" Harp zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça harp bir cinayettir. Bugün varılmaya uğraşılan sonuç budur."
Mustafa Kemal ATATÜRK Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkması ile başlayan Kurtuluş savaşımızın askeri aşaması 11 Ekim 1922'de Mudanya'da imzalanan ateşkes antlaşması (Mudanya Mütarekesi) ile son bulmuştur.
Burası; Türk Kurtuluş Savaşı´nın sonunda bağımsızlık mücadelesini belgeleyen barış görüşmelerine ev sahipliği yapan yer. Burası barışın ve kardeşliğin başkenti...
Mudanya, 1321 yılında Orhan Bey tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştır. Mondros Mütarekesine kadar Osmanlı egemenliğinde kalmış olan Mudanya, Mondros Mütarekesi´nden sonra, önce İngiliz istilasına uğramıştır. Fakat Jandarma Onbaşısı Şükrü Çavuş´un İngiliz Deniz Piyadesinin çıkartma yaptığı iskelede İngiliz Ordusundan bir binbaşı ile bir eri öldürmesi üzerine bu işgal bir gün bile sürmemiştir. 25 Haziran 1920´de gerçekleşen bu olaydan 11 gün sonra İngiliz ordusunun yerini Yunanlılar almıştır. 2 yıldan uzun süre işgal altında kalan Mudanya, 12 Eylül 1922 günü Yunan işgalinden kurtulmuştur.
Anadolu´nun itilaf devletleri temsilcileri ile bir masa başında ilk kuvvet denemesi, Mudanya´da oldu. Mudanya Konferansı 3 Ekim 1922 salı günü öğleden sonra Mudanya´da, Rusyalı bir eski ticaret adamı olan Aleksandr Ganyanof un evinde açıldı. Bu ev şimdi bir müze olarak ziyaret edilir. Fakat evin basit görünüşü içinde, düşündürücü bir hava eser. Burası, milletin ters giden talihinin, bütün gerçekleri ile çetin bir İstiklal Savaşı sonunda yenildiği ve bu yenilginin, Birinci Dünya Harbinin galipleri, yani dünyanın efendileri tarafından kabul olunduğu yerdir. Duvarlarda, o günleri yansıtan anlamlı resimler vardır. Ama bizim ne bu anlamı, ne bu anıları, gereğince değerlendiremediğimiz de, hazin bir gerçektir. Hâlbuki burası, biraz da unutulmuş halini veren bu basit bina, ilk defa Anadolu´da başlattırılıp, İkinci Dünya Harbinden sonra bütün yarı sömürge veya sömürge ülkelerin bağımsızlıkları ile neticelenen mücadelenin, ilk askeri zaferinin ilan edildiği yerdir.
İNGİLTERE´Yİ ATEŞKESE ZORLAYAN NEDENLER....
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASINA NASIL GELDİK?
Düşmanlarımızı bir ateşkes masasına oturtmak, 30 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz’da aldığımız kesin askeri zafer ile mümkün olmuştur.
Üzerimize gönderdikleri Yunan ordusunun imha edildiğini gören İtilaf devletleri Büyük Taarruz zaferimizden sonra boğazları bırakmamak ve Trakya’daki Yunan ordusunu Anadolu Yunan ordusunun feci akıbetinden korumak maksadıyla Boğazlar etrafında bir “tarafsız bölge” ilan ederek Türk ordusunun buraya girmesine engel olmak istemişlerdir. Ancak Başkomutan Mustafa Kemal, hedefimizin İstanbul ve Trakya’yı içeren Misakı Milli sınırlarına ulaşmak amacını taşıdığını; orduların vazifesinin yenilen düşmanı takip etmek olduğunu; Trakya’yı almadıkça orduları durdurmayacağını söyleyerek Türk süvarilerini tarafsız bölgeye sokmuştur. Çanakkale’de Türk askeri ile karşı karşıya kalan İngilizlerin Türkiye ile yeni bir savaşı göze alamaması sonucunda tarafsız bölge krizi bir Türk-İngiliz savaşına yol açmadan çıkarlarımıza uygun olarak çözülmüştür.
