Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe

Tarih: 03.07.2016 15:26

YENİDEN NORMALLEŞME SÜRECİ

Facebook Twitter Linked-in

 Türkiye siyasetinde son dönemde, özellikle Hükümet değişiminin hemen öncesi ve sonrasında yaşanan dış siyasete yönelik gelişmeler, birçok atasözünü akla getirse de açıkçası ötekileştirmenin, kendin gibi düşünmeyen, kendin gibi yaşamayanların her zaman hatalı, her zaman yanlış ve hatta daha da ileri giderek hain olduğu düşüncesinin, ne kadar saçma ve yanlış olduğunun en güzel örneğini sergiliyor.

Bir normalleşme süreci başlatılarak, çevremizde bulunan, yüzyıllara dayalı siyasi, kültürel, ticari ilişkilerimiz olan, aynı coğrafyayı paylaşmak zorunda olduğumuz veya komşuluk düzeyinde, en üst seviyede ilişkilerimizi devam ettirmeye çalıştığımız ve Cumhuriyet tarihi boyunca güç odaklarının zaman zaman müdahalesiyle arada gerginlikler oluşsa da dostluk anlayışı ve doğal olarak kazan kazan ilkesiyle ilişkilerimize devam ettiğimiz ülkelerle, şimdi normalleşmeye çalışıyoruz.

Oysa Kurucu Lider ve Milli Mücadelede Kurucu Mecliste görev yapanların, Milli Mücadele Komutanlarının tamamı, bölgemizde ve özellikle Ortadoğu´da kumların çok kaygan olduğunu, dengeli ve barışa yönelik bir siyaset izlenmediği takdirde bölgesel istikrarın sağlanamayacağını, bölge ülkelerindeki her türlü kaosun, doğrudan, yeni Cumhuriyeti etkileyebileceğini çok iyi biliyorlardı.

?Yurtta Sulh, Cihanda Sulh? ilkesi korkuyla içine kapanıp, ?aman bana dokunmayın? düşüncesinin değil, aksine, ?hep birlikte huzur ve refah içinde yaşayalım? düşüncesinin bir sonucuydu. Çünkü kaygan zeminde ve sürekli kapitalist düşüncelerle şekillenerek güdülenen emperyalist güçlerin, bölgesel jeopolitikle sürekli oynayarak, bölgesel dengeleri kendi idealleri yönünde değiştirmeye çalışırken, ne kadar acımasız olabileceklerini onlar biliyordu.

Sınırların hemen ötesinde oluşabilecek otorite boşluklarının, çıkar gruplarınca çok kolay etki altına alınabileceğini ve buralardaki karışıklıkların, demografik yapı,etnisite ve inanç oluşumlarıyla, çok uzun olan sınır hattından kolaylıkla Türkiye´ye sıçrayabileceği değerlendirilebiliyordu. Çünkü Kurucu Meclis ve Kurmay Heyeti çok iyi eğitimli, ileri görüşlü, spontane gelişmelere anında tepki verebilecek bir düşünce yapısına sahipti. Çünkü Milli Mücadele Komutanlarının tamamı, Balkanların kaybedilmesinin son dönemlerinde, Kuzey Afrika mücadelelerinde ve Ortadoğu ya da Arap Yarımadasının, bu gün adını sıklıkla duyduğumuz her karışında mücadele ederken, oradaki insanları ve oradaki insanları kullanmaya çalışanları çok iyi tanıyarak geleceğe yönelik mücadeleye başlamışlardı.

Sonra, bir ötekileşme süreciyle, değişen fikir, düşünce anlayışlarıyla, Stratejik Derinlik, Derin Siyaset tanımlarıyla ortaya çıkılmasının ardından yaşanan gelişmelere, ?ben bağımsızım? düşüncesiyle verilen anlık tepkiler ve bu tepkilere yönelik oluşturulmaya çalışılan siyasetle, yönelik etkilere zamanında ve kararlılıkla cevap veremeyen ülke konumuyla, bölgede yalnızlaşmaya başladı.

?Öfkeyle kalkan zararla oturur.?Bu deyim, Türkiye´nin, yöneticilerinin spontane söylemleri ve kararlarıyla, nerelere geldiğini çok güzel anlatıyor.

Gerçekte, iç siyasete ve belki biraz da eski Osmanlı toprağı düşüncesiyle Arap yarımadasına hitap eden, ?oneminute? çıkışı; Mısır´daki gelişmelere objektif ve küresel gelişmelere uygun bakamayarak, ısrarla darbe eleştirisi; Libya´da yaşananlara verilen ilk tepkide sağlam duramayarak,sonradan, müdahaleci güçler saflarında yer almak; Suriye´nin bütünlüğünün, ancak meşru yapıyla sağlanabileceği gerçeğinden uzaklaşarak, Esat gitmeli ısrarıyla, Suriye´nin istikrarsızlaşmasına katkıda bulunmak; spontane yaklaşımla, çok kısa sürelerle hava sahasını ihlal eden Rus uçağını düşürerek, bölgeden soyutlanmaya neden olmak; Ayn el-Arap(Kobani) gelişmelerinde, yanlış değerlendirmelerle yapılan siyasetin ardından,peşmergenin, tam da Cumhuriyet Bayramında, Türkiye sınırları içerisinden ve PKK bayraklarıyla geçip propaganda yapmasına, bu sayede, güç odaklarının istekleri doğrultusunda PYD/YPG´nin meşrulaşmasına, PKK´nın eğitim ve lojistik çalışmalarıyla gelişmesine ve hatta Türkiye´nin Doğu ve Güneydoğusunda kalkışma hareketlerine istemeyerek de olsa zemin hazırlamak; güdülen siyasetle, Türkiye´nin, bir anda küresel terörün mücadele alanlarından biri olmasına neden olmak ve ardından, normalleşme süreci.

Normalleşme doğru bir yaklaşım. Sınırlarımızın hemen ötesindeki ülkelerle dostluk bağlamında yakın ilişkiler içinde olmak, o ülkelerin de bağımsızlıklarına, toprak bütünlüklerine saygı duymak, o ülkelerin iç işlerine karışmamak ve istendiğinde meşru yönetimlere destekle bütünlüklerini korumalarına yardımcı olarak, aslında kendi ülkenizin bekasını ve ülkenizde huzurun, güvenin, istikrarın gelişmesini sağlarsınız.

Sizden öncekilerin yaptıklarını tamamen yanlış kabul etmektense, o süreçlerde ortaya çıkan gelişmeleri, günümüz gelişmeleriyle birlikte değerlendirerek, ortaya çıkabilecek sonuçlara göre tedbir almak, en doğru yaklaşım şekli. Daha önce yanan sobaya dokunan ağabeyinizin elinin yandığını bildiğiniz halde,?belki şimdi yakmaz? düşüncesiyle yeniden dokunmaya çalışmak ne kadar doğru bir yaklaşım olur?

Can UĞURATEŞ


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —