ABD Başkanı Barack Obama  Washington´da dördüncüsü yapılan Nükleer Güvenlik Zirvesi´nin kapanışında gazetecilere,  ?Türkiye´deki bazı eğilimlerden rahatsızım? dedi ve sözlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın demokratik bir süreçte ?defalarca seçildiğini? hatırlatarak, ?Basına yönelik sergilemekte oldukları yaklaşımın Türkiye´yi çok rahatsız edici bir yola sokabileceğini düşünüyorum ve biz onlara tavsiye vermeye devam edeceğiz? diye sürdürdü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan´a göreve demokrasi vaadiyle geldiğini hatırlattığını söyleyen Başkan Obama, Türkiye´nin derin İslam inancı ve modernliği geçmişten bu yana artan bir açılımla birlikte yaşattığını belirtti ve  ?Erdoğan böyle bir mirasın takipçisi olmalı, bilgiyi baskı altına alan ve demokratik tartışmaya son veren bir stratejinin değil? diye konuştu. Obama bu açıklamasıyla Türk hükümetinin basın özgürlüğünü ve demokrasiyi hedef alan uygulamalarını ilk kez kamuoyuna açık bir şekilde eleştirmiş oldu.

Ancak bu sözler öyle ortada kalmadı. Hürriyet gazetesinde yer alan bir habere göre ABD Başkanı´na sitem eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ?Kendisiyle Nükleer Zirve vesilesiyle buluştuğumuzda 1 saate yakın görüştük. Ertesi gün gıyabımda yaptığı açıklamayı duyunca üzüldüm,? dedi.

Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

?Sayın Obama´yla görüşmemizde o konular gündeme gelmedi. Bana o türden bir şey söylenmiş değil. Kaldı ki bizler daha önceki telefon görüşmelerimizde, basın üzerinden konuşmak yerine karşılıklı konuşmanın daha faydalı olacağını da konuşmuştuk.?

Obama ve Erdoğan  arasında basın özgürlüğü konusunun ne zaman tartışıldığı sorusu  bundan sonra bir süre gündemde kalacağa benziyor.. Türk tarafı, 31 Mart Perşembe akşamı Beyaz Saray´da yapılan görüşmede basın özgürlüğünün ele alınmadığı konusunda ısrarlı. Ancak  Obama, konuşmasında bu konuyu Erdoğan´a doğrudan ne zaman aktardığını söylemiyor. Beyaz Saray Sözcülüğü de, Obama´nın bu konuyu perşembe akşamı yapılan görüşmede mi yoksa daha önceki bir buluşmada mı gündeme getirdiğine açıklık getirmiyor. Ancak bu tartışma bir gerçeği değiştirmiyor. O da şu: Obama en azından Zirve sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamalarda Türk hükümetinin basın özgürlüğünü ve demokrasiyi hedef alan uygulamalarını ilk kez kamuoyuna açık bir şekilde eleştirmiş bulunuyor. Hem de bunu Türkiye Cumhurbaşkanını hedef alarak yapıyor.

Bu sözler nerede söylenmiş ya da söylenmemiş bunu bir yana bırakıp idrakimizin kabul edemediği birkaç konu var bu tartışmanın örtmesine izin vermemesini istediğimiz. Birincisi şu soru:

İster Beyaz Saray´ın Kırmızı Oda´sında ister gıyabında gazetecilere uluorta söylenen bu sözleri, reva görülen bu azarı işitmek için mi o kadar çırpınıldı bir randevu koparmak için Obama´dan? ?I love you´ pankartları kamyon kasalarında Washington sokaklarında gezdirilerek ne kadar desteklerle beslendiğini kanıtlamaya çalışmak; korumalarla eylemci, muhalif, paralelci ya da gazeteci hırplatmaya kadar vardırmak işi değdi mi olaya Türkiye´nin sıfırlanan saygınlığı açısından bakıldığında?

Ne elde edildi bu ısrar sonunda? İster 50 dakika, ister saatler sürsün, bir ABD başkanın ve de o ülke egemenlerinin önyargılarını böylesine ikili görüşmelerle aşmanın olanağı var mıdır? Ama sadece iç siyasal tüketime yönelik bir prestij şişirme, moda deyimi ile algı operasyonu gerçekleştirme hedefi güdülmemiş ise başka?Bunun ötesinde Türkiye´nin son on yıldır oradan oraya savrulan dış politika sicili ortada iken, ekonomik batağa batmışlık ve ulus devlet niteliğini ortadan kaldırmaya yönelik bölücü silahlı saldırılar tüm ulusal gücümüzü erozyona uğratıyor halde iken, ne görüşülecektir başbaşa? Bu soruya herhalde sağduyulu bir yanıt bulunmalıdır.

Daha da önemli bir söz var Obama´nın eleştirileri arasında? ABD Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan´a göreve demokrasi vaadiyle geldiğini hatırlattığını söylüyor. Ama hangi sıfatla hangi konumda bu hatırlatmayı  yaptığı da havada asılı kalıyor. Bir de ?demokrasi´ derken neyi kast ettiği? ?Demokrasi vaadi´ sadece basın ya da düşünce özgürlüğü ile sınırlı bir olay değildir ki? Anımsamıyoruz AKP´nin gündeminde daha baştan hukukun üstünlüğüne, Anayasal kurum ve kurallara ve de Türkiye´nin ulusal çıkarlarına  sadakat çerçevesinde kendi halkımıza bir vaad bulunduğunu? Aksine AKP  iktidarının ilk günlerinden itibaren yaşanan,  ABD başta olmak üzere Avrupa ve Batı ülkelerinin Türkiye´nin güçlü ve kararlı bir Atatürk Cumhuriyeti olma vasfını ortadan kaldıracak taleplerine uygun hareketlere girişilmiş olmasıdır. Kıbrıs davasından başlanarak, ABD´nin Irak´a saldırısına yeşil ışık yakan geleneksel politikalardan sapılmasıdır bu taleplerin başında gelenler.

Ancak  ?Laikliği, Anayasal kurum ve kuralları, ulusal güvenlik politikalarını? hiçe saymayı demokratikleşme ya da vesayetlerden kurtulma olarak gündeme alan AKP iktidarına bu alanlarda destek veren ABD ve bağlaşıklarına bu konularda halkımızın gıyabında  vaadde bulunulmuş ise Obama sitem etmekte haklıdır. Ya da kültürel haklar bahanesi ile etnik ayrışmayı siyasallaştıran ve de böylece Batı´ya hoş gelen  politikaların mimarı olan AKP iktidarı bugün o çözüm süreçlerini eline yüzüne bulaştırmış,  ülkenin kan gölüne neden olmuş ve de askeri önlemlerle durumu kurtarmaya çabalarken ?antidemokratik´ görünüm sergiliyorsa, ?vaadini´ tutmamakla eleştirilebilir Bayaz Saray tarafından.

AKP iktidarının Ecevit koalisyonuna uygulanan bir kumpas sonucu alelacele iktidara getirilme  sürecinde bu işe ortak koşulan ancak bugün ?paralel yapı´ denilerek cadı avıyla ortadan kaldırılmaya çalışan Cemaat´e yönelik tavırlarını da ?antidemokratik´ bulabilir ABD yönetimi ve başındaki Obama. Ama bu konuda AKP kurucularının destek aldıkları anlaşılan çevrelere ne vaadlerde bulunduklarını tam olarak bilemeyiz. Görünen o ki hedefteki Atatürk Cumhuriyetini ve Türk Ulusal Devleti´ni  itibarsızlaştırıp, çökertme projesinde büyük görevler üstlenmiş, askerini zindanlara göndermiş Cemaat´le yollarını kendi iç iktidar bölüşüm kavgaları nedeniyle ayırmış olması, AKP iktidarının ?demokratikleşme´ vaadleri ile de bağdaşır görülemeyebilir Atlantik ötesi eski dostlarınca?

Kısaca şunu söylemeliyiz bu durumda: Cumhurbaşkanı Erdoğan´a göreve demokrasi vaadiyle geldiğini hatırlattığını söyleyen Başkan Obama aslında geçmişten bugüne uzanan ve Türkiye açısından karabasandan farksız bir başka tür vaadden ve bunlar karşılığı taahhüt edilen desteklerden bahsediyor. Yoksa derdi Türkiye´de demokrasi olmuş olmamış, basın ya da düşünce özgürlüğü nedeniyle insanlarımız  zindanlara atılmış filan değil. Aman yanılıp da ?Ne iyi etmiş Erdoğan´a bu sözleri ederken, diline sağlık? demeyelim sakın.