Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!

Tarih: 23.12.2021 13:38

‘MİLLİ DEVLET’TEN ‘RANTİYE DEVLET’E (16)

Facebook Twitter Linked-in

KATILIMCI DEMOKRASİ OLMADAN HİÇ OLMAZ -3-

Mustafa Kemal Paşa, “Ben bir karar aldım. Herkes buna uyacak!” dememiştir. Öyle ki kongre başlangıcında 38 delegenin 25’i, (Bazı kaynaklar delege sayısını 41 olarak verir) Amerikan mandasına sıcak bakarken, sonuçta, “manda ve himaye” önerisi reddedilmemiştir.

Burada gözden kaçırılmaması ve üzerinde durulması gereken birinci husus, “Meşruiyete azami dikkat,” ikincisi ise “Demokratik katılıma özen ve saygı gösterilmiş olmasıdır.”

Sivas’taki Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Derneği’nin Büyük Kongresi üzerinden 102 koca yıl geçmiştir. Geride kalan yüz yıl boyunca, “Demokratik Katılım” uygulaması geleneğimizin giderek kırpıla kırpıla sonuçta, seviyemizin göstermelik hale geldiğini görürüz.

Yaptığım yüzeysel bir araştırmada, 1919–1955 tarihleri arasında siyasal partilerimiz büyük kongrelerinin ortalama 7 (yedi gün), 1956–1969 tarihleri arasında bu sürenin ortalama 2-3 (iki-üç) gün, günümüzde ise artık sadece 1 (bir) gün süreli olduğu; bu bir gün içerisinde gündemin tamamlandığı, “tartışmasız oylamalarla” kararlar alındığı(!), tarafımdan tespit edilmiştir.

Yazılı kaynaklardan edinebildiğim bilgilerle, Türkiye’de Cumhuriyet dönemi boyunca siyasal partilerin Kurultay/Büyük Kongre sürelerini özetle bilgilerinize sunmak isterim.

Birinci Dönem (1923 – 1955 Yılları):

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kurultayları:

Demokrat Parti (DP) Büyük Kongreleri:

 

İkinci Dönem (1956 – 1969 Yılları):

 

Üçüncü Dönem (1970 ve Sonrası Yıllar):

Yaptığım araştırma esnasında 1970 yılı ve sonrasında, bilgisine ulaşamadıklarım hariç, bir günden uzun süreli büyük kongre olarak sadece üç CHP Kurultayı tespit edebildim:

1970’li yıllardan itibaren, “Siyasal parti kurultaylarının bir günlük sürede başlayıp bittiğini, parti politikalarının tek adam parti genel başkanı ya da onun yakın çevresindeki 3-5 kişilik seçkinler tarafından belirlendiğini; partili üyelerin karar almaya katılımını bırakın, görüş dahi belirtemediklerini,” söylemek yanlış olmayacaktır.

Delegeler seçimlerde oy kullanmakta, ancak genel başkan tarafından belirlenen ‘Blok Liste’lere oy vermeye zorlandıklarından aday belirlemede ve yönetici seçiminde etkili olamamakta, dolayısı ile siyasal partilerimizde parti içi demokrasi işlememektedir.

Siyasal partilerimizde parti içi demokrasi yoktur, kaybolmuştur. Parti içinde uygulanmayan demokrasi, söz konusu parti iktidara geldiğinde, ülke yönetiminde uygulanabilecek midir? Yoruma gerek yok. Uygulamalar hepimizin bilgisi altındadır!

Bunun çaresi, siyasi parti büyük kongrelerinde/kurultaylarında, alt komisyonlarda görüşülüp tartışılmayan önerilerin genel kurulda oylanmasının yasaklanması ya da en azından zorlaştırılmasıdır.

Ayrıca:

Böylece, siyasal partilerde genel başkanların ve ona bağlı hiziplerin partiye tahakkümünün önüne geçilerek, aykırı seslerin de yönetimde yer alması sağlanmış; siyasal kararlar üyelerin yani halkın görüş ve önerilerinden kaynaklanmış; “demokratik katılım” ilkesi hayata geçirilmiş olur.

Ancak böyle bir uygulama demokrasimizi çağdaş esas ve ölçülere getirir. Başka da yolu yoktur.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —