İngiltere Başbakanı Boris Johnson, bugün, yıllardır süren yoğun tartışmaların ardından İngiltere’yi Avrupa Birliği’nden çıkaracak (Brexit) geniş yetkilere sahip yeni hükümet için kolları sıvadı.
Johnson’un Brexit taahhüdü, geçtiğimiz Perşembe günü düzenlenen erken seçimle yinelenirken, ortaya çıkan sonuç, İngiltere’de 2016 yılında düzenlenen referandumun tekrarı niteliği taşıyor.
2016 yılında yapılan referandumda zayıf bir çoğunluk, Avrupa Birliği’nden (AB) çıkmayı seçti. Referandumun gerçekleşmesinden bu yana İngiliz yetkililer, 27 ülkenin üyesi olduğu AB ile bağları kesme konusunu tartışıyor.
Avam Kamarası’nda yaşanan AB’den anlaşmasız ayrılıp ayrılmama tartışmaları, Boris Johnson’un, eski Başbakan Margaret Thatcher'in 1987'deki zaferinden bu yana en büyük başarıya imza atarak parti tarihine adını yazdırmasına sebep oldu.
Muhalefetteki İşçi Partisi ise, geçtiğimiz hafta düzenlenen seçimlerde 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük yenilgisini aldı.
İngiltere Parlamentosu hali hazırda, daha fazla gecikme yaşamadan 31 Ocak’ta gerçekleşmesi planlanan Brexit anlaşmasını onaylama konusunda özgür durumda.
Hükümete yakın bir kaynak AFP’ye yaptığı açıklamada, yeni milletvekillerinin ilk oylayacağı şeyin Brexit olduğunu söyleyerek, “Brexit’in uygulanması konusunda halkı ödüllendirmek gerektiğini” belirtti.
Yetkililer, Brexit’in ilk aşamasının tamamlanmamasının ardından Başbakan’ın “gerçek bir reform” sürecine geçişi düşünmediği ifade edildi.
Londra ve Brüksel’in 2020 yılı bitmeden kapsamlı bir ticaret anlaşmasına varmak adına müzakereler yapması gerekiyor. Avrupalı yetkililer, bu tarz anlaşmaların tamamlanmasının uzun yıllar sürebileceği konusunda uyarıda bulundu.
Böyle bir anlaşmaya varamama durumu, ülkenin ekonomik büyüme konusunda ise bilinmeyen sonuçlar doğurabilir.
Yeni hükümet çalışmaları
Johnson’un acil öneme sahip öncelikli çalışması ise Kraliçe II. Elizabeth tarafından onaylanacak, önümüzdeki Perşembe günü parlamentoda okunması beklenen yeni bir hükümet konusu.
Öte yandan sosyal harcama programının seçmen odaklı olması düşünülüyor. Johnson, beş hafta süren seçim kampanyası sırasında muhafazakâr normları bir kenara bırakarak, büyük bir sosyal harcama programı vaadinde bulundu.
Muhafazakâr Parti lideri Johnson’un bu vaatleri, sağlık konusu gibi geleneksel seçim meselelerine odaklanan İşçi Partisi’nin mesajlarına gölge düşürdü.
Hükümete yakın bir kaynak, Johnson’un yeni programındaki önceliklerinden birinin, Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS) harcamalarının belirli miktarda arttırılması için yasal zorunluluk olması konusun olduğuna dikkati çekti.
Bu vaat, herkes için ücretsiz bakım süresinin dolması ve NHS programının sona ermesi endişesinden kaynaklanıyor. Brexit sonrası dönemde, ABD Başkanı Donald Trump ile yapılacak ticaret anlaşmasının bir parçası olarak ABD ilaç endüstrisi konusunun masaya yatırılması planlanıyor.
İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn, Johnson hükümetinin, Washington ile NHS programına ilişkin gizli görüşmeler gerçekleştirdiğini kanıtlayan delillere sahip olduğunu söyledi.
Trump ve Johnson, Corbyn’in bu iddiasını reddetti.
Ancak yapılan anketlere göre Ulusal Sağlık Hizmeti konusunun İngiliz seçmenleri ilgilendiren en önemli konular arasında olduğu belirtildi.(Kaynak: Şarkul Avsat)