Mustafa Kemal’in kararlı duruşu karşısında zorda kalan İtilaf devletlerinin Dışişleri Bakanları Paris’te toplanarak Trakya’nın Türklere verilmesini kabul ettiler. Bu kararı bildirmek üzere Franklin Boullion 28 Eylül’de İzmir’e geldi ve Mustafa Kemal’e müttefikler adına bir nota getirdi. Bu notada:
GENERAL HARRİNTON'UN KONFERANS İLE İLGİLİ GÜNDEM PROJESİ NEYDİ?
Konferans, Harrington´un sunduğu 10 maddelik bir gündem projesinin tartışılmasıyla açılmıştı. Bu projede Türk heyetinin başlıca şu noktalar dikkatini çekiyordu:
Trakya’nın Türkiye’ye teslim şekli konusunda tıkanan görüşmeleri Başkomutan Mustafa Kemal’in Batı Cephesi Komutanı İnönü’ye 6 Ekim’de verdiği şu talimat çözdü:
“Trakya’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine iadesini kabul etmedikleri takdirde 6/7 Ekim’de İstanbul üzerine harekete geçiniz. Görüşmeler olumsuz sonuçlandığı takdirde İngiliz generaline Trakya’daki düşmanı takip için İstanbul ve Çanakkale üzerine harekât yapacak kıtalarımızla İngiliz kıtaları arasında çatışmaya meydan vermemek için gereken emir ve talimat vermesini söyleyiniz.”
Başkomutan “Trakya’yı doğrudan bize teslim etmezlerse zorla alırız” diyordu. Bu adeta bir satranç oyuncusunun karşı tarafa şah-mat çekmesi idi. İnönü’nün aldığı bu talimatı muhataplarına bildirmesi itilaf devletleri üzerinde büyük bir etki yaptı.
Bu talimatı alan İnönü Kocaeli yarımadasında ve Çanakkale’de hazır bekleyen 1. ve 2. Ordulara İstanbul ve Çanakkale üzerine harekete geçmeleri emrini verdi.
General Harrington hükümetinden talimat almak üzere Mudanya’dan ayrılmıştı. Dönüşünde şunları söyledi:
“Hükümetimden talimat aldım. Müttefikler Trakya’yı size teslim ediyorlar. Karaağaç’ı da alacaksınız. 45 gün içinde idareniz Trakya’ya yerleşmiş olacaktır.”
Başkomutanın Trakya’yı gerekirse zorla alma tehdidi sonuç vermişti.
Bu esasları içeren Mudanya ateşkes anlaşması 11 Ekim saat 06:00’da imzalandı. Böylece Misakı Milli sınırları içindeki Trakya’yı tek silah atmadan, Ege’deki kesin zaferimizin sonucu olarak ve ordumuzun caydırıcı gücü ile geri almış oluyorduk.
İsmet Paşa; Ankara'ya gönderdiği telgrafta konferansın kapanışını şu sözlerle bitirdiğini açıklamıştır:
Garp Cephesi Komutanı
İsmet
"Tarafımdan kısa bir nutuk söylenerek, müttefik generallerin barış durumuna ulaşmak için harcadıkları çabalardan dolayı, Türkiye Orduları Başkumandanı Mustafa Kemal Paşa Hazretleri adına teşekkür ettim ve kendilerine veda ederken Mudanya Konferansı'nda geçen çalışma günlerimin hayatımın en iyi hatıralarından olduğunu ifade ettim."
Mütareke Anıtı'ndaki M. Kemal’in kutlama telgrafının metni
"Garp Cephesi Orduları Kumandanı ve Edirne Mebusu Ferik İsmet Paşa Hazretleri'ne
Tarafı devletlerinden ihzar ve sevk ve idare edilen orduların kazandığı büyük zaferin ilk ve mühim siyasi neticesini ben Mudanya Konferansı'ndaki devri endişane mesainizle istihsal etmiş olduğunuzdan dolayı arz-ı tebrikât ve teşekkürat eylerim. İş bu tebrikat ve teşekküratımı taktim ederken, baş kumandanı olmakla müftahir bulunduğum Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının kudretli bir kumandanına ve riyasetinde bulunmağı en büyük şeref bildiğim Meclis-i Ali'nin necip ve fedakâr bir mensubuna karşı Lazim-ül ifa bir vazifeyi eda etmekte olduğuna kaniim efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
11 EKİM 1922'DE İMZALANAN ANTLAŞMA 14 MADDELİKTİR
Anlaşmanın önemli hükümleri şöyle idi:
Anlaşma 14 Ekim saat 24:00’de yürürlüğe girdi. Yunan birlikleri ve mülki görevlileri Trakya’yı terk ettiler. Trakya’yı teslim alma görevi Refet Paşa’ya (Bele) verildi. Bu maksatla Batı Cephesi birliklerinden 400’er mevcutlu 16 Piyade Taburu ve 500’er mevcutlu iki Süvari Alayı ayrıldı bunlara jandarma işaretleri takıldı.
Refet Bele 30 Ekim’den 15 Kasım’a kadar bu birliklerle Trakya’yı teslim aldı.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
İSMET İNÖNÜ ANLATIYOR;
"Muharebe neticesinde yenilen ve bizimle mütareke (ateşkes) yapmak mecburiyetinde olan Yunanlılardı. Ama karşımıza çıkanlar, müzakerede bulunanlar müttefiklerdi... Konferansa ben başkanlık yapıyordum. Müttefikler adına müzakereyi General Harrington idare ediyordu. Ben mücadeleyi onunla yapıyordum. Çünkü en kabiliyetlisi o görünüyordu. General Harrington bana sık sık sulh yapmaktan başka bir şey düşünmediğini söylerdi ve beni inandırmaya çalışırdı. Çünkü biz İngilizlerin hiçbir sözüne ve hallerine inanmayan bir ruh haleti içine girdik. Konferans böyle bitti..
1959 yılında, Mütarekenin 37 nci kutlama törenleri için Mudanya'ya gelen İsmet İnönü şöyle der;
"Mudanya Mütarekesi'nin en önemli özelliği tek kurşun atılmadan büyük bir toprak parçası Trakya'nın bize teslim edilmesi ve boğazlar bölgesinin bizim yönetimimize terk edilmiş olmasıdır. Son birkaç asırlık tarihimizde tek kurşun atılmadan kazandığımız tek zaferdir..."
GENERAL HARRİNGTON İSMET PAŞA'YI ŞU SÖZLERLE TANIMLAR,
" Görünürde ufak tefek bir insandı. Bundan başka bir eksiklik mi yoksa bir meziyet mi bilinmez, çokta ağır işitiyordu. Bizim ile ilişkilerinde çok inatçı görünüyordu. Ama ayrıntı konusunda bir üstattı. Her satırı çok dikkatli okur, sonra birkaç dakika düşünür ve ardından fikrini söylerdi. Heyecanlandığını hiç belli etmezdi."
Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nden sonra Yunan ordularının yenilgisi ve İzmir'de denize dökülmeleri sonucu İngiltere telaş içindedir. Lordlar ve Avam Kamarasının (Eylül 1992) toplantısında işçi Partisi Lideri Mac Donald kürsüde söz alır ve;
-" Nerede Başbakan Lolyd George? Bize ne söz verdi? Sonuç ne oldu? Hazineden büyük paralar alıp bizi boş yere masraflara soktu. Hani boğazlar bizim olacaktı? Anadolu'yu paylaşacaktık? Ne yazık ki hiç biri olmadı. Başbakan bunun hesabını versin.."
Başbakan kürsüden cevap verir;
-" Sayın üyeler, yüzyıllar ender olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakınız ki o büyük dahiyi asrımızda Türk ulusu yetiştirdi. Mustafa Kemal'in dehasına karşı elimizden ne gelir?"
SAYGIDEĞER VATANDAŞLARIM VE ASİL TÜRK GENÇLERİ!
UNUTMA!
Mustafa Kemal Atatürk’ün 13 Kasım 1918 tarihinde Adana’dan İstanbul’a geldiği gün, İstanbul Boğazındaki İtilaf Donanmasına ait 61 parça zırhlı gemileri gördüğünde ağlayan yaveri Cevat Abbas’a “hiç üzülme geldikleri gibi giderler” demişti. İşte ulu önder Atatürk’ün dediği gibi Mudanya Mütarekesinden sonra geldikleri gibi gittiler!
ALINACAK DERSLER
1. Emperyalizm güçten anlar.
2. Ordunuz güçlü ve caydırıcı ise savaşmadan da hedeflerinizi elde edebilirsiniz.
KAYNAKÇA:
CUMHURİYET CİLT 1 TURGUT ÖZAKMAN
TEK ADAM CİLT 3 ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR