Sanat Gündemi - Yüzyılın Ağıdı:Sarıkamış-13
KÜLTÜR SANAT 20.07.2015 09:04:45 692 0

Sanat Gündemi - Yüzyılın Ağıdı:Sarıkamış-13

Anılardaki Geleneksel-Kültürel İzler BİR RÜYÂ: Askeri anlamda geleneklerimiz hiç unutulmaz. Mektubun, haberin ulaşmadığı asker ocaklarına gidişlerde ısırılan simitler naylon muşambalara sarılarak evlerin duvarlarında korumaya alınırdı. Böyle bir geleneğim

Birebir yaşanmışlıklar adına rüyaların çok önemli mesajlar verdiğine inanan insanlar olarak, kötü bir rüya gören birine, anlatmaması, suya anlatması yolunda uyarılır. Sonuç her ne kadar pek değişmese de, adına ister gelenek, ister hurafe ne derseniz deyin bu böyle biraz. Kültürümüzde, geleneğimizde de var bu. Ziya Bey de bu olayı yaşıyor? Kötü bir rüya gördüğünde, anlatmak isteyince, eşi rüyasını anlatmasını istemiyor; ?Git çeşmeye söyle, su alsın götürsün? gibisinden bildik gelen bir öneride bulunuyor. (s.33) Savaşa gitmek için helâlleştiğinde ise arkasından sular dökülüyor, dualar ediliyor. (s.37) 

Zileli Ahmet Usta da, ?Cuma günü yola çıkmayı iyi saymazlar. Allah hakkımızda hayırlısını  versin.? diyor.        

Tuğgeneral Ziya Yergök, gezip gördüğü yerlerdeki çeşitli gözlemlerini Evliya Çelebi gibi anlatır. Kırgızların göçebe yaşamını betimleyip, kıyafet, eğitim ve  inançlarına değinir. Köylere varana kadar betimlemeler, sosyo/ekonomik değiniler, yaşam tarzları, anlatımdaki deyimsel ifadeler. Yerleşim yerlerinin coğrafi, mimari, kentsellik, demografik, din ve ahlak yapısına kadar irdeler. Tarihi, antik, dil, eğitim, sosyal-ekonomi ve kültür ve yöresel özellikli gözlemlerine yer verir.

, Tatarların, yaşamlarını inceler, yansıtır. Rus askerlin talimlerini. Esir kampında eksi 20 ila 60 arasındaki Sibirya´yı, suyunu, lağımlarını, çevreciliğini, yazın olan kasırgalarını anlatır. Rus demiryollarının istasyonlarını özellikleriyle belirtir. Rus hamam yapısı ve detaylarını, yemek, yaşam biçimleriyle köyü, şehri,  coğrafi yapıyı,  evleri, evlerin içini hayvanları,  gelenek ve göreneklerini bölgeyi, anlatır.(s.137)

O zamanlar 7 ya da 9 üniversite bulunan Rusya´da (s.172) Türk kökenli olanlara şiddetli bir ayrımcılık yapıldığını öğrenir. 

Köy kadar Krasnivodsk´ta içme suyu olmadığını, içme suyunun  deniz suyundan kaynatılarak elde edilen buhardan elde edildiğini, Hazar denizinden su içen atları görüp şaşıran yazar, hayvanların deniz suyunu içmeye alıştırıldığını da belirtiyor. Bir de  çuval ile süt satma gibi ilginç bir mesele de var? Sibirya soğuğunda dondurulan sütü satacakları zaman parçalayıp çuvallara dolduruyorlar.

Ziya Bey´in, esir kampındayken yaptığı süzme yoğurtu, yoğurt yapmasını bilmeyen Avrupalılar ve Ruslara ikram edip beğeni alması da var bir de. (s.166)      Bizim saraylar gibi belki 100 kadar sarayı olan Bakû´nün gördüğü şehirler içerisinde en iyisi olduğunu belirtiyor yazar. Sabunun bile petrolden yapıldığı bu şehrin en büyük kusurunun sürekli petrol kokusu gelmesi olduğuna değinirken; Bakû´nün en güzel yerindeki saray gibi güzel bir binanın çevresini 5-6 cm genişliğinde çevreleyen yaldızlı bir yazıda Hz. Ali´nin:?Çocuklarınızı sizin yetiştirdiğiniz zamana göre eğitip yetiştirmeyin. Onları bulundukları döneme göre yetiştirin.? vecizi bulunduğunu ekliyor.  (s.246)  

Yazarın, Semerkant ile ilgili olarak verdiği insancıl ve sosyo/ekonomik yönlü ilginç bilgiler de var? Bizde ?Buhara derisi? diye ünlenen, dünyanın en meşhur kürkü olan astraganın Buhara, Semerkant, Merv ve Aşkabat´ta yetişen aynı kalitedeki kuzulardan elde edildiğini belirtirken, bu kürkün hep aynı kalitede olmasının, kuzu anasından doğar doğmaz onu anasına yalatmadan alıp, öldürerek dersinin yüzülmesiyle elde edildiği ilkelliğinden de söz ediyoır. Tabii bu ara yazar, memur olamayanların kavuk kullanamadığını, memuriyetin yüksekliğinin kavuğun büyüklüğüyle orantılı olduğunu, Buhara´nın, zamanında ilim, irfan yuvası, şimdi ise kara cehalet ve taassup yuvası olduğunu vurguluyor. (s.243)

de, Babilere hükmeden Bahaullah adlı bir adamın kendisini son peygamber ilân ettikten sonra, Padişah Abdullaziz tarafından Akkâ´ya sürülüp orda öldüğü bilgisi var. (s.243)

Ayrıca, bir diğer vurgulamada, İstanbul´dan Ali Kemal adlı bir genç Türkistan´a gelip, öğretmen okulu açmış ama sonunda geometri, modern dersler gösterdiği için Damolla´ya şikâyetle hapse atılmış. (s.200)

Bu cehaleti doğruluyor Ziya Yergök´ün gözlemleri? Çin Türkistan´ında 12 gün yol yürüdükleri halde bir gazeteye, bir cetvel tahtasına ve kültür işlerine ait herhangi bir eşyaya rastlamadıklarını belirtiyor hayretle. Türkistan´da Damollaların hem hâkim, hem hekim, hem mühendis, hem belediye reisi olduklarını da sözlerine ekliyor.

Tuğgeneral Ziya Yergök, 1800 sayfa tutan anılarında coğrafi ve doğa olgusuna da yer verirken, bir anlamda da  dönemin Türk subayının ne kadar donanımlı ve duyarlı olduğunun adeta altını çiziyor. 2000-2.500 metre yüksekliğe kadar ağaçlık ve ormanlık olduğu halde daha yukarılarının çıplak ve bol otlu olmasını, ?Bu durum soğuktan ileri geliyor diyemem. Çünkü Sibirya daha soğuk olduğu halde orası çam ve kayın ormanlarıyla kaplıdır. Her hâlde yüksek rakımlı yerlerde ağaç yetişmiyor.? diye de bir kanıyla bağlıyor. (s.112)    

 

BOLŞEVİKLİK MESELESİ:

En son, Pişpek´te 8 ay kaldıklarına da (s.254) değindikten sonra, trenle Bakû´den Akstafa istasyonun yanındaki sınrı oluşturan Kür nehrine, Rus-Gürcü sınırına gelip karşıya geçişlerini anlatıyor? Gürcü sınırından, işlemler değiştiği gerekçesiyle sabah 09..´dan önce içeri alınmayacağını söylüyor görevliler. Eşyaları omzunda ve sırtında olan esir Ziya Bey ve arkadaşları sınırdan içeri alınmadığında, perişan hallerini gören Rus muhafızları köprüde iki ateş arasında kalabilme olasılığını göz önüne alarak, içerideki su kenarına aldıklarında, orda bir gece kalırlar. Gün doğmadan da kalkarak, kirli elbiselerini nehir suyunda yıkayıp, kayalara sererek kuruturlar. O sırada Yusuf Kemal ile birlikte tabur imamı iken cephede vaaz ve nasihatte bulunarak askerimizin yanına cepheye gönderilmesine kızarak Rus tarafına geçen Abdurrahman Hoca gelirler. Yusuf Kemal´ın, Nuri Bey´i alıp götürmesi üzerine onu geri almak için çaba gösteren Ziya Bey´i de tutuklayarak vagona hapsederler. Ertesi gün de Bakû´ya geri götürürler. Sonunda, esir olup, Türkistan yoluyla Türkiye´ye döndüklerine inanarak, haklarında iyi şeyler söylemesini istedikleri Mustafa Suphi de iyi şeyler söyleyince serbest kalarak, yeniden Gürcistan üzerinden Türkiye´ye geçiş  yaparlar.

Bu ara, Bakûda kaldığı sırada ?Türkiye´nin Lenin´i olma sevdasındaki? diye tanımladığı Mustafa Suphi ile maskeli Bolşevik denilen Mehmet Emin ve ayarttıkları birçok esirin Bakû´ye geldiklerini öğrenirler. Bunların arasında vaktiyle firar eden Malatyalı Kâzım da varmış. Kâzım´ın makineli tüfek subayı olduğunu öğrenince zorla yanlarına almışlar. Ziya Bey ile birlikte gelen çavuşlarından bazıları Mustafa Suphi ve adamlarının Türk Kızıl Ordusu´na yazılmak için kendilerini sıkıştırdıklarını, askerlerin çoğunun da yazılma taraftarı olduğunu söylerler. Bir gün Rifat Bey, Nuri Bey ve Ziya Bey Kâzım´a gitmeye karar verdiklerinde de orda 25 yaşlarında, tanımadıkları adı Yusuf Kemal olan yakışıklı bir gençle karşılaşırlar. Bazı konular konuşulduktan sonra laf dönüp dolaşıp, o dönemin en çok konuşulan konularından biri olan Bolşevikliğe gelince, Ziya Bey masanın altından ayaklarına vurarak, kendine gel işareti verip, uyarsa da Nuri Bey ?Canavarlar, alçaklar!? gibi kötü sıfatlarla Bolşevikler´e saldırarak  eleştirmeye başlar. Nuri Bey´in coştuğunu gören Ziya Bey, artık dayanamayarak, işi tatlıya bağlamak için Bolşevik rejiminin iyi taraflarından söz etmeye başladığını belirtir: ?İnsanlar arasında eşitlik gözeten bu rejim dinimizin esaslarına da uygundur. Tatbik edilebilirse insanlık rahat eder. Biz de Bolşeviklik yürümez. Çünkü bizde Aristokrat yoktur. Halkımız da dindardır. Fakat Avrupa´ya girerse Avrupa alt üst olur. Bizim gibi yoksul milletler istilâdan kurtulur. Böyle olmakla birlikte birtakım cahil ve gafiller daha bir şeyin farkında değiller?? gibisinden bir şeyler söyler.

Nuri Bey karşı çıksa da, Ziya Bey:

?Biz izin versek de vermesek de siz Kızılordu´ya yazılacaksınız. Yazılın. Hiç olmazsa minnetsiz karnınız doyar, sefaletten kurtulursunuz. Fakat şu sözlerimiz kulaklarınızdan çıkmasın. Bizde zengin yoktur ki yağma edesiniz. Bizim en zenginlerimiz kadar varlıklı olanlara Bolşevikler ticaret yapma izni veriyorlar. ?

Yurdumuzdakiler Türk ve Müslümandırlar. Sizin din kardeşleriniz ve vatandaşlarınızdırlar. Kesinlikle böyle şeyleri aklınızdan silin ve Bolşevik arkadaşlarınızın zihnini açın. Soysuzların hemşerilerinize zulüm yapmalarına meydan vermeyin. Siz Kızılordu´ya yazılıyorsanız, sırf vatanınıza kavuşmak için yazılıyorsunuz. Başka bir maksat içn değil. Siz yurdumuza sıkıntı çekmeksizin kavuşmak için Bolşevik oluyorsunuz. Sahte Bolşevik. Yurdumuza kavuşur kavuşmaz hükümetin kanunlarına uyun, hemen askerlik şubelerine başvurun ve Bolşeviklikten çıkın. Güvendiğiniz arkadaşlarla görüşün. Dediğim gibi iş tutun. Böyle yapmazsanız vatana ihanet etmiş olursunuz?.? dedikten sonra ise Kâzım ile Yusuf Kemal bozuşunca, Yusuf Kemal gidip, Kâzım´la buluştukları günkü konuşmalarını Mustafa Suphi´ye olduğu gibi anlatınca, Kâzım, konuşulanları kendisi inkâr ettiği gibi Ziya Bey ve Nuri Bey´in inkâr etmesini istese ve onlar da böyle bir niyet taşısalar da bir şey çıkmaz. (s.248) 

Ziya Bey ve arkadaşları Rize ve Trabzonda kaldıklarında subaylar içerisinde Bolşevik olma eğiliminde olanları sezerler. (s.257) O sırada Şark Cephesi Komutanı olan Kâzım Karabekir Paşa Bolşevikler hakkında araştırma yapmak ve rejimin hüküm sürdüğü Azerbeycan´da bu rejimin kaydettiği gelişmeleri gözleriyle görmek üzere dönem arkadaşlarından  bir heyet görevlendirmiş ve o günlerde bu heyet Trabzon´da bulunuyormuş. 

?Bunların zihnini açmış? Ziya Bey?

?Bakû´da maskeli Bolşevik olan Mehmet Emin ile gizli görüşmelerini söyledik?lerinin (s.257) altını çizer. Bolşevik düşmanı olan Nuri Bey de ?tam sırasıdır??

deyip kaleme  sarılır. Bolşevikliğin kötülüklerini anlatan bir rapor yazıp, Ziya Bey ile birlikte imzalayarak  Kâzım Karabekir Paşa´ya gönderirler.(s.257)         

*(Sarıkamış´tan Esarete/Sami Önal/Remzi Kitabevi/Mart 2007/262 sayfa/15.00 TL)


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

“STOA FELSEFESİ VE TARSUS'TA STOACILIK”KİTABI ARATOS YAYINLARI’NDAN ÇIKTI

ADANA ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ KISA FİLM FİNALİSTLERİ BELLİ OLDU

ADANA’DA BAĞLAMA GÜNLERİ’NİN İKİNCİSİ GERÇEKLEŞTİRİLİYOR

Düş ve Gerçek Arasında Çareli Çaresiz Çizgiler Kitabı

Sanatçı Selva Özelli Solo Sergisi ile ABD’de

“Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı

HÜSEYİN SÖZLÜ, "AĞUSTOS AYI TÜRK'ÜN ZAFER AYIDIR"

İZMİT ALTIN PİŞMANİYE ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNE VERİLDİ

ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ ‘’BELGESEL FİLM YARIŞMASI’’ FİNALİSTLERİ BELİRLENDİ

EMEKLİLERİN YENİ ADRESİ ‘EMEKLİ KÜTÜPHANESİ’

İZMİR KULLUK İLE TANIŞIYOR

ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI FİNALİSTLERİ BELLİ OLDU

“Soul Müziğin Diva”sı Imany, 7 Eylül’de Türkiye’de

‘ÇOK YAŞA CUMHURİYET’ ÖDÜLLÜ BESTE YARIŞMASI BAŞVURULARI İÇİN SON HAFTA!

TÜRK RESSAMLARIN LONDRA ÇIKARMASI!

YILDIZ TOZU KARAKTER ANALİZLERİ

"ZAFERİN RENGİ" GÜÇLÜ OYUNCU KADROSU İLE ÇEKİMLER İÇİN GERİ SAYIMA BAŞLADI!

Büyükşehir ve YEDAM’dan bağımlılıkla mücadelede iş birliği

AVRUPA HAREKETLİLİK HAFTASI’NDA TÜM TÜRKİYE "ŞEHRİNİ KEŞFEDECEK- GELECEK ENERJİSİNİ KORUYACAK!”

12. ULUSLARARASI İZMİT PİŞMANİYE, MÜZİK ve DANS FESTİVALİ,25-27 AĞUSTOS’TA

‘’20. GELECEĞİN SİNEMASI’’ YARIŞMASININ JÜRİ ÜYELERİ AÇIKLANDI

  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı