Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme veda edilerek sonuçlanacak seçimlerde aslında nasıl bir yenilgi alındığını unutmamak gerek
Bu köşemizde 28.10.2021 tarihini taşıyan, “CUMHURİYET YENİDEN- Ne Yazık ki kuruluşunun 98. Yılında görülüyor ki ‘Cumhuriyete Uygun Bir anayasa’ dan Söz Edemiyoruz Artık”
başlıklı yazımız şu sözlerle sona eriyor:
“AKP tarafından her türlü vesayetten, özellikle de geç ve verimsiz işlediği ileri sürülen parlamenter ayak bağından kurtularak mucizevi bir yönetim biçimi getirileceği vaadi ile gerçekleştirilen Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Sistemi yaratıldı. Sonuç ne oldu? Bugün “vaziyet-i umumiye” ye baktığımızda ortaya çıkan tabloda ülkenin sosyal, ekonomik ve siyasal yapısında aksine gerilemeler görülüyor. Ekonomi son derece kaygı verici bir çöküşe yönelmiş durumda. Gelir dağılımı bozulmuş, dolar 10 liraya doğru koşuyor, tarımsal üretim içler acısı ve ithalatın ezmek üzre olduğu bir sektör durumunda. Dış politikada ülkenin tarihsel saygınlığı ile bağdaşmayacak savrulmalar ulusal güvenlik tehditleri haline gelmek üzere. Siyasal düzen ise kin ve nefret söylemleri ve muhalif sesleri bastırma eğilimi içinde ayrı bir sorun. Toplumda Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir ayrışma ve karşılıklı güvensizlik ortamı sürekli tetikleniyor. Din’in laiklik ilkeleri çerçevesinde siyasete alet edilmemesi gerekir iken aksine günlük yaşamda hatta eğitim politikalarında bile etkin olması yolunda girişimler sürüyor. Bugün yirmi yıla yakın süre sonunda AKP iktidarının Türkiye’ye getirip dayattığı Anayasal düzenin hasılatı budur.
Kurulan sistemde Yargı siyasallaşmış, kişiselleşmiş korkuların savunucusu haline getirilmiştir. Yasama ise bırakınız Yürütme’yi denetlemeyi, Bütçe’yi bile yapma yetkisi olmayan sadece oradaki parmak sayısının yönlendirebildiği ölçüde yasa yapabilen işleve sahiptir. Yürütme de sadece tek bir kişinin kararlarına göre hareket eden, ulusun ve ülkenin kaderine hakim olan bir organ halindedir.
Ne Yazık ki kuruluşunun 98. Yılında görülüyor ki ‘Cumhuriyete uygun bir anayasa’ dan söz edemiyoruz artık. Cumhuriyet´in temelde çok özel bir özgürlükler sistemi olduğu, tahakküm ve dayatmaların, kişisel/zümresel baskıların, korkuların ve zulmün bu sistemde yer alamayacağı hedefinden de sapılmış bulunmaktadır.
Çözüm Var mı? Elbette vardır. 2023 seçimlerine, bugün sürüp giden nafile “Ülkeyi kim yönetecek” çekişmesini bir tarafa bırakıp, ÜLKE NASIL YÖNETİLMELİ sorunsalına yanıt arayacak bir önemli fırsat olarak bakmalıyız. CUMHURİYET YENİDEN denilerek, daha ileri bir parlamenter sistemi, bunun yanı sıra elbette YARGI erkinin siyasal ve kişisel etkilerden arınmış bağımsız konumunu tekrar yaşama geçirecek bir “ANAYASAL DÜZEN” in kurulmasına olanak sağlayacak bir TBMM çoğunluğunun sağlanması hedefine kilitlenme zorunluluğu ortadadır. Unutulmamalıdır ki sistemin başına kim getirilirse getirilsin, bu düzen değişikliği de başarılmadan Cumhuriyet Rejimi’nin güvencesi sağlanamayacaktır.”
Ne yazık ki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2. Turunun yapılmasına saatler kala bu uyarımızın boşa gittiğini görmüş olarak tarihe bir not bırakmak zorunda kalmaktayız. Evet, seçimler yapılacak ve bir kişiyi Cumhurbaşkanı olarak göreve getirmiş olacağız. Ülkemiz, yurttaşlarımız ve hatta dostu ile düşmanı ile dünya kamuoyu sonucu merakla bekliyor. Bilindiği gibi Erdoğan, 14 Mayıs’ta alınan sonuçlara göre avantajlı giriyor 2. Tura… Elbette Kılıçdaroğlu’nun kimi tepki ve kaygı oylarının sandığa gitmesi ile seçimden başarı ile çıkması olası. AKP’nin 20 yılı aşkın iktidar süresinin sonuçlarından bunalmış insanlarımızın bir değişikliği şart görmesi gibi bir kararlılıkla iki aday arasındaki farkı kapatması beklenebilir. Böylece Kılıçdaroğlu bu beklentiler sonucu yeni cumhurabaşkanı olabilir. Ancak Yukarıda alıntıladığımız yazıdaki “Ülkeyi kim yönetecek” çekişmesini bir tarafa bırakıp, ÜLKE NASIL YÖNETİLMELİ , ” diye özetleyebileceğimiz asıl soruna bir çare olabilecek mi bu sonuç? Elbette hayır! Ülkemizin ve halkımızın son yıllarda çekmekte olduğu sıkıntıların nedeni olan TEK ADAM Rejimi sürecektir. Atatürk’ün o ünlü “BİZ BİZE BENZERİZ”özdeyişine uygun olarak, çok karmaşık olduğu şimdiden belli olan yeni kadroların da YARGI ve YASAMA denetimi bulunmayacak bir ortamda nice olumsuzluklara yol açar hale gelmeleri olasılığından kaçınılması tehlikesi ortadan kalkmayacaktır. Ve de böylece TEK ADAM rejimi yıllar boyunca daha da kökleşerek Atatürk Cumhuriyetinin son izleri de silinip gidecektir.
Erdoğan önceki gün Ankara, Keçiören’deki bir toplantıda şunları söyledi:
“Siz yüzde 53’ü aşan oy oranı ile meclis'te bay bay Kemal'in hesaplarını alt üst ettiniz. Parlamentoda 323 ile çoğunluğu Cumhur ittifaka vermesi güvenin göstergesi ve irade beyanıdır.
Bu ne demektir, yasama organı olarak Cumhur İttifakı'nda biz varız.” Ve milletimiz güçlendirmiş parlamenter laflarını ayaklarının altına altı. Cumhur ittifakı ile yola devam dedi. Eski Türkiye günlerine geri dönme tekliflerini reddetti. Koltuk paylaşımı yapıyorlar. Toplamı 1 puan eden malum partiler, ondan yaklaşık 40 tane vekil aldıkar. 1 puanlar. Bu ne iştir. Bu nasıl hesap uzmanı imiş. Bununla CHP ayakta kalabilir mi? Pazar günü Erdoğan evladınıza sahip çıktığınız anda 323 parlamento oyları ve vekilleri ile inşallah önümüz açık. 21 yılı farklı bir şekilde devam ettireceğiz”
Erdoğan bu sözleri ile seçim sürecinde Kılıçdaroğlu’nu Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem arayışında baş rollerde olduğunu ileri sürmüş oluyor. Ama burada çok yanılıyor. Zira gerçekte Kılıçdaroğlu’nun hedefleri arasında ilk sıralarda yer almamış bulunuyor.
Anımsanmaya çalışılırsa görülecektir ki 6’lı Masa’nın kuruluşu sırasındaki temel hedefi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ı geri getirecek yeter sayıda bir parlamento çoğunluğu sağlayabilmekti Meclis’te. Bu arayşta en güçlü kaynak elbette CHP olacaktı. Ayrıca irili ufaklı diğer partilerin de seçimlerde seçmen kitlesini bilinçli bir şekilde bu bağlamda seferber etmesini olanaklı kılması hesaplanmakta idi.
Ancak böyle olmadı. Aksine, Millet İttifakı adını alacak bu oluşum keskin bir dönüşle Kılıçdaroğlu’nun oldu bitti halini alan Cumhurbaşkanlığı adaylığı için bir birlik haline geliverdi. Ekonomik sıkıntılar, sağır sultanların bile işittiği yolsuzlukların baş köşeye oturduğu konular ile kamuoyu meşgul edildi. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem sorunsalından dil ucu ile söz edildiği verimsiz, ana hedefinden uzaklaştırılmış bir kampanya dönemine girildi. Nitekim Erdoğan’ın “Ve milletimiz güçlendirmiş parlamenter laflarını ayaklarının altına altı” sözlerini haklı çıkaracak sonuçla karşılaşıldı.
Bunun baş nedenleri arasında asıl güç kaynağı olan Cumhuriyet Halk Partisinin seçim sürecinde adeta tüm ideolojik müktesebatı ile Kılıçdaroğlu adeta yok sayılmasıdır. Sürekli kendi genel başkanı tarafından geçmişi eleştirilen partinin özündeki başında Laiklik ve milliyetçilik ilkeleri gelen değerler ağza alınmazken, ittifakın diğer üyelerinin yaslandığı sağ görüşler abartılarak gündemde tutuldu.
Bu arada şu da dikkatlerden kaçmamalıdır: Cumhuriyet Halk Partisi örgütü kampanya boyunca Kılıçdaroğlu’nun adaylığını desteklemekle görevli kılındı. Hatta bu uğurda 39 milletvekili sandalyesi ittifak üyelerine ikram edildi. Bu ve buna benzer nedenlerle CHP’ nin bugünkü koşullarda % 35 ve belki de daha fazla oy oranını bulması gereken oy gücü, Meclis seçimlerinde % 25 dolaylarında kaldı. Yarınki seçimlerde Erdoğan ile aradaki fark nasıl kapanır telaşı ile %2'lik oy gücü varsayılan partilerden ve partinin temel ilkeleri bağdaşması olanaksız çevrelerle pazarlık peşinde koşulmakta.
Atatürk Cumhuriyeti’ni ve ulusun geleceğini tehlikeye atan sorumluları ortaya koymadan 2. Tura gitmenin büyük bir hata olacağını bilerek tarihe bu notu da düşmek gerekiyordu.
9809,64%0,96
32,58% 0,30
35,07% 0,29
2457,40% 0,88
3991,84% 0,00