başımız hep biraz eğik
avucumuzdaki çizgilerin peşinden
Orta Doğu sınırında düğümlenmiş
Babil’den göç eden sorulardı
süresiz bekleyen.
hep bir gülüşe geç kalışı bu kadının
bu Akdeniz yüzünden
her balık aklında bir düşle gezerdi çünkü
suların öte yanında sımsıcak
uyurdu bebekler
ve bir masal gibi dinlerlerdi
dalgaların melekten şeytana dönüşünü
bu Akdeniz yüzünden
batık her tekne kucağında beşik gibi sallarken ölümü
bir çapanın ucunda düğümlere dolandı yaşam
hep Batı’nın ortasındaydı bir ucu
ve hep ıslak
neresinden çeksen düğümün
titrerdi yüreği her ölümlünün
bir kadının bakışları uzuyordu
sıkıldıkça düğüm
yağlı, siyah ve yosunlu akardı göz yaşları
elindeki çizgilerin içinden.