YAZARLARA VE ŞAİRLERE SORDUK: FEYZA HEPÇİLİNGİRLER…
DÜŞÜNCE - SANAT VE TOPLUM 30.03.2021 15:00:00 2219 0

YAZARLARA VE ŞAİRLERE SORDUK: FEYZA HEPÇİLİNGİRLER…

YAZARLARA VE ŞAİRLERE SORDUK

Türkiye'de, yazmak isteyenler nedense hep yabancı edebiyatçıları örnek alıyor, onların deneyimleri üzerinden bir fikir geliştirmeye çalışıyor. Bu anlamda “Yeni Adana’da Düşünce-Sanat ve Toplum”  olarak bir eksikliği giderme çabası içine girdik. Değerli edebiyatçılarımızın katılımıyla kapsamlı bir bellek oluşturmaya çalışacağız. Yazar adaylarına yol gösterici olacağına inanarak… Bu haftaki konuğumuz kıymetli yazarımız Feyza HEPÇİLİNGİRLER…

 

Ben yazar olmak istediğimi kimselere söylemeden, gizli gizli çalışarak yazar oldum. “Yazar olacağım,” desem gülerler ya da küçümserler diye mi korktum; başaramazsam mahcup olurum, kimsenin yüzüne bakamam, diye mi çekindim; bilmiyorum ama başladığımda yazma çabası içinde olduğumu kimseler bilmiyordu. Ancak ilk dosyamı bir yarışmaya gönderdikten sonra, yakın arkadaşım saydığım bir çifte bana cesaret vereceklerini umarak göstermek gafletinde bulundum. Gösterdiğime göstereceğime pişman oldum. Eleştirmedikleri yerini bırakmadılar dosyamın. Meğer onlardan biri de katılmış aynı yarışmaya. Bunu ancak sonuçlar açıklandığında öğrendim. Bana söylemedikleri dosya, aynı yarışmada benim ardımdan ikinci başarı ödülünü kazandı. Bu olay, yazdıklarımı yayımlanıncaya kadar kimselere göstermeme kararımdaki haklılığımı biraz daha perçinledi. Sonrasında da yarışmalarla, rumuzla katılınan yarışmalara dosyalar göndererek, ödüller kazanarak yoluma devam ettim. Çünkü ne bir yazar dostum ne bir yayıncı tanıdığım vardı. Ben yolumu yarışmalarla açmak zorundaydım. Beylik tabirle, dişimle tırnağımla kazıyarak yazar oldum.

 

Yarışmalar yoluyla edebiyat dünyasına girmeye çalıştığım yıllarda İzmir Karataş Lisesinde edebiyat öğretmeni olarak görev yapıyordum. Evliydim, iki küçük çocuğum, bir de kaynanam vardı. En zoru kaynanamdı. Çünkü o, biraz çay - kahve sohbeti yapmak, biraz çene çalmak için beni beklemiş olurdu. Oysa ben onu kızdırmak pahasına, eve geldiğimde biraz kestirmek, gece için kendimi hazırlamak isterdim. Gece, herkesi yatırdıktan sonra çalışırdım çünkü. Sarı matematik defterlerim vardı. Genellikle onlara yazardım. Daktilo kullanmak zorundaysam sesi, aşağıdaki ve yukarıdaki komşulara gitmesin, yatak odalarından duyulmasın diye tuşlara hafifi hafif basarak, yazdığım öyküleri dergilere gönderilecek duruma getirmeye çalışırdım.

Şimdi, yazma açısından yaşamımın en özgür dönemindeyim. Zorunlu işlerimin, görevlerimin tümünü yerine getirdim. Çocuklarım okudu, meslek sahibi oldu, evlendi; kendi yaşamlarını kurdu. Ben sabah, kahvaltımı yaptıktan çalışma odama geçiyorum; günümün neredeyse tümünü okumaya ve yazmaya ayırabiliyorum.

 

(Bu başlığın oluşturulmasında F. Hüsnü Dağlarca’nın “Yapıtlarımla Konuşmalarım”ı etkili olmuştur.)

Kitaplarını neden yazdığının hesabını kolay kolay veremez ki insan! Dokuz tane öykü kitabı yazdım. Yazmasaydım ne olurdu? Deli mi olurdum? Yoo, evimin kadını olurdum. Kocam da kaynanam da benden çok memnun; çocuklarım evde kendilerine her gün kekler, börekler pişiren bir anne bulmaktan hoşnut, yaşayıp giderdik. Türk edebiyatından çok şey mi eksilirdi? Yokluğum fark edilmeyeceği gibi, eksikliğim de hissedilmezdi. Romanlarım için de söyleyebilirim aynı şeyi.

Çocuklara yazdığım otuz kadar kitabı ise niçin yazdığımı biliyorum. Ama neden yazdığımı en iyi bildiğim kitap Türkçe “Off” ve devamında yazdıklarım. Onları bir işaret fişeği olsun diye yazdım. Dilimize yaptıklarımıza dikkatleri çekmek, Türkçe adına “İmdat!” çığlığı yerine geçsin diye... Yerine ulaştı mı? Bir anlamda evet. Bir duyarlılık uyandı. Türkçeye dikkat çeken sayısız kitap yayımlandı. Toplantılar, konferanslar, sempozyumlar düzenlendi. Bir anlamda da hayır. Türkçenin bu kadar hor, bu kadar kötü kullanılmasının nedenleri ortadan kalkmadıkça, Türkçeyle ve genel anlamda anadilleriyle ilgili bir duyarlılık kazanılmadıkça tam bir düzelme, Türkçenin kendi aydınlığına eksiksiz kavuşması beklenemez çünkü.  
 

 

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

faça okurun huzuruna çıkmaya hazırlanıyor      

ÖYKÜLER: Kafiye Müftüoğlu

ÖYKÜLER: Gülşen Öncül

Öykü: BAŞAR UYMAZ TEZEL

ÖYKÜLER: Sema Canbakan

ÖYKÜ: Nazire K. Gürsel

ÖYKÜ: Başak Savaş

ZİNCİR ÖYKÜLER: GÜLSER KUT ARAT

ŞİİR: SEMA GÜLER

ZİNCİR ÖYKÜLER: TUBA ÖZKUR AKSU

ZİNCİR ÖYKÜLER: AYŞEGÜL DAYLAN

ZİNCİR ÖYKÜLER: ADALET TEMÜRTÜRKAN

ÖYKÜ: İLKNUR GÜNEYLİOĞLU ŞENGÜLER

ÖYKÜ: Neriman Ağaoğlu

ŞİİR:  Yonca YAŞAR

ÖYKÜ: İlkay Noylan

ÖYKÜ: Güngör Ağrıdağ Mungan

SÖYLEŞİ: Nefise Abalı

Öykü: İlknur Güneylioğlu Şengüler

SÖYLEŞİ: AYŞEGÜL DİNÇER

Söyleşi: Ebru Yavuz

  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli