KİTAP İNCELEME: MELTEM KOFOĞLU
DÜŞÜNCE - SANAT VE TOPLUM 5.05.2022 11:58:00 1446 0

KİTAP İNCELEME: MELTEM KOFOĞLU

HÜZNÜN EŞLİK ETTİĞİ “HAZİRAN” VE SELÇUK BARAN…

Okuduğu Ankara Kız Lisesi'nin ardından, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitim gören Selçuk Baran, otuz senelik yazı hayatına üç roman, yedi öykü kitabı, günlükler ve yayınlanmamış notlar sığdıran yazarlarımızdan biridir. Kadın duyarlılığını öykülerinde ustalıkla kullanan Baran, 1972 yılında “Haziran” isimli öykü kitabıyla Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’ne layık görülmüş; daha sonra sırasıyla “Bir Solgun Adam” ve “Bozkır Çiçekleri” ile Milliyet Yayınları Roman Yarışması'nda mansiyon, 1978'de ise “Anaların Hakkı” ile Sait Faik Hikâye Armağanı kazanmıştır.  Öykü ve romanlarının yanı sıra TRT İstanbul Radyosu için radyo oyunları yazmış ve “Türkân Hanım'ın Ölümü” isimli bir oyunu Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenmiştir.

İlk öykü kitabı, “Haziran”dır. “Haziran”, umutsuzluk, çaresizlik, geç kalınmışlık, hayal kırıklıkları, küçük sevinçler ve küçük beklentiler içindeki yorgun düşmüş karakterlerin ruhsal yolculuğuna çıktığımız, şiirsel ve modern bir dille yazılmış yirmi bir öyküden oluşmaktadır. Birbirinden farklı öykülerin geneline baktığımızda, toplumdan uzaklaşmış yalnız insanların kırgın hayatlarını görmekteyiz. Hayal kırıklığı yaşayan insanların kendilerini bulma çabaları vardır tüm hikâyelerde.

Kitapta, bireysel temalar ağır basmaktadır. Tema olarak daha çok bireylerin iç dünyaları ve çeşitli sıkıntılarından söz edilmiştir. Öykülerin genelinde karakterlerin yalnızlığı ve içsel mücadeleleri yer alır. Anlatılan hikâyelerde olaylardan ziyade insanî durumlar vardır.  Kahramanların barındırdığı hisler hiçbirimize yabancı değildir; okunan satırlarda herkesin kendine ait bir şeyler bulabilmesi mümkündür. Kitaptaki bazı öykülerden bahsedecek olursak;

“Işıklı Pencereler”de, iki çocuklu Selime’nin kaybolan yaşama sevincine tekrar ulaşma çabası anlatılmaktadır. Eşi uzak bir şehre gönderilen, geçimini diktiği trikolarla sağlayan Selime’nin tekdüze bir hayatı vardır.  Bu tekdüzelik sıkıntı verir ona. Kalabalıklara karışmak, hayata bağlanmak ister. Bir gece yarısı uyandığında, karşısında gördüğü ışıklı pencereler onda yaşama sevinci uyandırır. Geçim sıkıntısı sebebiyle aile bütünlüğünü kaybeden Selime’nin mutluluk beklentisi vardır ana temada.

“Konuk Odaları” isimli öyküde, çevresindeki insanların samimiyetsizliğinden rahatsızlık duyan bir kadının hayatı anlatılır. Kadınların kendilerini çevrelerine beğendirmek için takındıkları yapay tavırlardan rahatsızlık duyan anlatıcı yılgındır. Öyküde, birkaç sene önce vefat eden yengesinden bahseder anlatıcı. Onun hayat dolu ve incelikli kişiliği onun hayata tutunma sebebidir.  Ancak, yengesinin ölümüyle yaşama sevincini kaybeder.  Etrafındaki insanların sadece gösteriş için yaşadığı hayatlar da onu umutsuzluğa sürükler.

 Yengesine ait olan dikiş kutusunun üzerindeki motif önemli bir metafordur. Motifte, mermer sütunlu bir evin bahçesinde dans eden, gergef işleyen kadınlar vardır. Gösterişli yaşantılarına rağmen hiçbirinin yüzü gülmemektedir. Yaşadıkları mutluluk yüzeyseldir; yalnızca görüntüde kalan bir mutluluktur onlarınki…

“Sokakta” isimli öykünün merkezi, bir kadının mutluluk arayışıdır.  Hikâyede Günayla isimli kadın kahraman duygularını bir iş arkadaşına gönderdiği mektuplar yoluyla açıklar. Bir akşam, bir arkadaş toplantısı sırasında hikâyenin anlatıcısı ile yakınlaşır ve anlatıcının evine gitmesiyle mutluluk arayışı son bulur. Günayla’nın yazdığı mektuplar da...

Kitaba ismini veren “Haziran” isimli öykü, genç bir çiftin yaşamlarından sıkıldıkları için   başka bir eve taşınmalarını anlatır. Taşındıkları ev, doğaya bakan küçük bir evdir. Ancak, o eve taşınmaları hayatlarına bekledikleri gibi renk katmaz. Öğretmen olan karısıyla, çocuksuz evliliklerinin ıssızlığında yaşayan bu çiftin yalnızlık duygusu yoğunlukla hissedilir  hikâyede.

“Ceviz Ağacına Kar Yağdı”, kente uzakça bir yerde tek başına yaşayan, kültürlü bir kadını anlatır. Yıllar sonra kocası, oğlu ve kızı ile birlikte kendisini ziyarete gelmiştir. Bir komşu kızı, üç yabancının bu ziyaretinden sonra merakını gidermek için onun evine koşar. Kendini yalnızlığa adamış kadın, ona hayatının sırrını açıklar.

“Kent Kırgını”nda, üniversiteli bir gencin annesi her sabah evlere temizliğe giden bir kadının küçük kızına ilişkin anılarını anlatır. Nedime adını taktığı bu küçüğün, boş bir arsada porselen parçaları, renkli cam kırıklarıyla kurduğu bir dünyası vardır. Daha sonra, ileride istemeden de olsa onun dünyasını yıkan gencin pişmanlığı anlatılır öyküde.

Haziran’da, toplumsal ve siyasi konular doğrudan tema olarak işlenmemiştir. Etkiler bireylerin üzerinde dolaylı olarak hissedilir ve daha çok bireysel konulardan bahsedilir. Hayal kırıklığına uğramış insanların çırpınışları ekseninde geçer tüm öyküler.  Sonları da keskin ve belirli bir sonla bitmez genelde. Olaylardan ziyade durumlar anlatılır.

Öykülere bir hüzün havasının eşlik ettiğini söyleyebiliriz. Kahramanların iç dünyaları çok iyi tahlil edilerek yansıtılmıştır. Sıradan insanların sıradan hayatları hikâyelerin temel özelliğidir. Haziran’da, açık veya örtük bir şekilde hayata dair beklentiler bütün öykülerde hissedilmektedir. Beklentileri olan kahramanların çoğunluğu kadınlardan oluşmaktadır.

 Yazarın çıkmazlara karşı iyimser bir umut aşılamaya çalıştığını söyleyebiliriz. Baran’ın hayatından da bazı izler görürüz hikâyelerinde. Bazı duyguları karakterler aracılığıyla ifade edilir. Yani bir bakıma kapalı olan kimi kapılar aralanır.

Selçuk Baran, içsel sıkıntılarından ve edebiyat çevrelerinden yeterli ilgi göremediğinden doksanlı yıllarda yazmayı bırakmıştır. En çok bağlandığı yazma serüvenine inancı azalmış; son yazdığı romanının da bir yayınevinde uzun süreli bekletilmesi umutsuzluğa kapılmasına neden olmuştur. 1988’de yazdığı “Mor Hikâye”de bunu okuruna şöyle iletir:

“Bir an önce unutun beni. Tek istediğim, bir zamanlar yaşamış olduğumu unutmak”

1995’te “Gölgeyi seçen kadınlar” isimli bir yazı dizisi için gönderdiği mektupta da:

“Yazı yazmayı son iki yıl bıraktım. Nedeni de Türk okuyucusuna bir türlü ulaşamamam, bu yüzden de okunamamam…”, diyerek küskünlüğünü dile getirir.

Hayal kırıklığına uğramış insanların iç dünyalarını analiz ederek, onların hayata dair beklentilerini ve tüm yaşadıklarına rağmen iyimserliklerini ustalıkla kaleme almıştır Baran. Tecrübelerini iyi bir gözlem gücü ve duyarlılıkla kullanmış, kurgulayarak hikâyelerine aktarmıştır. Onun öykü atmosferine hüzün eşlik etmiştir. Eserlerine hassas ve kırılgan kişilik özelliklerini de yansıtan yazar, kimselerin sesini duymadığını düşünmüş ve içine kapanmıştır. Büyük bir hevesle başlayan yazarlık kariyerine doksanlı yıllardan itibaren son vermiştir.

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

faça okurun huzuruna çıkmaya hazırlanıyor      

ÖYKÜLER: Kafiye Müftüoğlu

ÖYKÜLER: Gülşen Öncül

Öykü: BAŞAR UYMAZ TEZEL

ÖYKÜLER: Sema Canbakan

ÖYKÜ: Nazire K. Gürsel

ÖYKÜ: Başak Savaş

ZİNCİR ÖYKÜLER: GÜLSER KUT ARAT

ŞİİR: SEMA GÜLER

ZİNCİR ÖYKÜLER: TUBA ÖZKUR AKSU

ZİNCİR ÖYKÜLER: AYŞEGÜL DAYLAN

ZİNCİR ÖYKÜLER: ADALET TEMÜRTÜRKAN

ÖYKÜ: İLKNUR GÜNEYLİOĞLU ŞENGÜLER

ÖYKÜ: Neriman Ağaoğlu

ŞİİR:  Yonca YAŞAR

ÖYKÜ: İlkay Noylan

ÖYKÜ: Güngör Ağrıdağ Mungan

SÖYLEŞİ: Nefise Abalı

Öykü: İlknur Güneylioğlu Şengüler

SÖYLEŞİ: AYŞEGÜL DİNÇER

Söyleşi: Ebru Yavuz

  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false