 Yine Sakarya Yunan savaşına girmiş bir gizimiz anlatıyordu.

                 ?Sakarya da düşmanı kovalıyorduk. Mustafa Kemal Paşa yanımıza geldi.

                  ?Bana yiğit birkaç asker lazım.? dedi.

                    Ben ileri atıldım. Birlikte içinde müzik çalan bir çadırın başına vardık. Paşa tüfeğin kasaturası ile çadırı kaldırdı içeri baktık ki; Yunan subayları Türk kadınlarını çırıl çıplak soymuş oyun oynatıyor. İçeri daldık ve kadınları kurtardık. Hepsi de elimize ayağımıza sarılıyorlardı. Mustafa Kemal Paşa onlara çok kızdı.

                    Yine bir gazimiz şöyle diyordu.

                    ?Araplar çok vahşi idiler. Yakaladıklarını öldürüyorlardı. Öldürdüklerinin de karınlarını yarıp, barsaklarında altın arıyorlardı. Onlara ?Müslüman´ız.? demek bile kar etmiyordu. İngilizler ise oruç tutanlara farklı bakıyor, bol bol yemek veriyorlardı.

                    Bu anıları okuyunca, Türklerle bu milletler arasında nasıl bir insanlık farkının olduğunu gördüm. Bir kere daha bu Millete ait olmanın gururunu yaşadım. Şimdiki padişah yanlılarına sormak istiyorum. Nasıl bir adalet sahibisiniz ki gencecik çocukları Kozandan alıp, yayan yapıldak Yemen´e götürüyorsunuz ve sıkışınca orada bırakıyorsunuz. Bu nasıl bir devlet anlayışı. Nasıl bir yönetim şekli. Kozan nere? Yemen Nere? Orada bu çocukların işi ne?

                 Cevap verecek bir tarihçi var mı?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —